Ölmeyenlerden.

Kitabı önümde duruyor: BİAT TOPLUMUNUN RUHSAL KÖKENLERİ.

İnsanların nasıl “kul benlik” sahibi olduklarını anlatıyor.

KUL BENLİK.

Sormayan, sorgulamayan, otoriteyi olduğu gibi kabul eden, onun her dediğine itaat eden, her yaptığına uymayı emir sayan “kul benlik”.

Bu “kulların” oluşturduğu İTAAT TOPLUMU.

Türkiye’nin, kendi ülkemizin “ulus olmaktan” nasıl “ümmet olmaya” dönüştürülmek istendiğini anlatıyor:

“Biat toplumunu oluşturan kul benlikli kişiler, kendilerine aşılanmış inancın, öğretinin, ideolojinin dışına çıkamazlar. Olayları kendi özerk düşünme ve değerlendirme süzgeçlerinden geçiremezler. Bu kişiler özgür düşünebilme yetisini, özerklik duygusu ile kendi yolunu seçebilme, kendisiyle ilgili yaşamsal kararları kendisinin verme hakkını kendilerine tanımayan kişilerdir. Yaşamdaki konumu sanki kaderinin bir parçasıdır, sorgulanamaz, tartışılamaz, eleştirilemez ve bu yüzden de kendince değiştirilemez. Ancak ona egemen olan gücün, bir yetkenin etkisi, buyruğu ya da hazırlamasıyla yaşamı değişebilir.”

Böyle diyor Prof. Dr. Orhan Öztürk.

Aramızdan ayrıldı mı bu bilge hekim?

Yaşamını, yıllarını “ruh sağlığı ve hastalıkları”na adamış bu Aydınlanma bilgini artık aramızda değil mi?

Gerçek bu değil ki!

O hep aramızda, içimizde, aklımızda, yüreğimizde.

İmzalı kitapları yanı başımızda.

Bize son armağanı ise hep önümüzde:

BİAT TOPLUMUNUN RUHSAL KÖKENLERİ.

Bu armağanı Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı.

Her eğitimcinin okuması gerekiyor.

Her annenin, her babanın okuması gerekiyor.

Her yurttaşın okuması gerekiyor.

Okuması, düşünmesi ve sonra da harekete geçmesi gerekiyor.

Bakın, ülkemiz ne duruma getirildi?

Milyon dolarlarını milyon kere arttırmak isteyen futbol yıldızları.

Karapara aklayan sosyal medya fenomeni ekran süsleri.

Onlara bu ortamı sağlayan yasa çiğneyen, kural tanımaz, yolsuzlukları, rüşvetleri destekleyen otoriter iktidar.

Atatürk Cumhuriyetinin temellerine yapışan zehirli mantarları temizlemek için harekete geçmeli.

Aydınlanma temellerine sarılan zehirli sarmaşıkları söküp atmak için harekete geçmeli.

Ulusu ümmet yapmaya çalışan iktidarların gücünü “laik Aydınlanma iktidarı”na devretmek için harekete geçmeli.

Bu Cumhuriyet kolay kurulmadı.

Gerici güçler o zaman da vardı.

Atatürk’ün sarsılmaz iradesi ve kesin kararlılığı Aydınlanmanın ışığı ile uygarlığa giden yolu belirledi.

Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, dünya klasiklerini çevirtip yayımladı. İsmail Hakkı Tonguç ile Köy Enstitülerini kurdular.

Halkevleri yaygın kültür ocakları oldu.

Laik eğitim her aşamada uygulandı.

Çağdaş bilim toplumun rehberi oldu.

İşte, “ölmezlerimiz” gene yolumuzu aydınlatıyor:

Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, “Çocuğun Değeri” başyapıtıyla aramızda.

Prof. Dr. Doğan Kuban, gene bize “örgütlü cehalet”in nelere mal olduğunu anlatıyor.

Prof. Dr. Bozkurt Güvenç kültürümüzün kökenlerini aydınlatıyor.

Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nu unutabilir miyiz? “Çocuk Ruh Sağlığı” yapıtı başucumuzda.

Cumhuriyetimizi kuranlar, yaşatanlar, yaşayanlar hep birlikteyiz.

Gücümüzü bilelim, gücümüzü bileyelim.

İnsanlarımızı “kul benlik”ten, toplumumuzu “itaat topluluğu” olmaktan kurtaralım.

Büyük kurucumuz, ölümsüz rehberimiz Mustafa Kemal Atatürk bize yolumuzu gösteriyor:

HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ ULUSUNDUR.

Ölümsüzler yolumuzu aydınlatıyor.

Bütün gücümüzle İLERİ...

QOSHE - Prof. Dr. Orhan Öztürk... - Erdal Atabek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Prof. Dr. Orhan Öztürk...

34 18
04.12.2023

Ölmeyenlerden.

Kitabı önümde duruyor: BİAT TOPLUMUNUN RUHSAL KÖKENLERİ.

İnsanların nasıl “kul benlik” sahibi olduklarını anlatıyor.

KUL BENLİK.

Sormayan, sorgulamayan, otoriteyi olduğu gibi kabul eden, onun her dediğine itaat eden, her yaptığına uymayı emir sayan “kul benlik”.

Bu “kulların” oluşturduğu İTAAT TOPLUMU.

Türkiye’nin, kendi ülkemizin “ulus olmaktan” nasıl “ümmet olmaya” dönüştürülmek istendiğini anlatıyor:

“Biat toplumunu oluşturan kul benlikli kişiler, kendilerine aşılanmış inancın, öğretinin, ideolojinin dışına çıkamazlar. Olayları kendi özerk düşünme ve değerlendirme süzgeçlerinden geçiremezler. Bu kişiler özgür düşünebilme yetisini, özerklik duygusu ile kendi yolunu seçebilme, kendisiyle ilgili yaşamsal kararları kendisinin verme hakkını kendilerine tanımayan kişilerdir. Yaşamdaki konumu sanki kaderinin bir parçasıdır, sorgulanamaz, tartışılamaz, eleştirilemez ve bu yüzden de kendince değiştirilemez. Ancak ona egemen olan gücün, bir yetkenin etkisi, buyruğu ya da hazırlamasıyla yaşamı değişebilir.”

Böyle diyor Prof. Dr. Orhan Öztürk.

Aramızdan ayrıldı mı bu bilge hekim?

Yaşamını, yıllarını “ruh sağlığı........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play