Erdoğan çok ilginç bir siyasetçi. Ülkede çizgilerin düz gitmesini sevmiyor. Elinden geldiği kadar gündemi belirleme yolunu tercih ediyor. Özgür Özel’in genel başkan oluşu ile CHP’nin siyasi planında bir umut olarak öne çıkması ve ana gündemde kalmasını kendi karakteri çerçevesinde pek kabullenemedi. Hemen yeni bir hamle yapması lazımdı. Erdoğan bir değil, iki hamle yaptı. Yargıtay aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’nin birden tartışılır hale gelmesi, yargının bir numaralı referans noktası olma vasfını kaybetmiş gibi bir hava yarattı. Bu da yeni anayasa tartışmalarını alevlendirirken, zemini uygun gören Erdoğan, 50+1’in artık başkanlık sistemi adına sürmesi gereken bir formül olmadığını, en fazla oy alanın seçilmesi gerektiğini ısrarla vurgulamaya başladı.

AYM’nin duruşundaki özgüven eksikliğinin ya da en azından kamuoyuna böyle yansıması bende hayal kırıklığı yarattığını aktarmıştım. Kıdem olarak kendisinin altında yer alan bir Yargıtay Dairesi’nin, AYM’nin aldığı bir karar aleyhine görüş bildirmesi ve üstelik bu kararı alanlar hakkında “suç duyurusu” yapması çok olağan dışı bir durumdu. Acaba AYM üyeleri kendilerini atayanın Erdoğan olması nedeniyle bu baskıyı hissettikleri için mi edilgen bir konuma geçiyorlar? Olabilir. Konuyu duayen Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden ile konuştum. Mealen, “AYM’nin bir ağırbaşlılığı vardır, ağız dalaşına girmezler. Yargıtay’a bile ‘varsın desin dursun’ derler. AYM üyelerine bir suç isnat ediliyorsa, buna bakacak yer yine AYM’dir” dedi gülümseyerek…

Başta Kavala davası olmak üzere, AYM’nin, kendi arzu ettiğini net şekilde belli ettiği kararların dışına çıkması, Erdoğan’ı ve ortağı Bahçeli’yi belli ki rahatsız ediyor. Herhalde onların da kendi milletvekilleri gibi her dediklerini tartışmadan onaylamalarını beklediklerinden, önce büyük bir şaşkınlık ardından da ciddi bir tepki verme ihtiyacı yaşıyorlar. Ama Bahçeli daha radikal, “AYM’nin kaldırılması caizdir” demeye getiriyor.

Tabii benim en çok merak ettiğim konu, 50+1’den vazgeçmek isteyen Erdoğan’ın bu tavrı hangi gerekçeyle gösterdiği… Benim fikrim, Erdoğan’ın bu değişikliği ilerideki başka bir AKP’li aday için değil, kendisi adına düşündüğü… Tekrar seçime girmeye hakkı olduğunu kamuoyu önünde oldu bittiye getirdikten sonra, dördüncü kere yarışabilmek için bir altyapı hazırlama peşinde. Gerçekleştirebilecek demiyorum, ama en azından bunu arzu ederdi, net olarak görüyorum. Deneyecek mi? Deneyebilir… Anayasa değişikliği için kamuoyunun tepkisini iki madde değişikliğiyle aldıktan sonra bu üçüncü maddeyi sahaya sürebilir mi? Sürebilir! Çünkü Erdoğan gündem değiştirmeyi sever, ama iktidarı daha da çok sever.

50+1’den çıkış tabi kamuoyu nezdinde Erdoğan’ın artık Bahçeli’yi bir yük olarak taşımak istemediği anlamında yorumlandı. Bununla da ilişkili olabilir, zaten bu hafta grup toplantısında 50+1 formülünden vazgeçmek istemediklerini Bahçeli dosta düşmana duyurdu! Söyledikleri çok net: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelip geçici bir heves değildir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli 50+1’dir.” Acaba Bahçeli, Erdoğan’ın gözünde en az AYM üyeleri kadar kızılası bir profile eriştiğini fark etti mi? Beştepe’de “Sen de mi Brütüs?” sözlerinin yankılandığını düşünebiliriz… Kim bilir Erdoğan kendisini ikna etmek için hangi kartları masaya sürecek?

Olan biteni izleyen Özgür Özel ise Erdoğan’a tüm kapıları tabii ki kapattı. Anayasa’yı değiştirme rüyaları, önce parlamentoda 360-400 arası sandalyeden başlıyor. O rakamla değişiklik önerisi halkoyuna taşınabiliyor. Erdoğan’ın buna ulaşması hiç mümkün görünmüyor.

İmamoğlu ise anayasa tartışmalarına ayrı bir önem veriyor. İster 50+1, ister en çok oy alan formülü olsun, kendisini en büyük şansa sahip, potansiyel “cumhurbaşkanı” olarak gören İmamoğlu, bir yandan kendi hinterlandının HEDEP ile “soyut diyalogları” varken, ittifaklara kapıları kapatan Akşener’i nasıl ikna edeceğini planlıyordur. Liderlerinin fevri çıkışlarından usanan İYİ Partililer ise istifalarını vermeye başladılar. Bu gelişme bizi şaşırtıyor mu? Pek değil. İmamoğlu yarın Akşener’i belki ikna edebilir, ama ertesi gün veya daha ileride de “Beni zorladılar, pişman oldum” cümlelerini duyabiliriz. Artık Akşener’in toplumda bıraktığı izlenim bu. Yaşayarak gö-re-ce-ğiz…

QOSHE - Erdoğan 4. kez adaylık peşinde mi? - Bedri Baykam
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erdoğan 4. kez adaylık peşinde mi?

35 15
23.11.2023

Erdoğan çok ilginç bir siyasetçi. Ülkede çizgilerin düz gitmesini sevmiyor. Elinden geldiği kadar gündemi belirleme yolunu tercih ediyor. Özgür Özel’in genel başkan oluşu ile CHP’nin siyasi planında bir umut olarak öne çıkması ve ana gündemde kalmasını kendi karakteri çerçevesinde pek kabullenemedi. Hemen yeni bir hamle yapması lazımdı. Erdoğan bir değil, iki hamle yaptı. Yargıtay aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’nin birden tartışılır hale gelmesi, yargının bir numaralı referans noktası olma vasfını kaybetmiş gibi bir hava yarattı. Bu da yeni anayasa tartışmalarını alevlendirirken, zemini uygun gören Erdoğan, 50 1’in artık başkanlık sistemi adına sürmesi gereken bir formül olmadığını, en fazla oy alanın seçilmesi gerektiğini ısrarla vurgulamaya başladı.

AYM’nin duruşundaki özgüven eksikliğinin ya da en azından kamuoyuna böyle yansıması bende hayal kırıklığı yarattığını aktarmıştım. Kıdem olarak kendisinin altında yer alan bir Yargıtay Dairesi’nin, AYM’nin aldığı bir karar aleyhine görüş bildirmesi ve üstelik bu kararı alanlar hakkında “suç duyurusu” yapması çok olağan dışı bir durumdu. Acaba AYM üyeleri kendilerini atayanın Erdoğan olması nedeniyle bu baskıyı hissettikleri için mi edilgen bir konuma geçiyorlar? Olabilir. Konuyu duayen Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden ile konuştum. Mealen, “AYM’nin bir ağırbaşlılığı vardır, ağız dalaşına girmezler. Yargıtay’a bile ‘varsın desin dursun’ derler. AYM........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play