Halkımızın manipülasyona açık olduğunu düşünmüyorum.

Amiyane tabirle şerbetli bir toplumuz.

Çok inişli, çıkışlı, netameli, sorunlu zamanlarımız oldu. Ve fakat ders çıkarmayı çok iyi başardık.

Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi ve Sünnisi, Alevisiyle hatta içimizde göz ardı ettiğimiz Yahudi, Hristiyan, ateist ve Ermenisiyle yaşananlardan çokça ders çıkardık.

Ve fakat güncel gelişmelere bakıldığında uyanık ve agâh olmak durumunda olduğumuzu görüyorum.

GEÇMİŞTE NE OLMUŞTU?

Bu ülkede, gazeteci Uğur Mumcu cinayete kurban gittiğinde, topluma “Kahrolsun şeriat, kahrolsun İran” diye slogan attırdılar. Ve fakat gelinen aşamada Uğur Mumcu’nun, İsrail aleyhine yaptığı araştırmalar nedeniyle yine aynı odaklar tarafından hedef alındığı görüşü ağırlık kazanmıştır.

1997 yılında 28 Şubat Postmodern Darbesi sürecinde, muhafazakâr-mütedeyyin-dindar tandanslı Erbakan-Çiller hükûmetini devirmek için kurgu neydi hatırlayalım…

Derin güçler ve dış odaklı uzantıları bir tarikat kurdular. Adı; Aczmendi tarikatı. Tarikatın şeyhi olarak lanse edilen Müslüm Gündüz, tarikat faaliyetleri içerisinde masum genç kızlara musallat oluyordu. Kurgu; çok pis ve rezilliklerle dolu.

Her akşam Aydın Doğan’ın kanallarında bu kullanışlı sözde şeyhin metresi olan Fadime Şahin, ana konuk olurdu. Şahin’in gözyaşlarıyla anlatımları, gündemi belirlerdi. Fadime Şahin, başka bir şeyh tarafından tecavüze uğradığını mağdur rolünde aktarır ve “arkası yarın” tadında izlenirdi.

Öyle ki, ana haber bülteninde Fadime Şahin’in Müslüm Gündüz ile birlikte olduğu eve baskın yapılmış ve Müslüm Gündüz yarı çıplak bir şekilde toplum önünde sergilenmişti. Olaylar mahkeme salonlarına yansımış ve bir algı oluşturulmaya çalışılmıştı.

Algı oyunu neydi? Muhafazakâr bir iktidar ve şeriat söylemlerini dillendiren, elinde baston, bakımsız ve kirli sakalıyla kadınlara musallat olan bir sözde şeyh portresi. “İşte böyle bir iktidarın sonucu olarak toplumdaki bozulmayı görüyor musunuz?”, “Hem ahlak bozuldu hem rejim tehdidi var”, “Şeriat gelecek, tüm kadınlar evde oturacak”, “Bu iktidarla şeriat gelecek, tüm kadınlar tesettüre girecek” mesajları veriliyordu.

Kurgunun aktörlerine baktığımızda mağdur kadın rolündeki Fadime Şahin aslında tesettürlü masum bir genç kız değil; pavyonda çalışan, marjinal hayatı olan bir kişiydi. Şeyh rolündeki Ali Kalkancı, ileri seviyede bir alkolik, diğer bir şeyh rolündeki Müslüm Gündüz ise dinî yaşam tarzıyla alakası olmayan başıboş ve işsiz güçsüz bir profildi.

27 sene önceki ülkenin atmosferini düşünün.

Öyle bir ülke ki; ülkenin başbakanı olan Necmettin Erbakan’ın ekonomideki, dış politikadaki ve yereldeki çalışmalarına odaklanmak yerine her akşam derin güçlerin ahlaksız gündemi halka aktarılıyordu.

Medya hedef şaşırtıyor, gazeteciler olayı köpürtüp hükûmeti suçluyor ve askerî müdahaleye zemin hazırlıyordu.

Sürece dair şu notu da aktaralım. Gizli tanığın yansıttığına göre, askerî müdahaleye zemin oluşturmak ve kamuoyunu etkilemek için ortaya koyulan bu oyun; Strateji Dergisi’nin Nişantaşı’ndaki ofisinde planlanmıştı ve “travestiler kraliçesi” diye anılan Seyhan Soylu (Sisi) süreçte rol almıştı.

MANİPÜLE OLMAYIN

Şimdi ilginç olan şu; Müslüm Gündüz denen cibilliyetsiz ve çapsız kişi yine pazara çıkarıldı.

Bu defa popüler değil. Küçük çaplı bir internet sitesinde kendine yer bulabilmiş.

Bir deneme yapıyorlar. Ya tutarsa misali.

Müslüm Gündüz bu defa daha yaşlı görüntüsüyle, yine din adamı rolünde sarık ve cübbesiyle koltuğa oturtulmuş, itinayla dizine Filistin sembolü olan kefiye örtülmüş ve şu cümleleri sarf ediyordu: “Kızlarınızı üniversiteye göndermeyin. Okullar tam bir ahlaksızlık çukurudur.”

Bakınız; yıl olmuş 2024, aynı tezgâhı kuruyorlar.

Yakalanan Mossad ajanlarının profillerini gördünüz.

Dindar gibi görünüyor ama İsrail’e çalışıyorlar.

Müslüm Gündüzler bir tane değil! Ve zamansız profillerdir bunlar. Her zaman bu role uygun profil bulabilirsiniz. Boş, beleş ve para düşkünü olması yeterli.

Daha geçenlerde biri çıktı, Anıtkabir’de “Şeriat istiyoruz” diye bağırdı.

Bunun üzerine gelen olay da pek manidardı.

Arabistan’daki maç gündemi!

Süper Kupa maçını manipüle edip kriz çıkartmaya çalışanları da takip etmişsinizdir. Sokakları birbirine katamadıkları için üzgün bir şekilde ekrana çıkıp kendi durumlarını temize çıkarmaya çalıştılar. 1990’lardaki gibi tutmuyor oyunları ama yine de boş durmuyorlar.

Diğer bir denemeyi de not düşelim.

Filistin yürüyüşünde, Müslüman halkımızın baş tacı olan Tevhid sancağını taşıyan vatandaşa yumruk atmışlardı ve hiç alakasız bir şekilde “Hilafet istemiyoruz” söylemini gündem yapmaya çalışmışlardı.

Ve Fatih Camisi’nde imam efendiye yapılan bıçaklı saldırı…

Bakınız hem seküler-laik kitleyi hem de muhafazakâr kesimi galeyana getirmeye çalışıyorlar.

AMAÇ NE?

Türkiye, seçim sath-ı mailine girdi.

Diğer bir konu; toplumumuz, siyaset ve medya Gazze’de olup bitene karşı çok duyarlı.

İsrail ve “büyük çete”nin içerideki piyonlarıyla birlikte hedefledikleri plan; seçim öncesi sokağı karıştırmak ve nihayetinde seçim sonuçlarını manipüle etmek ve Gazze’yi gündemden düşürmek.

Uyanık olacağız.

Sandığa da gündemimize de sahip çıkacağız.

Gündemi belirleyen, algıyı da reel pratiği de kazanır.

QOSHE - Hafıza tazeleme zamanı - Betül Soysal Bozdoğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hafıza tazeleme zamanı

12 10
10.01.2024

Halkımızın manipülasyona açık olduğunu düşünmüyorum.

Amiyane tabirle şerbetli bir toplumuz.

Çok inişli, çıkışlı, netameli, sorunlu zamanlarımız oldu. Ve fakat ders çıkarmayı çok iyi başardık.

Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi ve Sünnisi, Alevisiyle hatta içimizde göz ardı ettiğimiz Yahudi, Hristiyan, ateist ve Ermenisiyle yaşananlardan çokça ders çıkardık.

Ve fakat güncel gelişmelere bakıldığında uyanık ve agâh olmak durumunda olduğumuzu görüyorum.

GEÇMİŞTE NE OLMUŞTU?

Bu ülkede, gazeteci Uğur Mumcu cinayete kurban gittiğinde, topluma “Kahrolsun şeriat, kahrolsun İran” diye slogan attırdılar. Ve fakat gelinen aşamada Uğur Mumcu’nun, İsrail aleyhine yaptığı araştırmalar nedeniyle yine aynı odaklar tarafından hedef alındığı görüşü ağırlık kazanmıştır.

1997 yılında 28 Şubat Postmodern Darbesi sürecinde, muhafazakâr-mütedeyyin-dindar tandanslı Erbakan-Çiller hükûmetini devirmek için kurgu neydi hatırlayalım…

Derin güçler ve dış odaklı uzantıları bir tarikat kurdular. Adı; Aczmendi tarikatı. Tarikatın şeyhi olarak lanse edilen Müslüm Gündüz, tarikat faaliyetleri içerisinde masum genç kızlara musallat oluyordu. Kurgu; çok pis ve rezilliklerle dolu.

Her akşam Aydın Doğan’ın kanallarında bu kullanışlı sözde şeyhin metresi olan Fadime Şahin, ana konuk olurdu. Şahin’in gözyaşlarıyla anlatımları, gündemi belirlerdi. Fadime Şahin, başka bir şeyh tarafından tecavüze uğradığını mağdur rolünde aktarır ve “arkası yarın” tadında izlenirdi.

Öyle ki, ana haber bülteninde Fadime Şahin’in Müslüm Gündüz ile birlikte olduğu eve baskın yapılmış ve Müslüm Gündüz yarı çıplak bir şekilde toplum önünde sergilenmişti. Olaylar mahkeme salonlarına yansımış ve bir algı oluşturulmaya çalışılmıştı.

Algı oyunu neydi? Muhafazakâr bir iktidar ve şeriat........

© Diriliş Postası


Get it on Google Play