Sağmalcılar Cezaevi’nde çıkan olayları takip için gelirdik Bayrampaşa’ya. Gazeteci iken… Demek ki 30 yıldır buralara uğramamışım.

Bayrampaşa, İstanbul’da Balkan göçmenlerinin yoğun yaşadığı yerlerden. Meraklı Meyhanesi’nin sahipleri de Balkan göçmeni. Ama ben bunu bilerek gitmedim, tamamen tesadüf. Şansımı seveyim, güzel bir akşam oldu.

Peki ne işim var Bayrampaşa’da? Semt pek öyle ‘Elim cebimde etrafı seyrederek gezeyim, içim açılsın’ denecek bir yer değil. İstanbul’un eski sanayi bölgelerinden ve bunun etrafında oluşan çarpık kentleşmenin en somut örneklerinden biri. İnsan ancak bir işi, bir amacı varsa gider.

Oysa benim ne amacım ne de işim vardı. Bakırköy’den metro ile dönerken şeytana uydum, öylesine iniverdim. Hem bir daha ne zaman geçerim ki buralardan?

Metrodan iner inmez, internetten ‘Bayrampaşa meyhaneleri‘ diye arama yaptım. Birbirine yakın birkaç sonuç çıktı. Kerahet vakti de yakın. Hedef meyhaneler, Sağmalcılar durağına 15 dakikalık yürüme mesafesindeki Terazidere, Esenler Caddesi’nde. Meşe, Nokta, Rumeli, Göçtürk, Çatı, Meraklı, İmparator… Önce etraflarında avını seçmeye çalışan şahin gibi tur attım, hepsi de olabilir. Birini seçmek gerek ama. Daldım Meraklı’ya…

Girişteki salonun oturma düzeni daha çok loca gibi; sandalye değil de sırt sırta vermiş ikişer kişilik kadife koltuklar var. Toplam beş masalı. Yaş almış bir beyefendi adisyonları tutuyor, bir de garson var. Bodrum ve üst kata çıkan merdivenleri fark ettim ama olan biteni anlamak için burada oturmak en iyisi. Salona hakim olan en dipteki masaya oturdum.

Bira söyledim. Zaten tek marka. Garson “Kuru et ister misiniz?” diye sorunca şaşırdım, henüz bilmiyordum sahiplerinin Balkan göçmeni olduğunu. Boşnaklarmış. Bazı ürünler de oradan geliyormuş. Öyleyse isterim tabii kuru et. Beklentimin üstünde lezzet ve kalitede. Bira, viski, rakı, şarap her içkiye yakışıyor meret. Kötüsü de ceza gibi.

Tek bir ürünle içim ısındı buraya. Artık gönül rahatlığıyla rakıya geçebilirim. Mutfak bodrum katta. Aynı katta geniş bir bar, uzun bir masa, televizyonlarda maç yayını var.

Dolaptaki mezeler umduğumdan çeşitli. Yarımşar porsiyon istedim, öyle olmuyormuş, ordövr yapabilirlermiş. Tamam. Şakşuka, pazı kavurma, Brüksel lahanası, atom, köz patlıcandan oluşan tabağın yanı sıra bölemedikleri için birer porsiyon beyin söğüş ve soka. Bir de 35’lik rakı. Sorulmadıkça tercihte bulunmam, yeni seri uygun görmüşler. Neden olmasın?

Belli ki futbol mekânı burası. Maç saati yaklaştıkça kalabalık artmaya başladı. Her gelen adisyon tutan beyefendiye selam verip ‘Dayko’ diye hitap ediyor. Balkan dillerinde dayı demekmiş. Trakya’da da kullanılırmış. Dayko’nun asıl adı Bahtiyar Yasak. 69 yaşında, 28 yıldır emekli. 21 yıldır da burada çalışıyor.

“Sahipleri benden bir yıl önce devralmış. Göçtürk birahaneleri de onların. Müşteriler bu çevrelerden, tamamına yakını dostumuz, arkadaşımız. Ama onlar da eskisi kadar sık gelemiyorlar. Hafta arası işler yarı yarıya düştü.“

Evet, doğru tahmin ettiniz: Pahalılıktan. Cuma, cumartesi ve önemli maç günleri daha kalabalık olsa da eski tadı kalmamış işlerin.

Sabah 09:00’da açıp gece 02:00’de kapatıyorlarmış. Hiç duymadım bu kadar erken açılan meyhane. Kahvaltı servisi vermediklerine göre?

“Eskiden daha da erken açardık. Sebze meyve hali yakın buraya. Sanayi bölgesi de. Hale, sanayiye mal getirenler kamyonu indirip bira, rakı içmeye gelir, sonra yatmaya giderlerdi. Şimdi onlar da pek kalmadı.”

Mantıklı. Herkesin biyoritmi aynı değil ya.

Sahiplerinden Volkan Göktürk (44), önceki adı Hancı olan meyhaneyi devraldıktan sonra Meraklı yapmış. Hancı tabelası da var bir köşede ama sadece Meraklı’yı kullanıyorlar. Birkaç meyhaneleri daha var çevrede, kuzenler, amcalar birlikte işletiyormuş hepsini. Aile, 40 yılı aşkın süredir meyhanecilik işinde imiş, içine doğmuş mesleğin.

Gelenlerin kimi bodruma iniyor kimi üst kata çıkıyor. Bu kata pek rağbet yok. Benim gibi yalnızlar oturuyor daha çok.

Mezelerden şikayetçi değilim. Sipariş verirken aşçıya “Beyin taze mi?” diye sordum, iki günlükmüş, “Yemediğimi yedirmem” dedi. Brüksel fazla haşlanmış, şakşuka lezzetli, patlıcan da. Atom özenli. Öyle yoğurdun üstüne kuru biber koyup geçiştirmemişler. Taze Antep ile taze kıl biberi soteleyip yapmışlar. Yoğurt kaliteli. Pazı kavurma da fena değil. Boşnak turşusu sokayı genellikle aşırı tuzlu bulduğum için pek tercih etmem, buradaki gayet dengeli. İçinin kırık peynir, kaymak ve kremalı dolgusu da kararında, lezzetli. Kısacası rakı soframdan pek memnunum.

Bodrum kattaki bar yükünü almış. Herkesin gözü maçta. Üst kata çıktım, orası da dolmuş. Üst katın duvarları Mustafa Kemal Atatürk’ün çeşitli fotoğrafları ile kaplı. Merdiven duvarlarında daha çok eski Yeşilçam artistleri ile bazı Türk filmi afişleri, oturduğum katta da rakı ile ilgili özlü sözlerin olduğu çerçeveler asılı.

Böyle bir yer bulmuşken Boşnak köftesi yemeden olmaz. Menüde ‘Cevape‘ diye yazıyor. Cevapi ya da cevapcici de denir, aynı şey. Sırbistan ve Bosna-Hersek’in milli yemeği sayılır. Tek kelime ile enfes. Tam dozunda, içi sulu kalacak şekilde ızgara edilmiş. Dana etinin kalitesi de çok iyi. Yolum düşerse sadece köfte yemeye bile gelirim buraya. Birazdan aşçı da gelip nasıl bulduğumu sordu, teşekküre boğdum.

Mustafa Pekin (48), 30 yıllık aşçı, 10 yıldır da burada çalışıyormuş. Diyarbakırlı. Mesai değil iş odaklı. Meze seçerken dürüstlüğünden etkilenmiştim zaten.

Meze ve et uzmanlığım. Her gün 10-12 meze çıkarırım. Köfte dışında kuzu tandırdan çoban kavurmaya, lokumdan antrikota ne isterseniz var.”

Hatta bir meyhaneden beklenmeyecek ‘pljeskavica‘ yani hamburger bile. Hepsinin pek nefis olduğuna eminim. Yazarken ağzım sulandı.

Maç bitti, ‘Şarkılar Bizi Söyler‘ programını açtılar. Youtube’dan sanırım. Sibel Can ile Hakan Altun sunuyor. Sizce de Sibel Can, Türkiye’nin en iyi kadın seslerinden biri değil mi? Hem de sempatik. Gittiğim başka meyhaneler de bu programı tercih ediyordu, gayet de yakışıyor. Müzik ahkâmımı da kestim, ben artık kalkayım.

Hesabım 1640 lira. Bira 90, 35’lik rakı 640, kuru et 180, soka 90, beyin 180, diğer mezeler 100, ana yemekler 180-350 lira arası.

Ramazandan hemen önce gitmiştim Meraklı’ya. Normalde ramazanda açık, kandillerde kapalılar ama bu ramazan tadilata gireceklerdi. Son halinin fotoğrafları için Volkan Bey’den yardım istedim, birlikte çalıştığı kuzeni Şerif Bey (Balota) çekip gönderdi. Gittiğimdeki köhne halinden eser kalmamış şimdi. Tuvaletleri de eskisinden daha temiz olmuştur eminim. Mutfaklarında değişiklik yok ama. Aynı lezzet devam ediyormuş. Tekrar gitmek şart oldu artık.

QOSHE - Kuru etle başladım, cevape ile devam ettim - Behzat Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kuru etle başladım, cevape ile devam ettim

11 0
18.04.2024

Sağmalcılar Cezaevi’nde çıkan olayları takip için gelirdik Bayrampaşa’ya. Gazeteci iken… Demek ki 30 yıldır buralara uğramamışım.

Bayrampaşa, İstanbul’da Balkan göçmenlerinin yoğun yaşadığı yerlerden. Meraklı Meyhanesi’nin sahipleri de Balkan göçmeni. Ama ben bunu bilerek gitmedim, tamamen tesadüf. Şansımı seveyim, güzel bir akşam oldu.

Peki ne işim var Bayrampaşa’da? Semt pek öyle ‘Elim cebimde etrafı seyrederek gezeyim, içim açılsın’ denecek bir yer değil. İstanbul’un eski sanayi bölgelerinden ve bunun etrafında oluşan çarpık kentleşmenin en somut örneklerinden biri. İnsan ancak bir işi, bir amacı varsa gider.

Oysa benim ne amacım ne de işim vardı. Bakırköy’den metro ile dönerken şeytana uydum, öylesine iniverdim. Hem bir daha ne zaman geçerim ki buralardan?

Metrodan iner inmez, internetten ‘Bayrampaşa meyhaneleri‘ diye arama yaptım. Birbirine yakın birkaç sonuç çıktı. Kerahet vakti de yakın. Hedef meyhaneler, Sağmalcılar durağına 15 dakikalık yürüme mesafesindeki Terazidere, Esenler Caddesi’nde. Meşe, Nokta, Rumeli, Göçtürk, Çatı, Meraklı, İmparator… Önce etraflarında avını seçmeye çalışan şahin gibi tur attım, hepsi de olabilir. Birini seçmek gerek ama. Daldım Meraklı’ya…

Girişteki salonun oturma düzeni daha çok loca gibi; sandalye değil de sırt sırta vermiş ikişer kişilik kadife koltuklar var. Toplam beş masalı. Yaş almış bir beyefendi adisyonları tutuyor, bir de garson var. Bodrum ve üst kata çıkan merdivenleri fark ettim ama olan biteni anlamak için burada oturmak en iyisi. Salona hakim olan en dipteki masaya oturdum.

Bira söyledim. Zaten tek marka. Garson “Kuru et ister misiniz?” diye sorunca şaşırdım, henüz bilmiyordum sahiplerinin Balkan göçmeni olduğunu. Boşnaklarmış. Bazı ürünler de oradan geliyormuş. Öyleyse isterim tabii kuru et. Beklentimin üstünde lezzet ve kalitede. Bira, viski, rakı, şarap her içkiye yakışıyor meret. Kötüsü de ceza gibi.

Tek bir ürünle içim ısındı buraya. Artık gönül rahatlığıyla rakıya geçebilirim. Mutfak bodrum katta. Aynı katta geniş bir bar, uzun bir masa, televizyonlarda maç yayını var.

Dolaptaki mezeler umduğumdan çeşitli. Yarımşar porsiyon istedim, öyle olmuyormuş, ordövr yapabilirlermiş. Tamam. Şakşuka,........

© Diken


Get it on Google Play