Orta Avrupa turu derken yakın komşularımız Balkan ülkelerini atlayarak Macaristan, Viyana ve Çekya turunu adlandırmış oluyorum.

Gerçi bu adlandırmayı tartışabiliriz.

Almanya’yı, İtalya’yı, İsviçre’yi, Belçika’yı, Fransa’yı Avrupa coğrafyasında nereye yerleştireceğiz?

İngiltere’nin ada Avrupası olarak yeri belli.

İskandinav ülkeleri bakımından da sorun yok.

Aslına bakarsak Avrupa’nın kendisi başlı başına bir sorun.

Dünya coğrafyasındaki yeri avuç içi kadar.

Ama işlevi, anlamı, gücü, dünya tarihinde ve günümüzdeki yeri coğrafya olarak kapladığı alanın çok üzerinde.

Öyleyse bir ülkenin önemi, anlamı, yüzölçümü ile de nüfusu ile de doğrudan orantılı olmasa gerek.

Bu yolculukta ilk durak Budapeşte idi.

Macaristan’ın başkentine yaklaşık 30 yıl önce gelmiştim. Bir daha da yolum düşmemişti bu gerçekten güzel kente.

Macaristan’ın nüfusu 10 milyon kadarmış.

Demek ki yaklaşık olarak Yunanistan, Bulgaristan nüfusu kadar.

Biz bu ülkelerden 10 kat daha fazla bir nüfusa sahibiz.

Yüzölçümümüz de bu ülkelerin kat kat üzerinde.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak sınır kapılarında ikinci sınıf ülke yurttaşı olarak kuyruğa girmek bana onur kırıcı geliyor.

Bu neden böyle?

Neden büyük bir imparatorluğun ardından yepyeni, çağdaş bir Cumhuriyetin insanları, çocukları, yurttaşları olarak bugün böyle bir konumdayız?

Bu soru, bu güzel yolculukta aklımdan çıkmayarak mutlu olmamı engelliyor.

***

Macaristan’a bu ülkenin büyük bir şairinin, Attila Jozef’in izini sürerek gelmiştim.

Aynı yerlerden, onun adını taşıyan caddeden, bitişiğindeki aslanlı köprünün yakınlarından bir kez daha geçmek kısmetmiş.

Yıllar, zamanlar, anılar birbiriyle buluşarak yaşam dediğimiz gizemli, hüzünlü, her şeye rağmen eşsiz varoluş sürecini oluşturuyorlar.

***

İçinde olduğumuz grupla Budapeşte’den Slovakya’ya geçtik. Daha doğrusu bu yeni ve minik ülkenin başkenti Bratislava’ya.

Yeni derken bu ülke hep vardı. Çekoslovakya’nın bir parçası olarak.

İki ülkenin ayrılışından sonra Çekya adına çok alışamadımsa da bu bir gerçek.

Küçük Slovakya’da ise bir yeniden varoluş telaşına, mutluluğuna tanık oldum diyebilirim.

Herkes ne ise, kim ise öyle olmalıdır diye düşündüm.

Birliktelik kuşkusuz çok güzel, çok anlamlı, çok değerli.

Fakat tıpkı tek tek insanlar gibi, halklar da ülkeler de nasıl olmak istiyorlar ise öyle olmalılar.

Böylece birliktelikler de belki daha sağlam temellerde gerçekleşebilir.

Slovakya’da, Bratislava’da aklımdan geçenler bunlar oldu.

***

Bu satırları Viyana’da, otel odasında, geç saatte yazıyorum.

Viyana’ya da yine 30 yıl kadar önce, Budapeşte’ye gitme öncesinde gelmiştim.

Benim için Viyana resimler, sergiler, müzik demektir.

Ayrıntıya girecek olursam sayfalar yetmez.

Zaten daha öncelerde yazmıştım şehre ilişkin anılarımı, gözlemlerimi.

Turistik amaçlı bu yolculukta tarihe, doğaya ilişkin güzel ve anlamlı geziler yaptık.

Doğrusunu söylemek gerekirse benim için hepsinden belki de daha değerli ve anlamlısı, ya da onsuz olmazı, önünden tesadüfen geçtiğimiz Albertina Modern Müzesi’nde, müzenin kapanmasına tam da bir saat kala görme şansı bulduğumuz Oscar Kokoşka resim sergisi oldu.

Herhangi bir ülke dışı yolculuğumda bir resim sergisi görmezsem içimde hep bir eksiklik duygusu kalır.

Yarın bu Orta Avrupa turunun son durağı Prag’a hareket ediliyor.

Nazi zulmünün en ağır acılarından geçmiş olmakla birlikte, başlı başına bir sanat yapıtı olarak kalabilmiş güzeller güzeli Prag’a...

QOSHE - Orta Avrupa turundan selamlar - Ataol Behramoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Orta Avrupa turundan selamlar

32 7
06.03.2024

Orta Avrupa turu derken yakın komşularımız Balkan ülkelerini atlayarak Macaristan, Viyana ve Çekya turunu adlandırmış oluyorum.

Gerçi bu adlandırmayı tartışabiliriz.

Almanya’yı, İtalya’yı, İsviçre’yi, Belçika’yı, Fransa’yı Avrupa coğrafyasında nereye yerleştireceğiz?

İngiltere’nin ada Avrupası olarak yeri belli.

İskandinav ülkeleri bakımından da sorun yok.

Aslına bakarsak Avrupa’nın kendisi başlı başına bir sorun.

Dünya coğrafyasındaki yeri avuç içi kadar.

Ama işlevi, anlamı, gücü, dünya tarihinde ve günümüzdeki yeri coğrafya olarak kapladığı alanın çok üzerinde.

Öyleyse bir ülkenin önemi, anlamı, yüzölçümü ile de nüfusu ile de doğrudan orantılı olmasa gerek.

Bu yolculukta ilk durak Budapeşte idi.

Macaristan’ın başkentine yaklaşık 30 yıl önce gelmiştim. Bir daha da yolum düşmemişti bu gerçekten güzel kente.

Macaristan’ın nüfusu 10 milyon kadarmış.

Demek ki yaklaşık olarak Yunanistan, Bulgaristan nüfusu kadar.

Biz bu ülkelerden 10 kat daha fazla bir nüfusa sahibiz.

Yüzölçümümüz de bu ülkelerin kat kat üzerinde.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak sınır kapılarında ikinci sınıf ülke yurttaşı olarak........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play