“Bindiğimiz atın, insanlar gibi akıllı olmasını istemeyiz!” bir antik söz böyle diyor. Ama at isterse sırtındaki adamı atıyor! Bu yerel yönetim seçimlerinde bunu gördük.

Kinyas Kartal, aşiret reisliği kimliğine milletvekillğini de eklemişti. Köy Enstitülerini kapatan ilk kişilerden biriydi. Yıllar sonra kendisine sorulur, “Köy Enstitüleri neden kapatıldı? Sizin etkiniz oldu mu?” Kartal, yaptığını saklamaz, “Köy Enstitüleri bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdır. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmen gidince benim gücümden başka gücün olduğunu öğrendiler. Onun için Köy Enstitülerini kapattık.” O Köy Enstitüleri ki her şeyiyle eğitimcilerimiz tarafından ortaya konulmuş, UNESCO yönetimince dünya gençliğine örnek gösterilmiş bir eğitim sistemiydi.

Atatürk Türkiye’sinin aydınlık yolu böylece kapatılmış oldu. Kişisel hesaplar her şeyin üstünde tutuldu. Yeter ki denk bozulmasın! Yol, yön değişince sorunlarımız yıldan yıla katlandı, geldik bu günlere. Bize bunları yapanlar kendilerini en demokrat, en halkçı göstermeleri yok mu? Halk yararınaymış, yurt yararınaymış! İnsanı en çok bu tutumları yaralıyor.

Ağalar”, sırtına bindiklerinin kendileri kadar akıllı olmalarını istemiyor. Kinyas ağa, açık açık söylemiş, tıpkı günümüzdeki benzerleri gibi. Daha geçen yıl İstanbul’daki Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı bir ortaçağ düşüncesini açıkladı, “Ülkeyi ayakta tutmak için cahil nesil lazım. Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.” Bir bilim insanının(!) sözüne bakınız!

Yeri gelince, at isterse sırtındaki adamı atıyor! Tarihler 3 Temmuz 2003’ü gösteriyordu. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bindiği at sırtından yere attı! Bizim de vardı öyle bir atımız. Önündekini kapar, ardındakini teperdi. Hareketlerini beğenmediğini yakına koymazdı. Bir at direnmesini biliyordu. Bizde direnme ve örgütlenme hakkı 1961 Anayasası’yla güvenceye kavuştu. “Üreten biz, yöneten de biz olacağız!” sözü heyecan yaratıyordu. O yıllarda örgütlenme özendiriliyordu. Şimdi ise örgütlenme neredeyse cezalandırılıyor.

Her seçim öncesinde Kinyas ağa kafalıları daha çok görüyoruz. Söyledikleri, yaptıkları bu düzenin sürmesi üzerine. Onların düzeninde başkanın dediği olur. Mahallenin delegesinden, adaya kadar karışılıyor. Aday çevrede sevilmiyormuş, önemi yok. Başkanın beğenmesi yeter. Aziz Nesin, “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” kitabını boşuna yazmadı. Bir Afrika atasözü şöyle diyor, “Aslanlar, kendi tarihlerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.” Sırtına binilen atların da kendi tarihlerini yazmalarına neden sıra gelmesin? Sessiz atın çiftesi pektir, diyen sözümüz ne güne duruyor?

QOSHE - Atlar, ağalar ve memleket - Nusret Ertürk - Olaylar Ve Görüşler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Atlar, ağalar ve memleket - Nusret Ertürk

26 13
08.04.2024

“Bindiğimiz atın, insanlar gibi akıllı olmasını istemeyiz!” bir antik söz böyle diyor. Ama at isterse sırtındaki adamı atıyor! Bu yerel yönetim seçimlerinde bunu gördük.

Kinyas Kartal, aşiret reisliği kimliğine milletvekillğini de eklemişti. Köy Enstitülerini kapatan ilk kişilerden biriydi. Yıllar sonra kendisine sorulur, “Köy Enstitüleri neden kapatıldı? Sizin etkiniz oldu mu?” Kartal, yaptığını saklamaz, “Köy Enstitüleri bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdır. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmen gidince benim gücümden başka gücün olduğunu öğrendiler. Onun için Köy Enstitülerini kapattık.” O Köy Enstitüleri ki her şeyiyle eğitimcilerimiz tarafından ortaya konulmuş, UNESCO yönetimince dünya gençliğine örnek gösterilmiş bir eğitim sistemiydi.

Atatürk Türkiye’sinin aydınlık yolu böylece........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play