6306 sayılı yasa kapsamında, mülkün riskli yapı olmamasına bakılmaksızın, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kamulaştırılma yoluyla el konulabilmektedir. Konu “rezerv alan” adı altında tapulu mallara el konulabileceği şeklinde özetlenebilir. Yasa uyarınca seçilen alan “rezerv yapı alanı” ilan edilerek kamulaştırılmakta ve bu yoldan rant yaratılmaktadır. Dahası el konulan mülklerin sahiplerine itiraz hakkı da tanınmamaktadır.

Daha önceleri yalnızca boş alanlar rezerv alan ilan ediliyordu. Yeni düzenlemeyle bakanlığa, mülk sahiplerine sormadan/ danışmadan karar alma yetkisi verilmiş bulunuyor.

Yasanın kuralları son derece katı; rezerv alan ilanından itibaren, yargı süreci de dahil konut sahiplerinin 90 gün içinde tahliyeleri öngörülüyor. Böylece bakanlık “uygun gördüğü” her bölgeye el koymakla yetkili kılınmış. Öyle ki deprem riski olmasa da vatandaşın mülküne el konulması mümkün; buna karşılık mülk sahiplerine başka bölgelerden, borçlandırılarak konut verilmesi öngörülüyor.

Rezerv alanlarda imar planı parselasyon, ruhsat ve iskân aşamalarında yerel yönetimler dışlanıyor, tüm yetkiler bakanlığa verilmiş durumda. Yasa kapsamında en kestirme/kolay çözüm, “deprem riski” gerekçesiyle el koymadır. Bu büyük sorunlara yol açacak nitelikte bir gerekçe.

Ülkemizde tutarlı denebilecek ilk deprem yönetmeliği 1969 yılında çıkarılmış, yaşanan depremler ve gelişen bilgilerin ışığında güvenlik artırıcı yönde 1975, 1998, 2007 ve 2018 yıllarında geliştirilerek yenilenmiştir. Bu bağlamda yetersiz yönetmelik koşulları nedeniyle 1998 öncesi yapıların büyük bölümünün sorunlu olduğu bilinmektedir. Ülkemizdeki yapı stokunun büyük bölümünün 1998 öncesi yapıldığı düşünüldüğünde sorun daha da büyümektedir.

Günümüzde güçlendirme uygulamalarına yönelik yapı kimyasalları ve malzemeleriyle, az hasarlı konutları yerel müdahalelerle güçlendirmek mümkündür ve bunun giderek yaygınlaştığı bilinmektedir.

Bu bağlamda rant yaratma uğruna vatandaşların malına el koymak kabul edilebilir nitelikte değildir. Böylesine tutarsız bir yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götürülmemesi de kabul edilemez

Yasa tartışıla dursun, uygulamalara başlanmıştır. Örneğin Hatay’ın Antakya ve Defne yörelerinde rezerv alan uygulaması diye yurttaşların az hasarlı binalarına el konulmak istenmiştir; şöyle ki riskli yapı koşulunu sağlamak için konutlardan alınan karot sonuçlarıyla oynandığı belirtilmektedir.

Bir diğer örnek Üsküdar’da yaşanmıştır. Yönetim, 29 Mayıs Sitesi’ndeki 134 konuta inceleme yapmadan, tutarlı bilgi ve belgeleme olmadan el koymuştur. Burada amacın konutları yenileyerek rant yaratmak olduğu bir gerçektir.

Konu vatandaşın mülkiyet hakları bakımından son derece önemli. Siyasette ve medyada nedense üstünde durulmadı. Yakın gelecekte umulmadık acı süprizlerle karşılaşmak işten bile değil. Küçük gruplar halinde gösterilen tepkilerin yetersiz kaldığı görülüyor. Çok daha geniş katılımlı kitlesel itirazların gündeme getirilmesi şart; çok geç olmadan...

QOSHE - Rezerv alan kâbusu; mülksüzleştirme yasası! - Prof. Dr. Kaya Özgen - Olaylar Ve Görüşler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rezerv alan kâbusu; mülksüzleştirme yasası! - Prof. Dr. Kaya Özgen

16 24
03.04.2024

6306 sayılı yasa kapsamında, mülkün riskli yapı olmamasına bakılmaksızın, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kamulaştırılma yoluyla el konulabilmektedir. Konu “rezerv alan” adı altında tapulu mallara el konulabileceği şeklinde özetlenebilir. Yasa uyarınca seçilen alan “rezerv yapı alanı” ilan edilerek kamulaştırılmakta ve bu yoldan rant yaratılmaktadır. Dahası el konulan mülklerin sahiplerine itiraz hakkı da tanınmamaktadır.

Daha önceleri yalnızca boş alanlar rezerv alan ilan ediliyordu. Yeni düzenlemeyle bakanlığa, mülk sahiplerine sormadan/ danışmadan karar alma yetkisi verilmiş bulunuyor.

Yasanın kuralları son derece katı; rezerv alan ilanından itibaren, yargı süreci de dahil konut sahiplerinin 90 gün içinde tahliyeleri öngörülüyor. Böylece bakanlık “uygun gördüğü” her bölgeye el koymakla yetkili kılınmış. Öyle ki deprem riski olmasa da vatandaşın mülküne el konulması mümkün; buna karşılık mülk sahiplerine başka bölgelerden, borçlandırılarak konut verilmesi........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play