H. AYHAN TİNİN

Hayatımızın kutup yıldızlarından biriydi.

Tiyatro aşkımızın suçlularından biri…

Sahnede izledik, dersini dinledik, sohbetine katılmak için gölge gibi geçtik yanından.

Çok yakın ama çok mesafeliydi.

Ama en önemlisi gerçek anlamda bir sanatçıydı!

Kimse kırılmasın. O abuk subuk internet sitelerindeki ‘Tiyatro kökenli dizi oyuncusu‘ tanımı derhal silinmeli.

Can Gürzap bir tiyatro insanıydı, tiyatro sanatçısıydı.

Bütün diğer yaptığı işler, tiyatronun ve oyunculuk sanatının türeviydi yalnızca…

Bunca yıl oynamaktan yönetmeye, yazmaktan öğretmeye neyle uğraştığına bakarsanız; 2 bin 500 yüz yıllık bir sanatın bugünkü mirasçılarından olduğunu görürsünüz.

Genleriyle tiyatro sanatçısıydı. Türk tiyatro tarihi içinde özgün bir yeri bulunan Reşit Gürzap’ın oğluydu. Kadıköy Maarif Koleji geleneğinden Ankara Devlet Konservatuvarı geleneğine geçmiş, bunları Londra’da aldığı oyunculuk eğitimiyle bütünleştirmişti.

Sonrasında hep sahnede var oldu. Televizyon dizilerinde daha geniş kitlelere ulaşsa da hiç ünlü olmak gibi bir derdi yoktu.

Fakat televizyonda da oynadığı her karaktere güçlü bir derinlik kazandırarak gerçek bir oyunculuk dersi verdi.

Oyunculuk ile hakiki insan olmak arasındaki çizgiyi nasıl anlamlı bir şekilde çizdiğini ise yağmurlu bir günde, bir taksi şoföründen öğrendim.

Büyükçekmece’den İstanbul havalimanına yetişmek zorunda kaldığım bir gün bindiğim taksinin sürücüsüyle yolda laflıyorduk. Aslında bu işi yapmadığını, Kırkpınar’lı bir bahçıvan olduğunu anlatıyordu. Topraktı, bahçeydi, hangi mevsimde ne ekilirdi konuşurken “Abi seslendirme yapıyor musunuz? Tiyatrocu musunuz?” diye sordu. “Hayırdır?” dedim. Bizim köyde Can Bey vardır. Çok konuşuruz toprak üzerine, ünlü ama çok da mütevazi bir insan, hep buyur eder, karşısına oturtur, çay ikram eder… Çok sohbetlerimiz olmuştur. Ben ona tohum götürürüm bazen, o bahçeden istediğimi almamı söyler. Çok da güzel konuşur yani nasıl desem…” Can Gürzap’ı anlatıyordu. Televizyonda göründüğüne göre ünlüydü de… Eh ünlü olmak korumalarla gezmek anlamına gelmeye başlayınca ya da ünlü olmak dışarıda yanına yaklaşan bir hayranını eliyle sinek kovalar gibi geri püskürtmek olmaya başlayınca… Haklı olarak insan gibi davranan bir ünlüyü önemsiyordu. “Bir parça düzgün konuşabiliyorsam Can hocanın da katkısı büyüktür. Türkçeye, konuştuğumuz dile saygı duymayı onlardan öğrendik” dedim. Yol bitti. Biz Can Gürzap’ın insanlığı sayesinde dost olduk taksi sürücüsü arkadaşımızla… Telefonunu verdi. “Abi bizim oralarda ne zaman ihtiyacın olursa ara” dedi.

Geçirdiği trafik kazası sonrası ilk görüntülerini izlediğimde, sahnede sayısız oyunda devleşen, şiir gibi konuşan bir ustanın tekerlekli sandalyede olması gözlerimi yaşartmıştı.

Bir büyük sahne insanının ardından ağlayacağız bugün.

Gerçekten ağlayacağız.

Avuçlarımız patlayana kadar alkışlayacağız.

Gerçekten alkışlayacağız.

Yerini ne oyuncu olarak ne yönetmen olarak ne dil ve söz ustası olarak kimse dolduramayacak.

İnsanlığı, sanatına saygısı, üretmesi ve çalışkanlığı gelecek sanatçı nesillerine örnek olacak mı bilmiyorum.

Ancak ünlü olmakla, beyefendi, nazik ve kibar olmak; samimi şakacılıkla edepli olmak arasındaki dengeden çok az kişi kendine pay çıkartacak.

Kulis adabı, prova terbiyesi, tiyatro mabedi direklerini kaybediyor yavaş yavaş.

Kirli sakallı, sözde sert bakışlı oğlanların, ağzını yaya boza Türkçe konuştuğunu zanneden kızların gösteri alanı haline gelmiş bir dünyada, ünlü olmak değil sanatçı olmak sevdasını ateşleyecek kutup yıldızlarından biri daha söndü.

Can Gürzap aramızdan ayrılırken, tiyatro sanatının o kalın kitabından bir forma daha eksildi. Oyunlarıyla anımsayacağız, görüntülerini izleyip saygı duyacağız fakat boşluğunu dolduramayacağız.

Işıklar söndü. Perde indi.

QOSHE - Ve perde kapandı! - Ayhan Tinin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ve perde kapandı!

6 0
03.12.2023

H. AYHAN TİNİN

Hayatımızın kutup yıldızlarından biriydi.

Tiyatro aşkımızın suçlularından biri…

Sahnede izledik, dersini dinledik, sohbetine katılmak için gölge gibi geçtik yanından.

Çok yakın ama çok mesafeliydi.

Ama en önemlisi gerçek anlamda bir sanatçıydı!

Kimse kırılmasın. O abuk subuk internet sitelerindeki ‘Tiyatro kökenli dizi oyuncusu‘ tanımı derhal silinmeli.

Can Gürzap bir tiyatro insanıydı, tiyatro sanatçısıydı.

Bütün diğer yaptığı işler, tiyatronun ve oyunculuk sanatının türeviydi yalnızca…

Bunca yıl oynamaktan yönetmeye, yazmaktan öğretmeye neyle uğraştığına bakarsanız; 2 bin 500 yüz yıllık bir sanatın bugünkü mirasçılarından olduğunu görürsünüz.

Genleriyle tiyatro sanatçısıydı. Türk tiyatro tarihi içinde özgün bir yeri bulunan Reşit Gürzap’ın oğluydu. Kadıköy Maarif Koleji geleneğinden Ankara Devlet Konservatuvarı geleneğine geçmiş, bunları Londra’da aldığı oyunculuk eğitimiyle bütünleştirmişti.

Sonrasında hep sahnede var oldu. Televizyon dizilerinde daha geniş kitlelere ulaşsa da hiç ünlü olmak gibi bir derdi yoktu.

Fakat televizyonda da oynadığı her karaktere güçlü bir derinlik kazandırarak gerçek bir oyunculuk dersi verdi.

Oyunculuk ile hakiki insan olmak arasındaki çizgiyi nasıl anlamlı bir şekilde........

© Diken


Get it on Google Play