Çok değil daha on gün önce saltanatın kaldırılışının 101. yıldönümüydü. Kutladık diyemiyorum maalesef. Sadece Barolar Birliği’nin ve o tarihte CHP genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya üzerinden paylaşımları dışında hatırlayan bile olmadı. Cumhuriyet gazetesi hariç tabii...

TBMM ve Külliye’den bir mesaj bekleyen oldu mu?

Sanmam.

İradesini tek adama devretmiş, adı konmamış saltanat rejiminin noteri konumundaki TBMM mesaj yayımlasa ya da bu konuda özel oturum yapsa doğrusu komik duruma düşerdi.

Gerçi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden bile fırça yiyen ve haddini aşan bu dairenin üyelerine “Sizin ne haddinize bize ayar vermek. Kendinize gelin” diyemeyen TBMM, komik duruma düşmenin ötesinde aciz, ezik, şamar oğlanı durumuna düşmüştür.

TBMM’nin hali pürmelali böyle.

Peki ya yargının hali?

Saltanat rejimine geçtiğimiz günden beri majestelerinin yargısı önündeki anayasa ve TCK’nin hükümlerine göre değil Saray’dan gelen talimatlara göre karar vermek içtihatı oluştu. Arada bir kamuoyunu şaşırtan kararlar da almadı değil. Hukuki karar verenlerin başına neler geldiğini gördük.

Darbenin de her türlüsünü gördük. Silahlısını, muhtıralısını, çakmasını ama doğrusu yargı eliyle yapılanına ilk kez tanık oluyoruz. Hem de hiyerarşik olmayan bir yargı darbesidir yaşanan.

AYM kararlarının “kesin” ve “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri” bağladığı bizzat anayasanın 153. maddesinde yazmasına rağmen yerel mahkeme bu karara direnme cüreti gösterebilmiştir.

Yerel mahkemenin cüreti değil sorun olan. Asıl Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM kararını hiçe saymak ve kararı alan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma girişimidir. Yani yetki aşımı yaparak kararlarına uymakla zorunlu olduğu AYM’ye meydan okumasıdır.

Hangi kanuna dayanarak ve hangi cüretle böyle bir meydan okumaya yelteniyor Yargıtay 3. Ceza Dairesi anlayan varsa beri gelsin. Yetinmiyor, bir de TBMM’ye mektup yazarak had bildiriyor.

Herkesin kararlarına uymakla yükümlü olduğu AYM’ye meydan okuyan Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri anayasayı “Takmıyoruz” demiş oluyor.

Neyi takıyorlar peki?

Reisin ve Bahçeli’nin söylem ve emirlerini.

Bir devleti devlet yapan öğelerden başlıcası anayasası ve bu anayasaya uygunluğu denetleyen kurumlarıdır.

Hiçbir denetleme makamı olmasın isteniyor. Sayıştay’ın ruhuna Fatiha okumuştuk şimdi de anayasal düzenin ruhuna topluca Fatiha okuyacağız anlaşılan.

Anayasal düzene Fatiha okumak aynı zamanda o devlete de Fatiha okumak anlamına gelir.

Bu karara imza atan üyeler ve o üyelere arka çıkan muhteremler bunun farkındalar mı acaba?

Kişiye özel yargılama ve karar alma yeni düzenin normlarından biri. Herkese uygulanan serbestlik hakkından Barış Pehlivan’ın mahrum bırakılması anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırı olmasına rağmen ısrarla sürdürülüyor.

Önceki gün Barış Pehlivan’ın duruşması vardı. Meslektaşları ve siyasiler, avukatlar duruşma salonu önünde saatler öncesinde toplandı. Pehlivan gelmeden önce aramızda yaptığımız sohbetlerde “Barış hakkında tahliye kararı alınabilir” beklentisi vardı.

Kamu görevlisine hakaret davasından tutuklu yargılanan Barış yine salınmadı. Dava ertelendi.

Gerekçe ise heyet üyelerinden birinin aylar öncesinde UYAP’a konan dosyayı okumaya fırsat bulamamış!...

Bir ay önce Can Atalay hakkındaki dosyasının karara bağlanacağı oturumda AYM üyelerinden birinin gerekçesi de bu yöndeydi.

“Dosyayı okuma zamanım olmadı.”

Tutuklu yargılama bu dönemin bilindik uygulaması. Eğer hukuki olarak daha fazla içeride tutma olanağı kalmayınca “Dosyayı okuma zamanım olmadı” gerekçesi artık devreye giriyor.

QOSHE - Anayasal düzenin ruhuna el Faaatiha!... - Miyase İlknur
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Anayasal düzenin ruhuna el Faaatiha!...

53 25
11.11.2023

Çok değil daha on gün önce saltanatın kaldırılışının 101. yıldönümüydü. Kutladık diyemiyorum maalesef. Sadece Barolar Birliği’nin ve o tarihte CHP genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya üzerinden paylaşımları dışında hatırlayan bile olmadı. Cumhuriyet gazetesi hariç tabii...

TBMM ve Külliye’den bir mesaj bekleyen oldu mu?

Sanmam.

İradesini tek adama devretmiş, adı konmamış saltanat rejiminin noteri konumundaki TBMM mesaj yayımlasa ya da bu konuda özel oturum yapsa doğrusu komik duruma düşerdi.

Gerçi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden bile fırça yiyen ve haddini aşan bu dairenin üyelerine “Sizin ne haddinize bize ayar vermek. Kendinize gelin” diyemeyen TBMM, komik duruma düşmenin ötesinde aciz, ezik, şamar oğlanı durumuna düşmüştür.

TBMM’nin hali pürmelali böyle.

Peki ya yargının hali?

Saltanat rejimine geçtiğimiz günden beri majestelerinin yargısı önündeki anayasa ve TCK’nin hükümlerine göre değil Saray’dan gelen talimatlara göre karar vermek içtihatı oluştu. Arada bir kamuoyunu şaşırtan kararlar da almadı değil. Hukuki karar verenlerin başına neler geldiğini gördük.

Darbenin de her türlüsünü gördük. Silahlısını, muhtıralısını, çakmasını ama doğrusu yargı eliyle........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play