Zirveden başlamışız, farkında değiliz. Philadelphia koşusuna basmışız paraları. Evet, Amerika’daki Philadelphia…

Rakı masasına oturduğumuz yer, ara sokakta yine at yarışlı bir meyhane, karşısı da 1432 numaralı ganyan bayii. Fırsat ayağımıza gelmişken hiç değilse bir kupon oynamasak olmazdı.

Oynadık ama ne at tanırız ne de Philadelphia’da hipodrom olduğundan haberimiz var. Hatta hangi yarışa oynadığımızı bile bilmiyoruz.

Yasin’e verdik parayı, gitti makineye oynattı, kuponu getirdi. O sırada ekranlarda Antalya yarışlarından canlı yayın var. Biz de sanıyoruz ki, Antalya yarışlarına oynadık. Parayı Philadelphia’daki yarışlara yatırdığımızı, Antalya koşusu bittiğinde, kuponu gösterdiğimiz ganyancılardan öğrendik.

Bunca haftadır okuyorsunuz, at yarışları hakkındaki bilgim malum. Masa arkadaşımın da benden geri kalır yanı yok. Sen kalk yıllarca Microsoft’u filan yönet, gel şu kupon karşısında benim kadar çaresiz ol. Üstelik o İTÜ’de bilgisayar mühendisliği tahsil etmiş, sayısalcı, benim diploma İ.Ü sosyolojiden. Ama iş at yarışlarına gelince al birimizi vur ötekine…

Malum, geçen hafta hâlâ ramazandı. Star Ocakbaşı da ramazanda açık yerler listemdeydi. Murat (Kansu) ile sözleştik, akşam saatlerinde orada buluşacağız. Ben etrafı kolaçan edip notlar almak için biraz daha erken gittim.

Star Ocakbaşı, Aksaray’ın dar sokaklarından birinde, Sinekli Bahçe’de. Sokağa girince hemen göze çarpıyor. Sokaktaki masalara oturanlar karışık, kimi ganyancı, kimi meyhane müşterisi ya da her ikisi.

İçeri geçtim. Garson hanımefendilerden biri karşıladı. Cam kenarı köşe masa boş, buyur etti. Beklerken bira içeyim bari. İki ayrı markadan da var. Garson “Biri 80, biri 100 lira” diye belirtti. Hovardalığım üstümde, biraz daha sevdiğim 100’lükten sipariş ettim.

İçerideki 17 tane dörtlü masanın henüz birkaçı dolu. Müşterilerin çoğunun önünde at yarışı bültenleri, harıl harıl kupon dolduruyorlar. Dükkânın dört bir yanındaki toplam altı televizyon ekranının beşinde Adana hipodromundan canlı yayın var, birinde yanan şömine görüntüsü. Fonda da Baba Radyo.

Siyah pantolon, yelek, beyaz gömlek giyen iki kadın garsondan bana servis yapan Melek, diğeri de Tanya. Bir de Yasin var, Suriye kökenli, tatlı şivesiyle tüm masalara yetişip kimisine muziplik yapıyor. Melek Hanım sekiz aydır burada imiş. Daha önce yakınlardaki bir türkü barda garsonmuş. Diğerleri gibi servisi güler yüzlü.

Murat gelince rakıya geçtik. Bir 50’lik ancak keser, ondan da emin değiliz, az gelebilir. Marka belirtmedik, klasik olan geldi. Razıyız kendisinden. Mezeleri seçmek için dolabın başına geçtik ama zaten çeşit az. Normalde 20 çeşit olan meze sayısını ramazan nedeniyle üçe beşe düşürmüşler. O zaman ne varsa alalım: Beyaz peynir, acı biberli köz patlıcan, karışık turşu, yaprak dolma, süzme yoğurt, pancar turşusu, sigara böreği… Malzeme kalitesi iyi, hiç şikayetimiz yok. Zaten ne ben ne Murat müşkülpesent insanlarız.

Demimizi almadan sizi Murat’la tanıştırayım. 30 yıldan uzun süre, çok uluslu teknoloji şirketlerinde çalıştı. Kendine daha fazla zaman ayırmaya karar vermeden önce Microsoft Türkiye’nin genel müdürüydü.

Şimdilerde girişim sermayesi fonlarıyla ilgileniyor. Konuk olarak üniversitelerde ders veriyor, üst düzey yöneticilere koçluk yapıyor ve çokça seyahat ediyor. Muhabbetimiz de şahane. İdeal masa arkadaşı.

Ekranlarda şimdi Antalya hipodromundan yarışlar var. Etrafımız böyle kuşatılmışken ilgisiz kalamadık. Kupon istedik, yanında kalemle getirdiler. Gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakaldık. Hiçbir şey anlamıyoruz. İşin içinden çıkamadık. Öyle böyle değil, bizi büyük aştı. Yasin’den rica ettik, makineye oynatıp getirdi kuponumuzu. İşte, ilk altılımızı böyle oynadık. Hem de Amerika’daki koşuya oynamışız. Kupondaki ‘PHILADELPH’ yazısına da uyanmadık. Olsa olsa at yarışı jargonudur, diye düşündük. Şimdi sorup bir de acemi muamelesi mi görelim? Biz muhabbete devam.

Mehmet (Zaman) Bey uğradı masamıza. Buranın sahibi. Diyarbakır Kulp’tan, 44 yaşında. Bulaşıkçılık, komilik yaparak 13 yaşında İstanbul’da başlamış mesleğe. Burayı 2005 yılında devralıp Star Ocakbaşı olarak işletmeye başlamış:

“Benden önce de bir 10-12 yılı var. Kobra Pub idi o zamanlar. Müşterisiyle ortamıyla biraz batakhaneydi. Sokakta matbaalar, depolar vardı. Yandaki dükkânları da alıp birleştirerek üç katına çıkardım. Üst katı da ekledim sonra.”

Derken karşı dükkânı da ganyan bayi yapmış. Yandaki para transfer şirketi de onun. Diğer yanı kahvehane yapmış ama sokağın başındaki kahvehane sahibine ayıp olmasın diye açmamış, depo olarak kullanıyor. Raflarda sıra sıra içki şişeleri.

“Herkes ne içtiğini görsün. Depomda 200 kasa bira, 7-8 yüz şişe rakı, viski olmasa rahat edemem.”

Gördüğünüz üzere ramazanda açık, kandillerde de. 11:00-02:00 saatlerinde hizmet veriyor. Dördü mutfakta 16 çalışanı var. Ramazan nedeniyle çoğu izinli, üst kat da kapalı. Müşterilerin tamamına yakını müdavim, çevre semtlerden. Gerektiğinde kendisi de mutfağa giriyor. Tavsiyesiyle Adana söyledik, ardından bir porsiyon daha. Kıymadan değil, zırhta çekilmiş. Baharatlar Maraş ve Antep’ten geliyormuş.

Biz lafa dalmışken Galatasaray-Hatayspor maçı başladı. Salon daha da kalabalıklaştı. Futbolla da alâkamız yok ama Spor Toto da oynayacak değiliz yani.

Sahi, ne oldu bizim kupon? Sokakta, önümüzdeki masada oturan iki beyefendiyi gözümüze kestirmiştik zaten. Belli ki at yarışı kompetanları. Önlerinde bültenler, kuponlar… Ha bire oynuyorlar. Camdan sarkıp yardım istedik kuponu göstererek. Kendimizden gayet emin, “Antalya yarışları bitti galiba, kazandık mı?” diye sorduk. Bazı bakışlar uzun cümlelerden çok daha fazlasını anlatıp ezer ya insanı, işte öyle baktılar. Söze dökseler bu kadar etkili olmaz:

“Philadelphia yarışlarına oynamışsınız siz. O daha koşulmadı.”

“Amerika’daki mi?”

Yine benzer bir bakış. Muhtemelen içlerinden de bir ya sabır geçti.

“Mühim değil ya, biz de zaten öylesine oynamıştık.”

Uzatmadık. Uzattıkça batıyoruz. Olan 86 lira 40 kuruşa olsun. Gururumuzdan önemli mi?

Biz mekâna dönelim. Geliş amacımız o zaten. At yarışına mı kaldık?

Ne demiştik? Ha, Adana. 170 gramlık porsiyonlarla servis ediyorlar, fiyatı 250 lira, ama yakında zam gelecek. Biralar 80-100, 35’lik rakı 600, beyaz peynir 80, mezeler 80-100, ana yemekler 200-500 lira arası.

İki pisuvar ve tek alaturka kabinin olduğu erkekler tuvaletinin temizliği biraz sorunlu. Üst katta kadınlar için de tuvalet var.

Çok muhabbetli bir akşam. 50’lik kesmedi, bir de duble paylaştık. Hatta buradan çıkıp bir de Asmalımescit mi yapsak? Tabii.

Hesap 1920 lira. İndirim yapılmamasını en baştan rica etmiştim, meyve ikram ettiler. Bizim at yarışı kompetanları da kalkmış, arkamızdan konuşacak kimse kalmadı. Biraz yürüyüp Taksim dolmuşlarına ulaştık.

Ama hâlâ cevabına ulaşamadığımız bir sorumuz var:

“N’oldu bizim kupon? Voliyi vurduk mu?”

Kuponun fotoğrafı burada. Bu yazıyı okuyup da bu işten anlayan varsa, lütfen sonucu bize bildirir mi? Ama gururumuzla oynamadan…

QOSHE - Sinekli Bahçe’nin yıldızı - Behzat Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sinekli Bahçe’nin yıldızı

13 0
11.04.2024

Zirveden başlamışız, farkında değiliz. Philadelphia koşusuna basmışız paraları. Evet, Amerika’daki Philadelphia…

Rakı masasına oturduğumuz yer, ara sokakta yine at yarışlı bir meyhane, karşısı da 1432 numaralı ganyan bayii. Fırsat ayağımıza gelmişken hiç değilse bir kupon oynamasak olmazdı.

Oynadık ama ne at tanırız ne de Philadelphia’da hipodrom olduğundan haberimiz var. Hatta hangi yarışa oynadığımızı bile bilmiyoruz.

Yasin’e verdik parayı, gitti makineye oynattı, kuponu getirdi. O sırada ekranlarda Antalya yarışlarından canlı yayın var. Biz de sanıyoruz ki, Antalya yarışlarına oynadık. Parayı Philadelphia’daki yarışlara yatırdığımızı, Antalya koşusu bittiğinde, kuponu gösterdiğimiz ganyancılardan öğrendik.

Bunca haftadır okuyorsunuz, at yarışları hakkındaki bilgim malum. Masa arkadaşımın da benden geri kalır yanı yok. Sen kalk yıllarca Microsoft’u filan yönet, gel şu kupon karşısında benim kadar çaresiz ol. Üstelik o İTÜ’de bilgisayar mühendisliği tahsil etmiş, sayısalcı, benim diploma İ.Ü sosyolojiden. Ama iş at yarışlarına gelince al birimizi vur ötekine…

Malum, geçen hafta hâlâ ramazandı. Star Ocakbaşı da ramazanda açık yerler listemdeydi. Murat (Kansu) ile sözleştik, akşam saatlerinde orada buluşacağız. Ben etrafı kolaçan edip notlar almak için biraz daha erken gittim.

Star Ocakbaşı, Aksaray’ın dar sokaklarından birinde, Sinekli Bahçe’de. Sokağa girince hemen göze çarpıyor. Sokaktaki masalara oturanlar karışık, kimi ganyancı, kimi meyhane müşterisi ya da her ikisi.

İçeri geçtim. Garson hanımefendilerden biri karşıladı. Cam kenarı köşe masa boş, buyur etti. Beklerken bira içeyim bari. İki ayrı markadan da var. Garson “Biri 80, biri 100 lira” diye belirtti. Hovardalığım üstümde, biraz daha sevdiğim 100’lükten sipariş ettim.

İçerideki 17 tane dörtlü masanın henüz birkaçı dolu. Müşterilerin çoğunun önünde at yarışı bültenleri, harıl harıl kupon dolduruyorlar. Dükkânın dört bir yanındaki toplam altı televizyon ekranının beşinde Adana hipodromundan canlı yayın var, birinde yanan şömine görüntüsü. Fonda da Baba Radyo.

Siyah pantolon, yelek, beyaz gömlek giyen iki kadın garsondan bana servis yapan Melek, diğeri de Tanya. Bir de Yasin var, Suriye kökenli, tatlı şivesiyle tüm masalara yetişip kimisine muziplik yapıyor. Melek Hanım sekiz aydır burada imiş. Daha önce yakınlardaki bir........

© Diken


Get it on Google Play