Günümüze gelene kadar öğretmenlik mesleği açısından Köy Enstitüleri ve eğitim enstitüleri öğretmenlik felsefesini, yetiştirdiği öğretmen adaylarına kazandırıyordu. Bu okullardan Türkiye’yi aydınlatmak misyonuyla bir kıvılcım olarak çıkan öğretmenler ateş olarak öğrencilerini ve toplumu aydınlatıyorlardı. Bir Köy Enstitüsü mezunu öğretmenini tanımanızı ve onunla sohbet etmenizi çok isterim (eğer hayatta kalmışlarsa). Yoksa onların öğrencileriyle tanışın, sohbet edin, göreceksiniz ufkunuz ne kadar genişleyecek.

Nasıl yetişiyordu bu öğrenciler derseniz ilk önce okuma kültürü oluşturulmuştu, her biri dünya ve Türk klasiklerinin çoğunu okumuş, dolayısıyla doğru düşünmeyi, soru sormayı, karar vermeyi öğrenmişti. Tüm çevreye yapıcı gözle bakarken eleştirel bakışı ve düşünmeyi de hiç eksik etmemişler yaşamlarında.

Bu kişilerin bir konuya başka açılarla bakmak, dinlemek, gözlemlemek, anlamaya çalışmak temel davranış şekillerindendir. Onlar dinlemenin de konuşmak kadar bir sanat olduğunu bilirler. Yine onlar anlamanın başlangıcının hak vermesek bile karşının tüm duygularının kabul etmekten geçtiğini iyi bilirler. Onların yaptıkları, hissettikleri, yaşattıkları ve en çok da bir yaşam kılavuzu niteliği taşıyan düşünceleri yolumuzu aydınlatmaktadır. Onların yaşadıkları topluma bıraktığı duygu, azim ve kararlılıkları bizlerin yol göstericisidir. Onlar bilime, sanata, emeğe, birliğe, dayanışmaya, aydınlığa yüzünü dönenlerdir. Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere çok şey borçluyuz.

Köy Enstitülerinde okuyan öğrenciler mutlaka bir müzik aleti çalarlardı. Ağaç dikerler, toprağı işlerler, inek sağarlar, taşlardan duvar örer, ekin biçer, harman atardı. Hiç gördünüz mü? Köy Enstitüsü mezunu olup da zeki olmayanını, akıllı olmayanını? Yurdunu, toprağını sevmeyenini görmediniz değil mi? Çünkü onların düşünceleri evrensel; duyguları, davranışları insanlık içindir.

Onların kimseye öfkeleri yoktu, borcu da. Hatta alacakları kaldı bu ülkede. Çünkü kurdukları okulları kapattılar, çok uzaklardan getirdikleri suyu kuruttular, yetiştirdikleri ağaçları kestiler. Onların içinden tüm mevsimler geçti. Onlar ne kendilerine ne çevrelerine ne de devlete yük oldular. Ülkenin dört bir yanında sevgilerini ve bildiklerini paylaştılar. Çoğalttılar, çoğalttıkça çoğaldılar. Bozkırda ağaç diktiler ve tutturdular. Bugüne izlerini bıraktılar; nefeslerini, becerilerini öğrencilerine miras kıldılar.

“İnsanlar vardır, ayak izinden gidilir.” İşte bu insanların ayak izleri takip edilir. Çünkü bunların yurtseverliği sözle ve sembollerle değil, yurdunun gerçeklerini bilmekle başlar. Üretimin, paylaşımın, bağımsızlığın yurdunun her yerinde var olabilmesi çabasıdır bu öğretmenlerin derdi. Onlar; okuyan, düşünen, sorgulayan, savunan, bedel ödeyen bir kuşaktan gelenlerdi.

Onlar karanlığı görmekle kalmadılar, karanlıkta da gördüler. Aklın gözüyle gördüler. Laiklik ve Cumhuriyeti korumak için, ona karşı ve düşman olanlar kadar cesur ve savaşçı olmak zorundaydılar. Onlar da aynını yaptı. Laikliği okulda ve yaşamlarında ödünsüz uyguladılar. Onlar; temelinde, adalete olan inancın, insanlığın, eşitliğin ve mücadelenin yer aldığı bir kavganın içinden gelen bir kuşaktandırlar.

Onlar yaşamın her anıyla her alanıyla ilgili düşünceleriyle Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunuculuğunu yaparak yaşamı güzelleştirmeye çalışan, geleceğe umutla bakan insanlardır. Merak ettirmekten, sordurmaktan, aydınlığın ışıklarına yöneltmekten usanmayan, bilinciyle bilgisiyle aydınlık getiren insanlardır. Ülkenin her bölgesinde, her dağında, taşrasında, mezrasında bir kıvılcım olarak doğdular, sonra birleştiler ve hep birlikte yeni bir kader meydana getirdiler. İnsanlara yeni bir yol gösterici, içinde insanların mutluluk ve huzuru kadar dert ve elemlerini de barındıran yeni bir kader.

Yurdunun çakıl taşına, bir karış toprağına, insanına, geçmişine ve değerlerine sahip çıkan bir kuşak. Bu kuşak; edebiyatsız, sanatsız, şiirsiz olunamayacağına inanmış bir kuşak...

Abdullah Yüksel

Eğitimci, Yazar

QOSHE - İnsanlar vardır, izinden gidilir - Abdullah Yüksel - Olaylar Ve Görüşler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsanlar vardır, izinden gidilir - Abdullah Yüksel

20 23
17.04.2024

Günümüze gelene kadar öğretmenlik mesleği açısından Köy Enstitüleri ve eğitim enstitüleri öğretmenlik felsefesini, yetiştirdiği öğretmen adaylarına kazandırıyordu. Bu okullardan Türkiye’yi aydınlatmak misyonuyla bir kıvılcım olarak çıkan öğretmenler ateş olarak öğrencilerini ve toplumu aydınlatıyorlardı. Bir Köy Enstitüsü mezunu öğretmenini tanımanızı ve onunla sohbet etmenizi çok isterim (eğer hayatta kalmışlarsa). Yoksa onların öğrencileriyle tanışın, sohbet edin, göreceksiniz ufkunuz ne kadar genişleyecek.

Nasıl yetişiyordu bu öğrenciler derseniz ilk önce okuma kültürü oluşturulmuştu, her biri dünya ve Türk klasiklerinin çoğunu okumuş, dolayısıyla doğru düşünmeyi, soru sormayı, karar vermeyi öğrenmişti. Tüm çevreye yapıcı gözle bakarken eleştirel bakışı ve düşünmeyi de hiç eksik etmemişler yaşamlarında.

Bu kişilerin bir konuya başka açılarla bakmak, dinlemek, gözlemlemek, anlamaya çalışmak temel davranış şekillerindendir. Onlar dinlemenin de konuşmak kadar bir sanat olduğunu bilirler. Yine onlar anlamanın başlangıcının hak vermesek bile karşının tüm duygularının kabul etmekten geçtiğini iyi bilirler. Onların yaptıkları, hissettikleri, yaşattıkları ve en çok da bir yaşam kılavuzu niteliği taşıyan düşünceleri yolumuzu aydınlatmaktadır. Onların yaşadıkları topluma bıraktığı duygu, azim ve kararlılıkları bizlerin yol........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play