Köy Enstitülerinin kuruluşlarının üzerinden 84 yıl geçti. 71 yıl önce de kapatıldılar. Bunca zaman geçmesine karşılık, enstitü deneyimi bugün de güncelliğini koruyor. Adına vakıf ve dernekler kurduran, yüzlerce kitap yazdıran enstitülerin özgünlüğü nereden geliyor? Bu sorunun yanıtı, getirdiği eğitsel öneri ve yöntemlerle, uygulamalarından çıkan kazanımlarda saklıdır.

Köy Enstitülerinin getirdiği önerilerin başında eğitimde planlamacılık gelir. Öncelikle 17 Nisan 1940 gün ve 3803 sayılı kuruluş yasasının birinci maddesinde “Köy öğretmeni ve köye yarayışlı diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacı belirlenmiş, bu amaca ulaşmak için sınırlı kaynakların en tutumlu biçimde nasıl kullanılacağının yol ve yöntemleri saptanmıştır. Öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve enstitülerin kuruluş yerlerinin seçiminden, eğitim öğretim altyapısının oluşturulmasına kadar tüm etkinlikler planlı bir eğitim sistemi olarak bütünlük içinde düşünülmüştür. Okulların bölgesel dağılımı yapılmış, dört eğitim bölgesinde beşer tane Köy Enstitüsü açılmıştır. Her enstitünün tipik köy toplumunu yaşatacak özellikte en çok bin öğrenci alması, kara ve demiryollarına yakın bin ile altı bin dekar arasında tarıma elverişli devlet arazileri üzerinde kurulması öngörülmüştür. 30-40 yapıdan oluşan yerleşkelerin projeleri mimarlar arasında açılan yarışmalarla çizdirilmiştir.

Enstitülerin kuruluşunda düşük maliyeti önceleyen kaynak yaratıcı bir işletmecilik anlayışı egemendi. Savaş yıllarının olumsuz koşullarında enstitüleri kuranlar, hazır bir yaşama ortamı bulmadılar. Savaştepe’de olduğu gibi bir ağaç altında, bir çadırda işe başladılar. Kimi enstitülerde başlangıçta bir okul (Kızılçullu/Pazarören), bir çiftlik (Çifteler) ya da askeri kışla (Cılavuz) binasından yararlandılar. Ancak, çoğu sıfırdan başlayıp barınaklarını yerel malzemelerle kendileri kurdular. Harç karıp duvar ördüler. Enstitüleri suya ve elektriğe kavuşturdular.

1940-1953 yılları arasında enstitülerce 700 bina yapıldı. 15 bin dönüm toprak işlenip ekildi. Meyveli meyvesiz 750 bin fidan dikildi. Dönümlerce sebzelik ve bağ yapıldı. Binlerce hayvan bakıldı. Bu kısa dönemde 17 bin 364 öğretmen, 8 bin 675 eğitmen, 1599 sağlık memuru yetiştirildi.

Köy Enstitüleri her şeyden önce eğitime işi, beceriyi ve üretkenliği sokmuştur. Enstitülerin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç, iş eğitimine inanıyor “Bilmek demek, yapmak demektir” diyordu. Öğrenciler kendi tüketecekleri besinleri yine kendileri üretiyorlardı.

Enstitüler, demokratik eğitimi yaşatan kurumlardı. Herkes yönetime doğrudan katılırdı. Bir öğrencinin başkanlığında her cumartesi öğleden sonra yapılan değerlendirme forumunda; öğrenciler, öğretmenler ve yöneticiler gördükleri bir aksaklığı çekinmeden eleştirebilirlerdi.

Enstitülerde günlük program içinde 1 saat özgür okuma etkinliği vardı. Hangi işte olurlarsa olsunlar bütün kümeler öğretmenleriyle birlikte ders dışı kitaplar okuyorlar ve bunları özetleyip tartışıyorlardı. Bu etkinlik köy yazını çığırının açılmasında Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Dursun Akçam, Ali Yüce vb. birçok ozan ve yazarın yetişmesinde özendirici olmuştur.

Öte yandan karma eğitim yatılı okul olarak ilk kez enstitülerde uygulanmıştır. Sabahları erkenden tüm öğrenciler enstitünün spor alanında toplanıp akordeon ve mandolinler eşliğinde zeybek, horon ve halaylarla derse başlarlardı.

Bu çıktı ve kazanımlar, günümüz eğitim kurumlarının yararlanacakları değerdedir. “Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” aldatmacasıyla “dinci ve kinci” bir gençlik yetiştirmek amacıyla yürütülen ÇEDES projesiyle eğitimin iyice dinselleştirilip dibe vurduğu son yıllarda, Köy Enstitülerinden çıkarılacak dersler çoktur. Çünkü temelinde yatan ilkeler sağlamlıklarını ve geçerliliklerine bugün de korumaktadır: Üretime, yaşama dönük; laik, ulusal ve demokratik eğitim... Bu ilkeler gelecekte de güncelliğini yitirmeyecektir!

Orhan Aydemir

Emekli Öğretmen

QOSHE - Laik ve demokratik eğitim anlayışı - Orhan Aydemir - Olaylar Ve Görüşler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Laik ve demokratik eğitim anlayışı - Orhan Aydemir

27 14
17.04.2024

Köy Enstitülerinin kuruluşlarının üzerinden 84 yıl geçti. 71 yıl önce de kapatıldılar. Bunca zaman geçmesine karşılık, enstitü deneyimi bugün de güncelliğini koruyor. Adına vakıf ve dernekler kurduran, yüzlerce kitap yazdıran enstitülerin özgünlüğü nereden geliyor? Bu sorunun yanıtı, getirdiği eğitsel öneri ve yöntemlerle, uygulamalarından çıkan kazanımlarda saklıdır.

Köy Enstitülerinin getirdiği önerilerin başında eğitimde planlamacılık gelir. Öncelikle 17 Nisan 1940 gün ve 3803 sayılı kuruluş yasasının birinci maddesinde “Köy öğretmeni ve köye yarayışlı diğer meslek erbabını yetiştirmek” amacı belirlenmiş, bu amaca ulaşmak için sınırlı kaynakların en tutumlu biçimde nasıl kullanılacağının yol ve yöntemleri saptanmıştır. Öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve enstitülerin kuruluş yerlerinin seçiminden, eğitim öğretim altyapısının oluşturulmasına kadar tüm etkinlikler planlı bir eğitim sistemi olarak bütünlük içinde düşünülmüştür. Okulların bölgesel dağılımı yapılmış, dört eğitim bölgesinde beşer tane Köy Enstitüsü açılmıştır. Her enstitünün tipik köy toplumunu yaşatacak özellikte en çok bin öğrenci alması, kara ve demiryollarına yakın bin ile altı bin dekar arasında tarıma elverişli devlet arazileri üzerinde kurulması öngörülmüştür. 30-40 yapıdan oluşan yerleşkelerin projeleri........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play