Büyük tezatların, önemli kutuplaşmaların olduğu dönemler... Büyük hızla değişen gündemler... İnsanlar daha işin özünü anlamadan, sorgulamaya fırsat bulmadan, karar vericilikte hiçbir rolü olmadan geçen zamanlar... Hal böyle olunca birçok şey de haliyle anlamını yitirmiyor mu? Sorular asla yanıtlanmıyor, sorunlar asla çözülmüyor ama yola devam ediliyor...

İsrail-Gazze savaşı başlayalı dört ayı geçti, binlerce ölü, açlık, onarılamaz acılar. Ne değişiyor? Hiçbir şey... Şubat 2023 depreminin bir yılını geride bıraktık, bakıyoruz hâlâ her şey eski tas eski hamam... Deprem binaları yıkıyor, bedenleri toprağa gömüyor ama zihniyetleri asla sarsamıyor... Bu ülke ne kadar çok maden kazası yaşadı, ne kadar çok can yitti. Ne değişti? Öncesinde de böyleydi, şimdi de. Yarın da farklı olmayacak...

Şimdi önümüzdeki bir ay boyunca en önemli gündem yerel seçimler... Büyük bir yeni facia yaşanmadıkça, ki dileriz yaşanmaz, ağzınızla kuş tutsanız bu gündemin dışında bir konuyu kamuoyunda tartışamazsınız. Evet, yerel seçimler çok önemli, sadece belediyecilik hizmetleri değil çağdaşlık, laiklik, insan gibi yaşam da oylanacak. Peki bunda birey olarak etkimiz ne? Sahip olduğumuz tek bir oy dışında? Bu tabii sadece bizim değil neredeyse bütün insanlığın sorunu...

Önümde Doğan Kuban hocanın bir yazısı var: “Parti=Parça. Parçalanma demek. Peki hepimizi birleştiren ne?” diye sormuş. (Herkese Bilim Teknoloji dergisi 411. sayı). Önemli bir gerçeğe dikkat çekiyor, sözü ona bırakıyorum:

“Parti, parça demek. ‘Başka telden çalan parçalar var olacak’ demek. Bu da partilerin toplumu parçalayan kurumlar olduğunu kanıtlar. Politika tarihi de bu parçalanma ve sürekli kavgaların tarihidir. Herkesin ağzında farklı olan şey ‘doğru’ değildir. Örneğin yasaya dayanarak seçmenlerin yüzde 37 oyu ile cumhurbaşkanı seçtik. Demek ki yasa, doğru olanı içermese de oluyor. Politik gerçek ‘doğru’ değil. Zaten bütün dünyanın da sorunu bu!

Politik partiler her ürettiklerini, kendi ahlak standartlarına göre toplumla bölüşürler. Çünkü tümel doğruyu değil, kendi doğru versiyonlarını uygularken başka türlü davranamazlar. Bu politik haksızlıkların, tartışmaların ve kavgaların nedenidir. Bu durumun sözde demokratik kontrol mekanizmaları var dense de bunun var olmadığını gazete okuyan herkes bilir.

Partiler ilke olarak yalan üzerine kurulmaz. Fakat bir toplum modeli üzerine ya da bir söylem üzerine kurulmuştur. Karşısında başka söylemleri olan partiler vardır. Her biri kendi söyleminin savunucusu olduğu için ‘doğru’dan değil, kendinden yanadır. Yani namusu ya da yasası kendi doğrusudur. Bunun toplumun tümünün, dünyanın tümünün gerçekleriyle ilgisi yoktur. Çıkardığı yasalar kendini kollayan yasalardır. Tersini gördünüz mü? Çoğunluk partisinin onayladığı yasadır.

Peki ne yapacağız? Çözüm ne?

Söz yine Kuban’da... “Yakın geleceğin dünyası bunu aşmak zorunda! Çünkü üzerinde yaşadığımız yerkürenin fiziksel geleceğine ilişkin evrensel öngörüler bütün insanlık için tehlike çanı çalıyor. İnsanlık için ortak bir minimum tek bir ‘doğru’ davranış tanımlıyorlar. İnsan odaklı, evrensel ve bilimsel doğrular bütün devletlerin anayasalarının temelini oluşturmak zorunda. Bunlardan birincisi insanların yaşamlarına ilişkin, diğeri bütün yerkürenin yaşamını tehdit eden bilimsel öngörülerle ilgili.

İnsanın yeryüzünde yaşamını sürdürmesine ilişkin doğrular evrenseldir. Herkesin karnının doyması, aç ve susuz kalmaması, barınma hakkı, okuma hakkı, çalışma hakkı artık tartışma konusu değildir. Burada parti yöntemi söz konusu değildir. Her devletin anayasası bu ilkeler üzerine kurulduğu zaman çağdaş dünyanın kapısı açılabilir. İnsanı tanımlayan bu haklar bugün vurgulanan hak, hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi gereksinmelerinden daha önceliklidir. Çünkü insanın hayvandan farklı olan statüsünü tanımlıyorlar. Devlet bağlamında tek ölçüt eşitliktir.”

Zor mu? Tabii zor. Ama en azından böyle düşünmeye başlasak?

QOSHE - Seçimlere bir de böyle bakmak... - Özlem Yüzak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçimlere bir de böyle bakmak...

20 1
23.02.2024

Büyük tezatların, önemli kutuplaşmaların olduğu dönemler... Büyük hızla değişen gündemler... İnsanlar daha işin özünü anlamadan, sorgulamaya fırsat bulmadan, karar vericilikte hiçbir rolü olmadan geçen zamanlar... Hal böyle olunca birçok şey de haliyle anlamını yitirmiyor mu? Sorular asla yanıtlanmıyor, sorunlar asla çözülmüyor ama yola devam ediliyor...

İsrail-Gazze savaşı başlayalı dört ayı geçti, binlerce ölü, açlık, onarılamaz acılar. Ne değişiyor? Hiçbir şey... Şubat 2023 depreminin bir yılını geride bıraktık, bakıyoruz hâlâ her şey eski tas eski hamam... Deprem binaları yıkıyor, bedenleri toprağa gömüyor ama zihniyetleri asla sarsamıyor... Bu ülke ne kadar çok maden kazası yaşadı, ne kadar çok can yitti. Ne değişti? Öncesinde de böyleydi, şimdi de. Yarın da farklı olmayacak...

Şimdi önümüzdeki bir ay boyunca en önemli gündem yerel seçimler... Büyük bir yeni facia yaşanmadıkça, ki dileriz yaşanmaz, ağzınızla kuş tutsanız bu gündemin dışında bir konuyu kamuoyunda tartışamazsınız. Evet, yerel seçimler çok önemli, sadece belediyecilik hizmetleri değil çağdaşlık, laiklik, insan gibi yaşam da oylanacak. Peki bunda birey olarak etkimiz ne? Sahip olduğumuz tek bir oy dışında? Bu tabii sadece bizim değil neredeyse bütün insanlığın sorunu...

Önümde Doğan Kuban hocanın bir yazısı var: “Parti=Parça.........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play