Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkeleri ve Polonya; yavaş yavaş, tüm muhalif küresel aktörlerin siyaset veya ekonomi alanında yalnızca bir kaynak üssü olarak değerlendireceği bir sınır bölgesine dönüşme korkusu yaşıyor. Bu korku, sebebsiz değil.

Ukrayna krizinin kendisi de bir dereceye kadar Kıta Avrupası'nın stratejik olarak bağımsız hareket kabiliyetini tamamen kaybetmesinin bir sonucuydu. Nitekim ABD ve Brexit ile Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere’nin baskısı ve yönlendirmesi söz konusuydu.

Avrupa'nın uluslararası politikada teorik ve pratik öneme sahip önemli bir konuma gelmesi uzun bir süre alabilir. Bunun en önemli sebebi olarak ABD, İngiltere ve Rusya tarafından baskılanması gösterilebilir. Çünkü yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynakları, birliğin ihtiyaç duyduğu enerji tedarikinde yetersiz kalmaktadır.

1999’da NATO’ya ve 2004’te Avrupa Birliği’ne üye olmasından bugüne Polonya, artan performansıyla AB’nin sekizinci en büyük ekonomisi olmakla kalmadı, soğuk savaş döneminde demirperde bloğunda yer aldığı bazı rakip ülkelere karşı ekonomik ve askeri avantajlarini arttırdı. Polonya’nın üretimde ve lojistikteki imkân ve kabiliyetleri, Avrupa Birliği’nin işine geliyor.

NATO’nun doğu kanadını güçlendirme ve Rusya Federasyonu’nu kuşatma stratejisi, Ukrayna savaşını başlattı. Varşova yönetimi, sınırlarında yaşanan savaşı gerekçe göstererek uzun zamandır hazırlıklarını sürdürdüğü silahlanma projelerini hızlandırdı.

Polonya’nın gelenekselleşen Rusofobisi Rusya- Ukrayna savaşında bir kez daha nüksetti. Ukrayna'nın en güçlü destekçilerinden biri olmasını sağladı. Çok sayıda Ukraynalı mülteci barındırdığı gibi yardım için çok önemli bir lojistik merkez görevini üslenerek Rusya'ya karşı meydan okuma pozisyonu aldı. Çok da reelpoltik kabul edilmeyecek şekilde Rusya ile Avrupa Birliği arasında tampon bölge olmayı, tercih etti. Almanya, Belçika, Fransa ve İtalya kendilerine hizmet için insanüstü gayret gösteren kurşun askeri ayakta alkışladılar.

Bununla birlikte Polonya, geçtiğimiz yıllarda Macaristan ile birlikte Brüksel’e karşı en sert eleştirileri getiren ülkelerin başında geliyordu. Macaristan ve Polonya liderleri, kol kola pek çok kez Brüksel’in planlarını alt üst etmişlerdi.

Polonya’da seçimlerin resmi sonuçlarına göre 2015 yılından beri ülkeyi yöneten Jaroslaw Kaczynski liderliğindeki muhafazakâr milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi (PİS) iktidarı kaybetti.

Jaroslaw Kaczynski ile Avrupa Halk Partisi'nin lideri Donald Tusk’ın siyasi kariyeri, Polonya’da sosyalist rejimin yıkılmasında çok önemli yeri olan Solidarnosc Hareketi'nde başladı. Ancak hareketin dağılmasıyla Kaczynski muhafazakâr, Tusk ise liberal ve özgürlükçü siyaset ekolünü temsil ettiler ve bu iki lider, son 20 yılda Polonya’nın çehresini değiştirdi.

Kaczynski ve Tusk arasında; Avrupa ve dünyaya bakış, toplumsal olaylara yaklaşımlar ve Polonya’nın geleceği gibi konularda köklü ideolojik ve politik farklılıklar var. Ancak iki lider arasındaki kan davasına dönüşen şahsi bir kavga daha var ki, bu da onların ileride Polonya güvenliği söz konusu olsa dahi asla bir araya gelemeyeceklerine neden olan trajik uçak kazası.

Kısaca uçak kazasından söz edelim…

Jaroslaw Kaczynski’nin Cumhurbaşkanı olan ikiz kardeşi Lech Kaczynski, yaşamını kaybettiği uçak kazası, bu yılların en önemli ve Polonya’nın siyasi geleceği açısından belirleyici olaylardan biri; 10 Nisan 2010’da Rusya’nın Smolenski bölgesindeki uçak kazasıydı.

Aralarında Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski ve ordu generallerinin de bulunduğu, 96 yüksek devlet yetkilisini taşıyan Polonya uçağı düşmüştü.

Üst düzey Polonya devlet delegasyonu 2. Dünya Savaşı’nda Katyin’de öldürülen Polonya ordu mensupları için düzenlenen anma törenine gidiyorlardı. Kazadan kurtulan olmadı. Rusya ve Polonya tarafından yapılan soruşturmalardan bir sonuç da çıkmadı. Dosyalar “pilot hatası tespitiyle kapandı.

Ancak devlet başkanı Lech Kaczynski’nin ikiz kardeşi Jaroslaw farklı düşünüyordu.

-Lech Kaczynski, Jaroslaw Kaczynski

Kazadan itibaren yas tutan ve günümüze kadar sadece inatla siyah kıyafetler giyen Jaroslaw Kaczynski’ye göre bu bir kaza değil, siyasi suikasttı. Polonya milletinin can damarı liberaller ve Kremlin işbirliği ile yapılmış ve suikastın gerisinde de Putin ve Tusk vardı.

Vladimir Putin ve Donald Tusk'ın, Katyn hakkında kazanın eşiğinde yaptığı ortak açıklamanın sonrasında Rusya'nın tepkisinin iki ülkeyi birleştirdiği ve yüzyıllarca süren rekabetin yeni bir başlangıç için eşsiz bir fırsat sunduğunu analizleri yapılmıştı.

Donald Franciszek Tusk’un ailesi, Polonya’daki Alman etnik azınlığa mensuptu. Alman kökenli olan dedesi Jozsef (Yusuf) Tusk (1907– 1987), yaylı çalgılar yapıyor ve tamir ediyordu. Neuengamme toplama kampında hapsedilen bir demiryolu görevlisiydi. Tusk, Alman ve Slav dilinde “diş anlamına geliyor. Polonya’yı işgal eden Almanlar tarafından Wehrmacht'a askere alınmış, ancak on gün sonra Alman ordusundan kaçarak direniş hareketine katılmıştı.

Donald Franciszek Tusk, 22 Nisan 1957’de Polonya’nın Gdańsk şehrinde doğdu. Adını taşıdığı Babası Donald Tusk (1929–1972) demiryollarında marangozdu, annesi Ewa Dawidowska Tusk (1934– 2009) hemşireydi. Polonya başbakanının annesi Ewa; Franciszek Karol Dawidowski ve Anna Gertrude Liebke'nin kızıydı.

Anneannesinin dili Polonya'nın Gdańsk kentinde konuşulan Kuzeydoğu Almanca lehçesi olarak bilinen Danzig Almancasıy. Ayrıca aile, kendisini Kashubian olarak tanımlıyordu. Cassubianlar Lechitic / Batı Slav ve Alman karışımı melez bir etnik grub olarak biliniyor.

Donald Franciszek Tusk; Gdansk Bölgesi'nde yaşayan Kashubian azınlığının bir parçası olarak işçi sınıfından bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi; her zaman Kashubian ailesinden geldiğini hatırlatıyor. Çoğunlukla kuzeybatı Polonya'da yaşayan bu Batı Slav etnik azınlığın kendi dili ve bin yılı aşkın bir geçmişi var. Bu nedenle Tusk, kendisini aynı anda hem Polonyalı hem Kashubian hem de Avrupalı ​​olarak adlandırmayı tercih ediyor.

Tusk, Gdansk Üniversitesi’nde tarih okudu. Gdansk Üniversitesi'nde tarih öğrencisiyken öğretmen Stefania Bałchanowska ve Donanma subayı Jan Sochacki'nin kızı, Malgorzata ile evlendi. Michal adında bir oğulları ve Katarzyna adında bir kızları var.

Katıldığı protestolara rağmen 1980 yılında eğitimini başarıyla tamamlayarak, Bağımsız Dayanışma Sendikası Hareketi’ne katıldı. Komünistler, 1981’de sıkıyönetim ilan ettiğinde Tusk, siyasî faaliyetlerine devam etti, liberal iktisatçı Friedrich von Hayek’in fikirleri ve özel mülkiyet kavramı hakkında broşürler yazdı.

Tusk, eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ı idolü olarak gördü. Tusk’ın siyasî kariyeri, Liberal Demokratlar Birliği’nin (Unia Wolności) kurucu üyelerinden biri olmasıyla başladı.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde dönemin Sosyalist rejimlerinin temelini derinden sarsan Solidarność Hareketi’nin doğduğu şehir Gdańsk’ta politize oldu. Lehçe’dedayanışma” anlamına gelen Solidarność, Gdańsk’taki Lenin Tersanesi’nde çalışan işçilerin lideri olan Lech Wałęsa’nın liderliğinde gelişti.

Polonya’nın demokrasiye geçmesinin ardından Tusk, hareketten ayrıldı. Liberal toplumsal yaşamı Polonya’da egemen kılmak isteyen Tusk, Polonyalılara yeni bir ses, yeni bir umut getirmek için çalışmalar yaptı.

2001’de kuruluşuna ön ayak olduğu Sivil Forum Hareketi, 2007’deki seçimlerde yüzde 41,39 oy oranı ile iktidara geldi. Tusk, 2005 seçimlerinde Polonya cumhurbaşkanı adayıydı ve 2007'de Başbakan olarak atandı. Partisinin 2011 Polonya parlamento seçimlerini kazanmasıyla, Polonya'da komünizmin çöküşünden sonra yeniden seçilen ilk başbakan oldu.

İngilizlerle pek arası yok!..

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını en çok eleştirenlerin ve Brexit nedeniyle olası bağımsızlık ilanı durumunda İskoçya’nın Avrupa Birliği’ne hemen kabulünü savunanların başında geldi.

Polonya’nın rotasını tekrar Avrupa’ya çevirmeyi amaçlayan, hukuk devleti kazanımlarının vatandaşların elinden alınmasına izin vermeyeceğini ilan eden, kürtajı serbest bırakacağını vaat eden, gereksiz ulusal çıkar kaygılarının ekonomik yaşam üzerinde yarattığı engellemelere liberal çözümler bulacağını vurgulayan ve sonuç olarak 38 milyon nüfusa sahip bu ülkeyi, Avrupa’da layık olduğu yere taşıma yemini eden bir siyasi anlayıştı ve bu politikanın temsilcisi de Donald Tusk’tı.

Polonya’da istisnasız siyasetin tüm kanatları, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın Polonya’nın ulusal çıkarlarını çok tehlikeli bir şekilde zedelediği konusunda hemfikirdi. Dolayısıyla hem iktidar ve hem de muhalefet, Ukrayna’nın her anlamda desteklenmesini, Batı’dan gelen askeri yardımlar dahil olmak üzere her türlü yardımın Polonya üzerinden Ukrayna’ya ulaştırılmasını ve Ukraynalı mültecilere kapıların açılmasını savunuyorlardı.

Polonya'nın Ukrayna’ya karşı neredeyse “açık çek” niteliği taşıyan karşılıksız desteğini, son zamanlarda tereddütlü hale getiren gelişme, Ukrayna tahıl stoklarının dünya pazarlarına AB üzerinden gönderilmesi uygulaması olmuştu. Doğu Avrupa’ya giren ucuz Ukrayna tahılı, bu ülkelerde sıkıntılara yol açmış, tahıl üreticisi kırsal kesimin protestolarına neden olmuş ve Polonya hükümeti bu uygulamayı boykot ederek Ukrayna tahıl ithaline izin veren AB politikalarının değiştirilmesini önermişti.

Bu gelişmelerin bir diğer sonucu da Ukrayna’ya Polonya tarafından verilen desteğin azaltılmasıydı. Polonya hükümeti, ülke toprakları üzerinden devam eden silah sevkiyatının azaltılacağını açıklamıştı. Donald Tusk’un da Ukrayna’ya desteği azaltmadan sürdürüp sürdürmeyeceğini hep birlikte gözlemleyeceğiz.

Daha birkaç gün önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kiev'in ABD’ye olan güvenine vurgu yaparak, askeri yardımın gecikmesini Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "rüyalarının gerçekleşmesi" olarak gördüğünü belirtmesi, Polonya’daki hükümet değişikliğiyle ilgisi olabilir mi?

Paradoksal bazı hususlar da var…

Mesela Tusk’un Ukrayna’nın hem AB’ye ve hem de NATO’ya alınmasını desteklediği biliniyor. Adam akıllı, Ruslarla iç içe geçmiş slavik Ukrayna’yı başka türlü nasıl devre dışı bırakabilir ve Polonya’ya muhtaç edebilirdi?

Pragmatist Tusk; Polonya'nın çıkarlarına zarar vermeden Ukrayna konusunda bir tür uzlaşmanın Polonya'nın çıkarlarına hizmet edeceğini görürse, böyle bir uzlaşmayı destekleyecektir.

Tusk, Avrupa Konseyi başkanlığından bu yana AB yetkilileriyle sıcak ilişkiler sürdürüyor. Polonya'yı demokratik, Avrupa yoluna döndürebilecek biri olarak görülüyor. Tusk kabinesinin önceliğinin Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmek olacağı söylenebilir. Zaten Tusk seçimlerde ayrıca Brüksel'in hukukun üstünlüğüne ilişkin kaygılar nedeniyle vermeyi reddettiği Polonya için ayrılan 36 milyar euroluk AB fonlarının blokesini kaldırma sözü vermişti. Karı-koca Katolik inanca sahipler ama Tusk, kilise ile devletin ayrılması gerektiğini söylemişti.

Moskova'yı kontrol altına alma hedefi, Polonya siyasi sisteminin fikir birliği ettiği bir konu. Bunun arka planında Polonya her ne kadar NATO ve Avrupa Birliği üyesi de olsa Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında halkta “Rusya korkusunun yüksek olması var.

Avrupa Konseyi eski Başkanı Donald Tusk, bu görevinden ayrıldıktan sonra Rusya Federasyonu ile ilişkilerin yeniden düşünülmesini savunan Macron ile tartışmaya girmiş, Rusya'yı Avrupa'nın stratejik ortağı’ değil, tam tersine stratejik sorunu’ olduğunu belirtmişti.

Tusk'ın Avrupa kariyeri, Polonyalı muhaliflerine eski başbakanı Varşova'nın çıkarlarına ihanet ettiği iddiasıyla suçlamak için bir neden verdi. Özellikle, PiS ve Polonya hükümetinin temsilcileri defalarca Tusk'ı, ülkede hukukun üstünlüğüyle ilgili sorunlar nedeniyle Brüksel'in Polonya'ya yönelik AB fonlarını engelleme kararını desteklemekle suçladı.

Polonyalı yetkililer ayrıca Tusk'ın Avrupa Konseyi başkanlığına yeniden seçilmesine de karşı çıktı. Sonuç olarak bu, Tusk'ın 2021'de Varşova'ya dönmesini ve Sivil Platform'un lideri olarak Polonya siyasetinde aktif bir rol almasını engellemedi.

İktidardaki PiS partisi, 2023 seçimlerinde kampanyasını Tusk'a yönelik sert eleştiriler üzerine kurdu. Kaczynski'nin parti üyeleri, partisinin Polonya'nın değil Almanya ve Brüksel'in çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinin iddia edildiğini ve Tusk'ın da AB'nin Polonya'nın egemenliğine tecavüz ettiği iddia edilen girişimlerde suç ortağı olduğunu söyleyerek onu yabancı bir kukla olarak sunmaya çalıştı.

Tusk, 11 Aralık 2023'te yeniden Polonya Başbakanı olarak atandığında, PiS lideri Jaroslaw Kaczynski, kendisine olan düşmanlığını kişisel olarak ifade etme fırsatına karşı koyamadı. Herkes için beklenmedik bir şekilde seçim kürsüsüne çıkıp mikrofona Donald Tusk'a şunları söyledi: "Sen bir Alman ajanısın!"

Polonya'daki iktidar değişikliği Rusya'yı yeni sorunlarla tehdit ediyor: Tusk, yerine geldiği Morawiecki'den daha tehlikeli olabilir mi?

Avrupa Konseyi Başkanı (yani AB'nin "başkanı") olarak görev yapan ilk ve şu anda tek Polonyalı olan Tusk, Polonya toplumunun Avrupa yanlısı kısmını temsil ediyor; Tusk yönetimi altında, Varşova ile Berlin arasındaki, Varşova ile Brüksel'deki AB merkezi arasındaki çatışmalar ortadan kalkacak veya en azından büyük ölçüde düzelecek.

Rusya'nın eski cumhurbaşkanı ve Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev’in sosyal medya hesabından takipçilerine gönderdiği mesajında; "Almanya topraklarını ve onun uyduları olan Polonya, Baltık ülkeleri, Çekya, Slovakya, Kiev Cumhuriyeti ve diğer dışlanmışları kapsayan Dördüncü Reich kurulacak. Fransa ile Dördüncü Reich arasında savaş çıkacak. Avrupa bölünecek, Polonya bu süreçte yeniden paylaşılacak" demişti.

Mümkün mü? Evet.

Zaten çoktandır Almanlar, Avrupa Birliği içerisinde kendi toprak bütünlüğünü genişletme çabası içerisindeler. Bununla ilgili alt yapı oluşturma faaliyetleri var. Mesela Dietmar Heinrich Nietan; 2022'den beri Şansölye Olaf Scholz'un koalisyon hükümetinde Federal Dışişleri Bakanlığı'nda Almanya-Polonya Toplumlar Arası ve Sınır Ötesi İşbirliği Koordinatörü olarak görev yapıyor. Yaklaşık iki milyon Polonyalı ve Polonya kökenli veya ek Polonya vatandaşlığına sahip kişiler şu anda Almanya'da yaşıyor ve çalışıyor. Almanya, yirmi yılı aşkın bir süredir Polonya'nın açık ara en önemli ticaret ortaklığına yükseldi.

Almanya ve Polonya arasındaki Avrupa entegrasyonunun geleceğine ilişkin algı farklılıklarının, bu yakınlaşmanın önünde en büyük engel olduğuna dair Avrupa içinden yapılan değerlendirmeler olsa da bu selin önüne set çekmek kimsenin haddi değil.

Berlin ve Varşova, Moskova ile nasıl başa çıkılacağı konusunda ortak bir pozisyona ulaşırsa, bu, AB'nin Doğu komşularına karşı yeni bir stratejik yaklaşım geliştirmesine izin verecektir. Polonya'nın politikası, kendi iyiliği için Doğu komşuları arasında demokrasiyi teşvik etme girişiminden ziyade Rusya karşıtlığı temelinde.

Almanya ve Polonya, 2004 yılında AB'ye katıldıktan sonra ekonomik bağların karşılıklı ilişkilerin önemli bir unsuru haline gelmesiyle birlikte daha da yakınlaştı. Örneğin, 2018'de Almanya ile Polonya arasındaki mal ticareti 118 milyar avro değerindeydi; Almanya, Polonya'nın ana ihracat ülkesi ve Polonya -Birleşik Krallık ile aynı seviyede- Almanya'nın altıncı en büyük ticaret ortağı.

Bu yoğun jeo-ekonomik ilişki, kişilerarası yakın bir ilişki ile tamamlanmaktadır: Polonyalı göçmenler ve Polonya kökenli vatandaşlar, ülkenin çok kültürlü manzarasına katkıda bulunan Almanya'daki en büyük ikinci diasporadır.

Şimdi anladınız mı PiS lideri Jaroslaw Kaczynski’nin neden ulu orta Donald Franciszek Tusk’asen Alman ajanısındiye bağırdığını?

İkiz kardeşinin uçak kazasında ölümünden Putin ile birlikte sorumlu tuttuğu Tusk'a, “Rus ajanıdemesini beklerkenAlman ajanıdemesinin tarihsel bir karşılığı olmalı.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça

https://www.bbc.com/turkce/articles/cw03w1385llo

https://www.theguardian.com/world/2007/oct/22/marktran1

https://www.gov.pl/web/mniejszosci-narodowe-i-etniczne/jezyk-kaszubski

https://warszawa.naszemiasto.pl/ewa-tusk-matka-premiera-tuska-zmarla/ar/c1-7159937

https://www.dikgazete.com/yazi/dorduncu-reich-i-almanya-ve-polonya-kuruyor-5190.html

https://sputniknews.com.tr/20231212/polonyanin-yeni-basbakani-donald-tusk-oldu-1078349770.html

https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/comments/posledstviya-strategicheskogo-neuspekha-evropy/

https://www.vedomosti.ru/politics/articles/2023/12/12/1010496-donald-tusk-snova-stanovitsya-premerom-polshi

https://tr.euronews.com/2023/12/11/polonya-populist-milliyetci-lider-morawiecki-parlamentoda-guvenoyu-alamadi

https://www.consilium.europa.eu/de/european-council/former-euco-presidents/summary-of-donald-tusk-presidency/biography/

https://turkish.aawsat.com/dnya/4722956-zelenskiy-abdnin-ukraynaya-yardımını-ertelemek-putinin-hayallerinin-gerçekleşmesidir

https://www.mk.ru/politics/2023/12/11/smena-vlasti-v-polshe-grozit-rossii-novymi-nepriyatnostyami-tusk-opasnee-moraveckogo.html

https://nv.ua/world/countries/donald-tusk-biografiya-citaty-zayavleniya-ob-ukraine-i-ozhidaniya-ot-premera-polshi-novosti-polshi-50370205.html

https://medyascope.tv/2023/12/12/gdansktan-varsovanin-zirvesine-uzanan-bir-yol-otoriter-populizme-darbe-indiren-yeni-polonya-basbakani-donald-tusk-kimdir/

QOSHE - Ömür Çelikdönmez Polonya’da iktidar değişikliği Rusya’nın elini rahatlattı! - Ömür Çelikdönmez
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ömür Çelikdönmez Polonya’da iktidar değişikliği Rusya’nın elini rahatlattı!

15 60
13.12.2023

Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkeleri ve Polonya; yavaş yavaş, tüm muhalif küresel aktörlerin siyaset veya ekonomi alanında yalnızca bir kaynak üssü olarak değerlendireceği bir sınır bölgesine dönüşme korkusu yaşıyor. Bu korku, sebebsiz değil.

Ukrayna krizinin kendisi de bir dereceye kadar Kıta Avrupası'nın stratejik olarak bağımsız hareket kabiliyetini tamamen kaybetmesinin bir sonucuydu. Nitekim ABD ve Brexit ile Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere’nin baskısı ve yönlendirmesi söz konusuydu.

Avrupa'nın uluslararası politikada teorik ve pratik öneme sahip önemli bir konuma gelmesi uzun bir süre alabilir. Bunun en önemli sebebi olarak ABD, İngiltere ve Rusya tarafından baskılanması gösterilebilir. Çünkü yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynakları, birliğin ihtiyaç duyduğu enerji tedarikinde yetersiz kalmaktadır.

1999’da NATO’ya ve 2004’te Avrupa Birliği’ne üye olmasından bugüne Polonya, artan performansıyla AB’nin sekizinci en büyük ekonomisi olmakla kalmadı, soğuk savaş döneminde demirperde bloğunda yer aldığı bazı rakip ülkelere karşı ekonomik ve askeri avantajlarini arttırdı. Polonya’nın üretimde ve lojistikteki imkân ve kabiliyetleri, Avrupa Birliği’nin işine geliyor.

NATO’nun doğu kanadını güçlendirme ve Rusya Federasyonu’nu kuşatma stratejisi, Ukrayna savaşını başlattı. Varşova yönetimi, sınırlarında yaşanan savaşı gerekçe göstererek uzun zamandır hazırlıklarını sürdürdüğü silahlanma projelerini hızlandırdı.

Polonya’nın gelenekselleşen Rusofobisi Rusya- Ukrayna savaşında bir kez daha nüksetti. Ukrayna'nın en güçlü destekçilerinden biri olmasını sağladı. Çok sayıda Ukraynalı mülteci barındırdığı gibi yardım için çok önemli bir lojistik merkez görevini üslenerek Rusya'ya karşı meydan okuma pozisyonu aldı. Çok da reelpoltik kabul edilmeyecek şekilde Rusya ile Avrupa Birliği arasında tampon bölge olmayı, tercih etti. Almanya, Belçika, Fransa ve İtalya kendilerine hizmet için insanüstü gayret gösteren kurşun askeri ayakta alkışladılar.

Bununla birlikte Polonya, geçtiğimiz yıllarda Macaristan ile birlikte Brüksel’e karşı en sert eleştirileri getiren ülkelerin başında geliyordu. Macaristan ve Polonya liderleri, kol kola pek çok kez Brüksel’in planlarını alt üst etmişlerdi.

Polonya’da seçimlerin resmi sonuçlarına göre 2015 yılından beri ülkeyi yöneten Jaroslaw Kaczynski liderliğindeki muhafazakâr milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi (PİS) iktidarı kaybetti.

Jaroslaw Kaczynski ile Avrupa Halk Partisi'nin lideri Donald Tusk’ın siyasi kariyeri, Polonya’da sosyalist rejimin yıkılmasında çok önemli yeri olan Solidarnosc Hareketi'nde başladı. Ancak hareketin dağılmasıyla Kaczynski muhafazakâr, Tusk ise liberal ve özgürlükçü siyaset ekolünü temsil ettiler ve bu iki lider, son 20 yılda Polonya’nın çehresini değiştirdi.

Kaczynski ve Tusk arasında; Avrupa ve dünyaya bakış, toplumsal olaylara yaklaşımlar ve Polonya’nın geleceği gibi konularda köklü ideolojik ve politik farklılıklar var. Ancak iki lider arasındaki kan davasına dönüşen şahsi bir kavga daha var ki, bu da onların ileride Polonya güvenliği söz konusu olsa dahi asla bir araya gelemeyeceklerine neden olan trajik uçak kazası.

Kısaca uçak kazasından söz edelim…

Jaroslaw Kaczynski’nin Cumhurbaşkanı olan ikiz kardeşi Lech Kaczynski, yaşamını kaybettiği uçak kazası, bu yılların en önemli ve Polonya’nın siyasi geleceği açısından belirleyici olaylardan biri; 10 Nisan 2010’da Rusya’nın Smolenski bölgesindeki uçak kazasıydı.

Aralarında Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski ve ordu generallerinin de bulunduğu, 96 yüksek devlet yetkilisini taşıyan Polonya uçağı düşmüştü.

Üst düzey Polonya devlet delegasyonu 2. Dünya Savaşı’nda Katyin’de öldürülen Polonya ordu mensupları için düzenlenen anma törenine gidiyorlardı. Kazadan kurtulan olmadı. Rusya ve Polonya tarafından yapılan soruşturmalardan bir sonuç da çıkmadı. Dosyalar “pilot hatası tespitiyle kapandı.

Ancak devlet başkanı Lech Kaczynski’nin ikiz kardeşi Jaroslaw farklı düşünüyordu.

-Lech Kaczynski, Jaroslaw Kaczynski

Kazadan itibaren yas tutan ve günümüze kadar sadece inatla siyah kıyafetler giyen Jaroslaw Kaczynski’ye göre bu bir kaza değil, siyasi suikasttı. Polonya milletinin can damarı liberaller ve Kremlin işbirliği ile yapılmış ve suikastın gerisinde de Putin ve Tusk vardı.

Vladimir Putin ve Donald Tusk'ın, Katyn hakkında kazanın eşiğinde yaptığı ortak açıklamanın sonrasında Rusya'nın tepkisinin iki ülkeyi birleştirdiği ve yüzyıllarca süren rekabetin yeni bir başlangıç için eşsiz bir fırsat sunduğunu analizleri yapılmıştı.

Donald Franciszek Tusk’un ailesi, Polonya’daki Alman etnik azınlığa mensuptu. Alman kökenli olan dedesi Jozsef (Yusuf) Tusk (1907– 1987), yaylı çalgılar yapıyor ve tamir ediyordu. Neuengamme toplama kampında hapsedilen bir demiryolu görevlisiydi. Tusk, Alman ve Slav dilinde “diş anlamına geliyor. Polonya’yı işgal eden Almanlar tarafından Wehrmacht'a askere alınmış, ancak on gün sonra Alman ordusundan kaçarak direniş hareketine katılmıştı.

Donald Franciszek Tusk, 22 Nisan 1957’de Polonya’nın Gdańsk şehrinde doğdu. Adını taşıdığı Babası Donald Tusk (1929–1972) demiryollarında marangozdu, annesi Ewa Dawidowska Tusk (1934– 2009) hemşireydi. Polonya başbakanının annesi Ewa; Franciszek Karol Dawidowski ve Anna Gertrude Liebke'nin kızıydı.

Anneannesinin dili Polonya'nın Gdańsk kentinde konuşulan Kuzeydoğu Almanca lehçesi olarak bilinen Danzig Almancasıy. Ayrıca aile, kendisini Kashubian olarak tanımlıyordu. Cassubianlar Lechitic / Batı Slav ve Alman karışımı melez bir etnik grub olarak biliniyor.

Donald Franciszek Tusk; Gdansk Bölgesi'nde yaşayan........

© Dikgazete.com


Get it on Google Play