Çin'de son beş yıl içinde gerçekleştirilen cami yenileme çalışmaları, ülkedeki Müslüman cemaatler arasında endişe ve protestolara neden oluyor. Financial Times'ın (FT) yaptığı analize göre, 2 bin 312 camiden üçte ikisi "yenilendi"; ancak bu yenileme süreçleri çoğu zaman dini sembollerin kaldırılması, minarelerin sökülmesi ve kubbelerin örtülmesiyle sonuçlanıyor.

Bu durum sadece Uygur Müslümanları arasında değil, Çin'deki 20 milyon Müslüman'ın yarısından fazlasını oluşturan 'Hui' etnik grubunu da derinden etkiliyor. Financial Times'ın haberine göre, Hui Müslümanları, camilerin "yenileme" adı altında kültürel ve dini miraslarının yok edildiğini savunuyor.

Çin hükümeti, camileri "yenileme" gerekçesiyle ele alsa da, bu uygulamalar uluslararası düzeyde eleştiri topluyor. FT'nin haberine göre, çeşitli Müslüman cemaatler ve insan hakları grupları, bu uygulamaların Çin'deki dini özgürlükleri kısıtladığı ve kültürel mirası tahrip ettiği konusunda uyarılarda bulunuyor.

Çin'deki Müslümanlar arasında birçok kişi, camilerin kültürel ve dini önemini vurgulayarak, bu yapıların sadece ibadet yerleri olmadığını, aynı zamanda tarih ve toplum bağlamında önemli birer simge olduğunu savunuyor. Uygulanan "yenileme" çalışmalarının ise bu tarihi ve kültürel bağlamı zayıflattığı ve Müslüman toplulukları dini kimliklerinden uzaklaştırdığı ifade ediliyor.

Ding adlı bir kişi, Çin'in güneybatısındaki Yünnan eyaletinde bulunan Naciaying Camisi'nde yaşananları anlatırken, minarenin sökülmesi ve kubbenin yıkılmasının, dini inançlarını ve bağlılıklarını koruma konusundaki hassasiyetlerini zedelediğini belirtiyor. Bu tür olaylar, Müslümanların din özgürlüğü ve kültürel miraslarının korunması adına daha fazla endişe duymalarına sebep oluyor.

Çin hükümeti, "yenileme" adı altındaki bu uygulamalarının kentsel düzenleme veya güvenlik nedenleriyle ilgili olduğunu savunsa da, uluslararası toplum, bu tür müdahalelerin Müslüman toplulukların dini ve kültürel kimliklerine yönelik bir saldırı olduğunu iddia ediyor. Bu durum, Çin'deki dini azınlıkların haklarına duyulan endişeyi ve uluslararası düzeydeki eleştirileri artırıyor.