Dilimizde pek sevilen ve sıklıkla kullanılan “zırva” sözcüğünün kökenbilim açısından açıklamalarında aklıma en yatanı Farsça “zerba” sözcüğünden gelmesi oldu.

Zerba”, zerdali, paça, sarımsak ve çeşitli baharatlar karıştırılarak yapılan bir çorbanın adıymış.

Doğrusu günün birinde bu çorbadan tatmak isterdim.

Çeşitli malzemenin karıştırılmasıyla yapılan “zerba”nın, “saçma sapan, anlamsız, boş, saçma söz” anlamına gelen “zırva”yı doğurmuş olması uzak bir olasılık olmasa gerek. Çünkü “zırva” aynı zamanda karmakarışık söz anlamına da gelebiliyor.

Nitekim bizdeki “İşi çorbaya çevirdin” sözü de bir çeşit “Zırvalıyorsun” demek değil mi?

Dilimizde “zırva” sözcüğünü sıklıkla kullanıyor olmamızın ya da zihnimizden geçirmemizin nedeni, günlük yaşamlarımızda zırvayla, zırvalamakla sıklıkla karşılaşmamızdan başka ne olabilir?

Gerçekten de bütün yaşamımda şu son yıllarda olduğu kadar zırvayla, zırvalamakla karşılaşmadım.

Öyle ki neredeyse zırva, gerçeğin yerini alacak gibi.

Bu yazıda son günlerdeki birkaç zırvadan söz edeceğim.

Yazımın başlığını neden numaraladığımı kuşkusuz anlıyorsunuz.

Zırvalar ve zırvalamaklar devam edeceğine göre yazı konusu olmaya da devam edeceklerdir....

Sözünü edeceğim ilk zırva bir TV programında söylenmişti.

Zırvalayan kişi “ilahiyatçı” Prof. Dr. Mustafa Aşkar.

Adam, sözümün arkasındayım, diyor.

Bu zırvaya göre namaz kılmayan insan hayvanmış.

Mantık şöyle: Hayvanın yapısı namaz kılmaya elverişli değildir, hayvan bu nedenle namaz kılmaz ya da kılamaz. Öyleyse yapısı buna uygun olduğu halde namaz kılmayan kişi insan değil hayvandır.

Neresinden tutacaksınız?

Deneyelim: Hayvan, hünkâr beğendi yemez. Bunu yemeye yetenekli olduğu halde yemeyen insan hayvandır.

Ya da tersinden, sincap ağaca tırmanır, insan da tırmanır, öyleyse sincap insan, insan sincaptır.

Ya da iki kere iki dört eder, beş etmez, öyleyse beş dört değildir vb. bir saçmalıklar, zırvalar silsilesi...

Bu zırvanın sahibi “ilahiyatçı”ya sormak gerekir: Ateistleri, ona göre zındıkları bir yana bırakalım, diyelim ki onlar insan değil. Müslüman olmayan, dolayısı ile namaz kılmayan başka din mensubu milyarları ne yapacaksınız? Onlar da hayvan kategorisine mi giriyor?

Zırva, ama tehlikeli bir zırva. Çünkü zırvasının ardında pek de zırva olmayan bir tehdit gizli: Öyleyse kafaları kesilebilir. Bu net ve açık olarak bir IŞİD tehdididir.

Bu arkadaş bulunduğu üniversitede hâlâ öğretim görevlisi mi? Öyleyse eğer öğrencilere çok yazık ya da bu çocuklara kolay gelsin!

Bir başka zırva bir süre önce geldi.

Yeni Akit yazarı Kenan Alpay, “Bizim Mustafa Kemal’e hiçbir surette ‘minnet borcumuz’ filan yoktur” diye zırvaladı. “Mustafa Kemal İslama savaş açan tek adamdır” diye zırvalamayı sürdürdü.

Zırvanın sahibine önce şu “biz” lafının anlamını soralım:

Biz, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları olan Müslümanlar demek istiyorsunuz, değil mi?

Mustafa Kemal’in ve silah arkadaşlarının önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşmamış olsa, “biz” diye bir şey olamayacaktı, bunu düşündünüz mü?

Devrimlere, Cumhuriyete karşı olabilirsiniz.

Atatürk’ü sevmeyebilirsiniz.

Ama “biz” diye konuşabilmeyi Mustafa Kemal Atatürk’e borçlusunuz.

Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki devrimler olmasa, emperyalizmin size uygun gördüğü bir toprak parçasında, sanırım pek sıcak bakmadığınız “Türk” kimliği ile de değil, izin verilmiş bir Müslüman kimlikle ve bir azınlık olarak belki yine bir tür “biz” olurdunuz.

Tercihiniz belki de bu muydu?

Kafasına sarık geçirmiş sakallı biri, üstelik genç bir Diyanet görevlisi, “Geçenlerde deprem bölgesindeki Türk ölüleri kötü kokarken bir Suriyelinin ölüsü mis kokuyordu” diye zırvalamıştı.

Haber doğruysa eğer, “Söylediklerim yalandı, uydurdum” demiş.

Bu adam hâlâ görevinde midir?

Zırvalar ve zırvacılar tiksindiriyor.

Bu gibilerin peşini bırakmayacağım.

Okurlarımın da beni bu konularda bilgilendirmelerini beklerim...

QOSHE - Zırvalar 1 - Ataol Behramoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zırvalar 1

29 0
29.11.2023

Dilimizde pek sevilen ve sıklıkla kullanılan “zırva” sözcüğünün kökenbilim açısından açıklamalarında aklıma en yatanı Farsça “zerba” sözcüğünden gelmesi oldu.

Zerba”, zerdali, paça, sarımsak ve çeşitli baharatlar karıştırılarak yapılan bir çorbanın adıymış.

Doğrusu günün birinde bu çorbadan tatmak isterdim.

Çeşitli malzemenin karıştırılmasıyla yapılan “zerba”nın, “saçma sapan, anlamsız, boş, saçma söz” anlamına gelen “zırva”yı doğurmuş olması uzak bir olasılık olmasa gerek. Çünkü “zırva” aynı zamanda karmakarışık söz anlamına da gelebiliyor.

Nitekim bizdeki “İşi çorbaya çevirdin” sözü de bir çeşit “Zırvalıyorsun” demek değil mi?

Dilimizde “zırva” sözcüğünü sıklıkla kullanıyor olmamızın ya da zihnimizden geçirmemizin nedeni, günlük yaşamlarımızda zırvayla, zırvalamakla sıklıkla karşılaşmamızdan başka ne olabilir?

Gerçekten de bütün yaşamımda şu son yıllarda olduğu kadar zırvayla, zırvalamakla karşılaşmadım.

Öyle ki neredeyse zırva, gerçeğin yerini alacak gibi.

Bu yazıda son günlerdeki birkaç zırvadan söz edeceğim.

Yazımın başlığını neden numaraladığımı kuşkusuz anlıyorsunuz.

Zırvalar ve zırvalamaklar devam edeceğine göre yazı konusu olmaya da devam edeceklerdir....

Sözünü edeceğim ilk zırva bir TV programında söylenmişti.........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play