Türkiye son bir ay içerisinde iki defa Kuzey Irak’tan gelen şehit haberleri ile sarsıldı.
Allah şehitlerimize rahmet eylesin, yakınlarına sabrıcemil nasip etsin, milletimizin başı sağ olsun.
Türkiye henüz şehitleri için yas tutarken her iki olay sonrasında “ne işimiz varcıların” hemen sahneye çıktıklarını gördük.
Bunlara göre, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta ne işi varmış; askerlerimiz derhâl Kuzey Irak’tan çekilmeliymiş.
Bu argümanı dillendirenleri üç gruba ayırmak mümkün.
Bunlardan çok az sayıda insandan oluşan birinci grup, samimi olarak Türkiye’nin terörle mücadele operasyonları ile ilgili taktik ve stratejik sahadaki eleştirilerini dile getiriyorlar. Bu gruba göre; Türkiye çok zor bir coğrafya olduğu için Kuzey Irak’ta kalıcı askerî üsler kurmamalı ve geçmişte olduğu gibi kısa süreli operasyonlarla Kuzey Irak’ta temizlik yapıp geri çekilmeli.
Her ne kadar samimi bir görüş olsa da bu görüşe katılmak mümkün değil. Zira bu yöntemin bir sonuç üretmediğini geçmişte tecrübe ettik. Her operasyon sonrasında PKK Kuzey Irak’ta yeniden üstlendi ve kurmuş olduğu kamplar üzerinden Türkiye’ye sızmalar gerçekleştirerek büyük terör saldırıları gerçekleştirdi.
Bu tecrübeden dolayı Türkiye 15 Temmuz sonrasında terörle mücadelede terörü kaynağında yok etmeyi hedefleyen proaktif yeni bir yönteme geçiş yaptı. Bu yeni yöntemin sonuçlarını da hep beraber gördük. PKK 15 Temmuz sonrasında Türkiye içerisinde hem kırsal alanda hem de şehirlerde saldırı yapma kapasitesini çok büyük ölçüde kaybetti.
Ne işimiz varcılardan ikinci grup, terörle mücadeleyi iç siyaset malzemesi yaparak bu mesele üzerinden hükûmete yüklenip siyasi çıkar sağlamak isteyen gafiller. Bu çevrelerin tek yöntemi her alanda hükûmetin politikalarının tam tersini savunmak. Hâlbuki ulusal çıkarlar konusunda bir hassasiyet ortaya koyabilseler çok daha inandırıcı bir siyasi profil inşa edebilecekler.
Bunların ağızlarına sakız edip istismar ettikleri en önemli argüman ise Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh sloganı. Kendisi bir asker olan Atatürk’ün, döneminin konjonktürel şartlarında Türkiye’nin gücü ve kapasitesini gözeterek benimsediği bir söylemi, tartışılmaz ve her dönem uygulanması gereken pasifist bir söylem olarak göstermeye bayılıyorlar. Ama konjonktür uygun olduğunda Hatay’ı askerî güç tehdidi de dâhil olmak üzere uyguladığı politikalarla Türkiye topraklarına kattığını hatırlamak istemiyorlar.
Ne işimiz varcıların çoğunluğunu oluşturanlar ise Türkiye’nin terörle mücadelesinde toplumun ve devletin azmini kırmak için psikolojik harp yürüten içerideki hainler ve dışarıdaki düşmanlarımız. En tehlikeli grup bunlar.
Zira bunların esas niyeti, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye’den çekilmesini sağlayarak ileride Türkiye’nin güneydoğusunu da kapsayacak şekilde Orta Doğu’da İsrail’den sonra ikinci bir terör devletinin kurulmasının önünü açmak.
Allah bunlara fırsat vermesin.
Ne işimiz varcılar
14
1
17.01.2024
Türkiye son bir ay içerisinde iki defa Kuzey Irak’tan gelen şehit haberleri ile sarsıldı.
Allah şehitlerimize rahmet eylesin, yakınlarına sabrıcemil nasip etsin, milletimizin başı sağ olsun.
Türkiye henüz şehitleri için yas tutarken her iki olay sonrasında “ne işimiz varcıların” hemen sahneye çıktıklarını gördük.
Bunlara göre, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta ne işi varmış; askerlerimiz derhâl Kuzey Irak’tan çekilmeliymiş.
Bu argümanı dillendirenleri üç gruba ayırmak mümkün.
Bunlardan çok az sayıda insandan oluşan birinci grup, samimi olarak Türkiye’nin terörle mücadele operasyonları ile ilgili taktik ve stratejik sahadaki eleştirilerini dile getiriyorlar. Bu gruba göre; Türkiye çok zor bir coğrafya olduğu için Kuzey Irak’ta kalıcı askerî üsler kurmamalı ve geçmişte olduğu gibi kısa süreli operasyonlarla Kuzey Irak’ta temizlik yapıp geri çekilmeli.
Her ne kadar samimi bir görüş olsa da bu görüşe katılmak mümkün değil. Zira bu........
© Diriliş Postası
visit website
login
who are we?
contact us
qosheapp
Toi Staff
Gideon Levy
Belen Fernandez
Rami G Khouri
Donald Low
Mort Laitner
Ali Fathollah-Nejad
Nikkei Editorial
Michael Kwet
