Yılın ilk günü kapalıydı. Dışarıdan tam bir mahalle meyhanesi havası var. İstinye ve çevresinden, listemin en başındaki yer. Habitat Meyhanesi.

Ne yalan söyleyeyim, ismi cezbetti beni aslında. Nasıl bir hikâyesi vardı? İsmi gibi, yaşanılır bir yer miydi?

Bu kez Haluk hocayla sözleştim, ondan önce gelip bira söyledim. Tek marka, tek çeşit.

İçeride ikisi dörtlü, üçü ikili toplam beş masa var. Girdiğimde masaların ikisinde birer kişi, -biri bira, diğeri rakı içen- ve sahibi Mustafa bey (63) vardı. Önlerinde de at yarışı bültenleri ve kuponlar… Tek ekranda elbette TJK TV açık. Şanlıurfa’da koşulan yarışları veriyor. Yarışlar bittiğinde kuponlar yırtılıp atıldı, tutturamamışlar.

Mustafa bey birkaç zaplamadan sonra bir süreliğine Fox’ta karar kıldı.

“Nasıl oynanıyor bu meret?” diye ortaya laf attım. “Bildiğin kumar bu” dedi Mustafa bey. Birkaç yöntemi varmış. Hâlâ anlayabilmiş değilim.

Tatlı-sert bir hali var Mustafa beyin. Kendimi tanıtıp ziyaret nedenimi söyledikten sonra sorularıma çok da uzun olmayan yanıtlar verdi. Soyadının da yazılmasını istemedi. İlerleyen saatlerde samimiyetimiz artacak ama.

Mülk kendisinin. 34 yıl önce kurmuş burayı. 10 yıl öncesine kadar iki-üç personel çalıştırıyormuş, sonra hepsinden yaka silkip tek başına çekip çevirmeye başlamış dükkânı. Eşi birkaç çeşit meze yapıp temizliğe yardım ediyormuş.

Kafam rahat şimdi. Ne çalışan derdi, ne müşteri kaprisi. Minnet etmem. Öyle her geleni de almam, bakarım tipine, tavırlarına önce. İstediğim saatte açar, istediğimde kapatırım.”

Sokakla mekânı ahşap bir perde ayırıyor. Sigara içenler bu ahşap perdenin iç tarafındaki avluda yer alan ikili dört masada oturuyor. Müşterilerin hepsi tanıdık. Biralarını kendileri alıyor dolaptan. Bir ara birini ekmek almaya gönderdi. O derece yani.

Peki şu isim meselesi? Hiç de öyle rastgele değil. İstanbul’da 1996’da yapılan ve kısaca Habitat-II diye adlandırılan ‘II. Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’ndan esinlenmiş. İngilizce’den Türkçe’ye de yerleşen habitatın anlamı da kısaca ‘bir canlının yaşadığı, geliştiği yer.’ Muhteşem değil mi? Cümle içinde kullanacak olursam, “Meyhaneler de benim habitatım.”

Önündeki tabakta bir parça beyaz peynirle yarım dilim salatalık turşusu olan beyefendi, dili dolaşarak bir kadeh rakı daha istedi. Rakıyı masaya koyarken Mustafa bey, “Bu son” dedi samimiyetle. Cemal Nogay, kendisinin akranı, eskiden beri ahbaplar. Sarıyer’den geliyormuş Habitat’a. Beş yılı Londra’da olmak üzere 30 yıllık garson aslında. Telefonundan bir şeyler göstermek istedi, oturdum yanına, sanırım çocuklarının fotoğrafları, bulamadı. Üç çocuğu varmış, artık yetişkinler tabii.

Cemal beyle sohbet ederken Haluk hoca da geldi. Girişin hemen sağındaki iki kişilik kendi masamıza geçip 35’lik rakı söyledik.

Bira gibi rakı da tek çeşit. Öyle meze dolabıydı, çeşitti yok. Mustafa bey ne koyarsa önümüze ona razı olacağız.

Masa küçük, tabaklar da… Barbunya pilaki güzelce helmelenmiş. Soslu biber kızartması da lezzetli. Yanı sıra beyaz peynir, sirkeli mor lahana ve lahana turşusuyla donanıyor masamız. Lahana turşusu nefis. Adapazarı’nda oğlunun kebabçı dükkânından getiriyor Mustafa bey. Ev yapımıymış.

Haluk hocayla tanıştırıyorum Mustafa beyi. Hocalığına hürmeten diğer masalara göre daha ilgili davranıyor bize.

Haluk Oral (67), aslında emekli bir matematik profesörü, diğer yandan edebiyat ve tarih üzerine sekiz kitabın da yazarı. “Matematik mesleğim, edebiyat hobim. Niye edebiyatı çok konuşuyorum, çünkü kimse matematik konuşunca dinlemiyor” dese de kendisine haksızlık ettiğini ben biliyorum. Muhabbeti o kadar şahanedir ki kafamın pek basmadığı integrali bile anlatsa aynı ilgiyle dinlerim. Nitekim sıradan bir cümlem üzerine, “Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi o senin dediğin” deyip benim anlayacağım bir dille açıkladı: “Bir cismin yerini belirlediğinde hızını, hızını belirlediğinde yerini belirleyemezsin.” Haluk hoca sayesinde kuantum mekaniğini çözeceğim neredeyse.

Muhabbet hep entelektüel düzeyde devam etmedi tabii. Askerlik anıları da konuştuk, yeme içme üzerine de. Sıkı bir viskisever olarak İskoçya’da damıtım evleri turuna hazırlanıyor şimdi.

Bir diğer hobisi de imzalı kitap ve belge toplamak. Bunun peşinde sahaf sahaf dolaşır. Şimdilerde Miralay Mehmet Şefik (Aker) biyografisi üzerinde çalışıyor.

Ezberinde Farsça dahil yüzlerce şiir var. Rakı sofralarımızda yeri geldikçe okur, biz de zevkle dinleriz. Bu kez Farsça bir şiir okurken video kaydı aldım, meraklısına izletirim.

Böylesi bir muhabbete rakı mı dayanır? İkinci 35’liği söylüyoruz. Planım biraz da Haluk hocayı rakıyla uyuşturup kendi zekâ seviyeme indirmek, işlemedi tabii.

Mustafa bey hemen getirdi şişeyi. Onayından geçmişiz anlaşılan. Genel olarak aksi bir hali var. Baştan söyledi ya, her müşteriyi almıyor. Keyfine göre. Onun meyhanesi, onun kuralları. Yolunuz düşer de geri çevrilirseniz alınmayın, canı istememiştir, erken kapatmak istiyordur, tipinizi beğenmemiştir…

İki fotoğraf asılı duvarlarda. Biri İstinye Koyu’nun marina yapılmadan önceki, balıkçı kayıklarıyla çevrili hali, diğeri de televizyonun üstündeki Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafı. Adaşı olmaktan gurur duyuyor. İki de uyarı yazısı var: “Kredi kartı geçerli değildir!“, “İnsanlar bulundukları adrese göre değil, gönüllerine göre hemşeridirler.”

Zaman geçiyor… Mustafa beyin o aksi halinden eser yok şimdi. Daha samimiyetle sohbet ediyoruz. Tek başına zor olsa da burayı kapatmamakta kararlı: “Ölene kadar bu ışığı açık tutacağım.”

Salonda bizden başka kimse kalmadı. Dışarıda oturanların da keyfi yerinde, telefonlarından müzik dinleyip bir ara halay bile çektiler.

Muhabbetli masamıza yine zaman yetmedi. Kararında içtiğimize kanaat getirip ikinci şişeyi yarıda bıraktık.

Fiyat bilgisi de vereyim: Bira 85, 35’lik rakı 650, duble rakı 150, mezeler 50-70, olursa et, tavuk, balık 150-250 lira. O gün ana yemek yoktu, var olan da yetti zaten. Hesap 1610 lira tuttu.

Biz çıkarken müşterilerden biri çöpü dökmeye gidiyordu. Semtin göbeğinde küçük, samimi bir meyhane. İkimiz de pek bahtiyarız.

QOSHE - Habitat’ımı buldum! - Behzat Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Habitat’ımı buldum!

10 0
25.01.2024

Yılın ilk günü kapalıydı. Dışarıdan tam bir mahalle meyhanesi havası var. İstinye ve çevresinden, listemin en başındaki yer. Habitat Meyhanesi.

Ne yalan söyleyeyim, ismi cezbetti beni aslında. Nasıl bir hikâyesi vardı? İsmi gibi, yaşanılır bir yer miydi?

Bu kez Haluk hocayla sözleştim, ondan önce gelip bira söyledim. Tek marka, tek çeşit.

İçeride ikisi dörtlü, üçü ikili toplam beş masa var. Girdiğimde masaların ikisinde birer kişi, -biri bira, diğeri rakı içen- ve sahibi Mustafa bey (63) vardı. Önlerinde de at yarışı bültenleri ve kuponlar… Tek ekranda elbette TJK TV açık. Şanlıurfa’da koşulan yarışları veriyor. Yarışlar bittiğinde kuponlar yırtılıp atıldı, tutturamamışlar.

Mustafa bey birkaç zaplamadan sonra bir süreliğine Fox’ta karar kıldı.

“Nasıl oynanıyor bu meret?” diye ortaya laf attım. “Bildiğin kumar bu” dedi Mustafa bey. Birkaç yöntemi varmış. Hâlâ anlayabilmiş değilim.

Tatlı-sert bir hali var Mustafa beyin. Kendimi tanıtıp ziyaret nedenimi söyledikten sonra sorularıma çok da uzun olmayan yanıtlar verdi. Soyadının da yazılmasını istemedi. İlerleyen saatlerde samimiyetimiz artacak ama.

Mülk kendisinin. 34 yıl önce kurmuş burayı. 10 yıl öncesine kadar iki-üç personel çalıştırıyormuş, sonra hepsinden yaka silkip tek başına çekip çevirmeye başlamış dükkânı. Eşi birkaç çeşit meze yapıp temizliğe yardım ediyormuş.

Kafam rahat şimdi. Ne çalışan derdi, ne müşteri kaprisi. Minnet etmem. Öyle her geleni de almam, bakarım tipine, tavırlarına önce. İstediğim saatte açar, istediğimde kapatırım.”

Sokakla mekânı ahşap bir perde ayırıyor. Sigara içenler bu ahşap perdenin iç tarafındaki avluda yer alan ikili dört masada oturuyor. Müşterilerin hepsi tanıdık. Biralarını kendileri alıyor dolaptan. Bir ara birini ekmek almaya gönderdi. O derece yani.

Peki şu isim meselesi? Hiç de öyle rastgele değil. İstanbul’da 1996’da yapılan ve kısaca Habitat-II diye adlandırılan ‘II. Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’ndan esinlenmiş.........

© Diken


Get it on Google Play