Bahşedilen ve lütfedilen bir hayatı yaşıyoruz.

Geçmiş, şimdi ve gelecek örgüsü içerisinde yaşama tutunmaya çalışıyoruz.

Geride bıraktıklarımız, anda karşılaştıklarımız ve gelecekte bizi bekleyen olaylar...

Geçmiş, hatası ve sevabı ile geride kaldı.

Gelecek ise meçhul.

Yaşanmışlıklar üzerinde düzeltme yapmak, zamanı geriye çevirip geçmişteki o anı bir daha yaşamak maalesef mümkün değil.

Anlarda biriktirdiklerimizi, şimdi ve burada bir araya getirdiklerimizi, ileride tekrar karşımıza çıkacak şekilde geçmişe gönderiyoruz.

Nerede, ne zaman ve nasıl noktalanacağını bilmediğimiz bir hayatı yaşıyoruz.

Çoğu zaman isteklerimiz sonsuzmuşcasına, nefsimizin güdümünden çıkmamacasına bir hayat sürüyoruz.

Değil mi ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya? O hâlde çılgınca yaşamalı, hesapsızca davranmalı, anı yaşamalı...

Bu telkinleri günümüzde o kadar çok duyar olduk ki.

Çok az kişi, yavaşlamamız gerektiğini, biraz durup düşünmemizin elzem olduğunu ve hayatı daha derinden anlamanın önemli olduğunu söylüyor.

Özgürlük dediğimiz mefhumun ne kadar çok şeye sahip olmaktan değil, ne kadar az şeyi kalbimize koymaktan geçtiğinden habersiz bir yaşam sürüyoruz.

Kendi kendimizi kandırıyoruz.

Hakikati görmeye cesaretimiz yok; hakikate uygun bir yaşamı dosdoğru yaşamaya da niyetli değiliz.

Gözlerimizi kapatmakla, kafamızı kuma sokmakla, hakikati görmemeye çalışmakla, hakikatten kaçmakla “hakikat” kendisinden bir şey kaybetmez.

Kaybeden ancak biz oluruz.

Hakikatin bize değil, bizim hakikate ihtiyacımız var.

Vadedilen hakikat mutlaka gelecek.

Ama mutlaka.

Bütün bunlara sırt dönmekle -belki de; herhâlde ve sanırım- hayatı anlamadan yaşama veda ediyoruz.

Sahip olmak değil, şahit olmak üzere kurulmuş bir yaşam alanına, inadına sahip olmak güdüsüyle davranmak bize kendimizi unutturuyor.

Farkında olmadan başkalaşıyor, yabancılaşıyor ve yalnızlaşıyoruz.

Şahit olmanın insanı özgürleştiren yönünü, sahip olmanın esaretine kurban ediyoruz.

Yaşadığımız hayat, yaşıyor olduğumuz anlardan müteşekkil.

“Şimdi ve burada” olmaya odaklanmak lazım.

Geçmişteki hatalardan ders çıkarmak, hataları tekrarlamamak gerek.

Aynı şeyi yaptığı hâlde farklı sonuçlar bekleyenlere ne sıfatın verildiği malum.

Kalpleri kırmamak, kırılan kalpleri onarmak, iyi ve güzellik adına ne varsa hayatı onlarla inşa etmek lazım.

Kalplere dokunmak, insanın kalbine iyi gelecek eylemlerde bulunmak lazım.

Geçiciyiz.

Faniyiz.

Bu yaşam düzleminde tüm mesele, buradan hoş bir seda bırakarak ayrılmak olmalı.

Ne mutlu hoş bir seda bırakıp emaneti teslim edenlere...

QOSHE - Hoş bir seda bırakmak - Murat Kubat
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hoş bir seda bırakmak

15 0
11.01.2024

Bahşedilen ve lütfedilen bir hayatı yaşıyoruz.

Geçmiş, şimdi ve gelecek örgüsü içerisinde yaşama tutunmaya çalışıyoruz.

Geride bıraktıklarımız, anda karşılaştıklarımız ve gelecekte bizi bekleyen olaylar...

Geçmiş, hatası ve sevabı ile geride kaldı.

Gelecek ise meçhul.

Yaşanmışlıklar üzerinde düzeltme yapmak, zamanı geriye çevirip geçmişteki o anı bir daha yaşamak maalesef mümkün değil.

Anlarda biriktirdiklerimizi, şimdi ve burada bir araya getirdiklerimizi, ileride tekrar karşımıza çıkacak şekilde geçmişe gönderiyoruz.

Nerede, ne zaman ve nasıl noktalanacağını bilmediğimiz bir hayatı yaşıyoruz.

Çoğu zaman isteklerimiz sonsuzmuşcasına, nefsimizin güdümünden çıkmamacasına bir hayat sürüyoruz.

Değil mi ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya? O hâlde çılgınca yaşamalı, hesapsızca davranmalı, anı yaşamalı...

Bu telkinleri........

© Diriliş Postası


Get it on Google Play