Yeni yüzyılın ilk çeyreğinde emperyalizmin ve onun politikalarını uygulayan işbirlikçilerinin savaşlar, etnik ve dinsel kışkırtmalar, korkutmalar, tehditler, yalanlarla yaşama kültürüne yönelik dayatma ve saldırılarıyla birçok ülke gibi bir darboğaza sürüklendi ülkemiz de.

İnsan olanların, düşünenlerin, derdi olanların, yurtseverlerin bu zorlu dönemeçten çıkış yolu araması kaçınılmaz.

“Uyan artık bu gaflet uykusundan” diyen Namık Kemal’lerin, “kökü memleket toprağında” olan Nâzım Hikmet’lerin, Sabahattin Ali’lerin, Aziz Nesin’lerin, İlhan Selçuk’ların, Uğur Mumcu’ların, Server Tanilli’lerin ve daha onlarca ateş yakıcının yaratığı aydınlık her geçen gün karartılmakta ve insan olana zorlu görevler yüklenmektedir.

İnsanların mistikleştirilerek, yoksullaştırılarak, korkutularak yalanlarla ve öte dünya masallarıyla uyuşturulduğu bu toplumsal düzende, gençliğe ve yurdun aydınlık geleceğine olan tutkusu, “Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini korumak ve kollamaktır” diyen büyük devrimci Atatürk’e esin kaynağı olan ve onun “Ben inkılâp ruhunu ondan aldım!” dediği Tevfik Fikret’i düşündüm.

Tevfik Fikret, “Bu ülkede de bir gün sabah olursa” dizesiyle başlayan Sabah Olursa adlı şiirinde “Siz ey yarınki uzaylıların küçük güneşleri,/ artık birer birer uyanın!” diyerek tüm umudunu iyi eğitilmiş yeni bir kuşağa bağlıyor.

Gençlerin karanlığa sırt çevirmelerini, aydınlık yarınları hedeflemelerini istediği ve geleceğe uzandığı şiirini “Evet, sabah olacaktır,/ sabah olur, geceler kıyamete kadar sürmez” diye sürdüren ve “Umudumuz bu, ölürsek de biz yaşar mutlak/ Yurt, sizinle şu zindan karanlığından uzak” diye bitiren Tevfik Fikret, çürümenin sürgit olamayacağını söyleyerek direncin ışığı, aydınlığın müjdecisi olmayı sürdürüyor.

Bugünün gençlerine seslendiği Ferda (Yarın) adlı şiirinde, “Gençler, yurdun tüm umudu şimdi sizdedir/ Her şey sizin, yurt, sizin, her onur sizin” diyor ve ekliyor: “Yarın senin dedim... hayır, bir şey senin değil,/ Gelecek sana emanettir/ Her şey emanettir sana ey genç, unutma ki/ Senden de bir hesap sorar, yakınır gelecek!”

Yurdumuzdaki insanlaşma düşüncesinin öncüsü Tevfik Fikret, gençliğe ne yapması gerektiğini söylüyor: “Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır;/ Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!”

Birilerinin halk adına ekonomiyi yönlendirdiği, politikayı belirlediği, yaşama kültürünü teslim almak için olmadık yöntemler denediği, insanları birbirine düşürdüğü günümüzde, Ceyhun Atuf Kansu’nun deyişiyle “Karabaskı yönteminin özgür çocuğu” Tevfik Fikret için Oktay Akbal şöyle diyor:

“Dizeleri çağını yansıtır, bir ayna gibidir. Yalnız çağının değil bugünün de bir aynasıdır. Toplum bakar onun şiirlerine, kendini bulur... O, insanlık şairidir, toplum şairidir, günün değil geleceğin şairidir. Ne zaman duraklasak, geriye dönsek, bir çıkmazdan bir çıkmaza girsek, adaletsizlikler, bozuk alıp gitse, Fikret devleşir birden, canlılık, önem kazanır bir anda ulusun umudu.” (19 Ağustos 1973, Cumhuriyet)

***

Cumhuriyete son darbeye hazırlanan tarikatlar savaşının hukuk darbesiyle geldiğimiz “sis”li günlerde, ateş yakıcıların, Tevfik Fikret’in, Atatürk’ün ışığına daha çok gereksinmemiz var.

QOSHE - ‘Sis’li günler - Öner Yağcı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Sis’li günler

21 1
11.11.2023

Yeni yüzyılın ilk çeyreğinde emperyalizmin ve onun politikalarını uygulayan işbirlikçilerinin savaşlar, etnik ve dinsel kışkırtmalar, korkutmalar, tehditler, yalanlarla yaşama kültürüne yönelik dayatma ve saldırılarıyla birçok ülke gibi bir darboğaza sürüklendi ülkemiz de.

İnsan olanların, düşünenlerin, derdi olanların, yurtseverlerin bu zorlu dönemeçten çıkış yolu araması kaçınılmaz.

“Uyan artık bu gaflet uykusundan” diyen Namık Kemal’lerin, “kökü memleket toprağında” olan Nâzım Hikmet’lerin, Sabahattin Ali’lerin, Aziz Nesin’lerin, İlhan Selçuk’ların, Uğur Mumcu’ların, Server Tanilli’lerin ve daha onlarca ateş yakıcının yaratığı aydınlık her geçen gün karartılmakta ve insan olana zorlu görevler yüklenmektedir.

İnsanların mistikleştirilerek, yoksullaştırılarak, korkutularak yalanlarla ve öte dünya masallarıyla uyuşturulduğu bu toplumsal düzende, gençliğe ve yurdun aydınlık geleceğine olan tutkusu, “Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini korumak ve kollamaktır” diyen büyük devrimci Atatürk’e esin kaynağı olan........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play