ABD’de Mehmet Göktaş Hocamın ifadesiyle “dünya intifadası”nda bir profesöre ters kelepçe takıldı. Profesör hem felsefe profesörü hem kadın… Felsefe, Batı aydınlanmasının, kadın ise modern Batı’nın simgesi… Felsefe ve kadın, birlikte Batı için düşünme ve değişimi simgeler.

Gazze, beklendiği üzere insanlığa ayna tuttu. Şehid kanlarının öyle bir özelliği var. Çamura bulansa bile berraklığı ile hakikati gösterir, zihinleri parlatır.

Bu tevafuken gelişen ters kelepçe vakası, Gazze’deki şehid kanlarının insanlık zihninde oluşturduğu parlamaların bir neticesi. Felsefe ve kadın… Akıl ve duygu… İkisi buluştuğunda dünyayı değiştirir. Yahudi uygarlığında felsefe, yüz yetmiş yıl önce ölmüştü, şimdi kadın da öldü. Bu uygarlıkta ne akıl kaldı ne duygu.

Düne kadar, “eski dünya”nın değirmeni ters dönüyordu. Galiba artık Yahudi uygarlığının değirmeni ters dönüyor. Yeni dünyanın, yeni dünya düzeninin saati sıfır noktasına doğru, geriye işliyor.

Bu kadar umutlu mu olmak lazım? Bizim açımızdan umudu ayağından vuran iki vaka var: Biri İslam dünyasında akıl tutulmasında biraz direnmesi. Diğeri, İslam dünyasında milliyetçiliğin hâlâ dışarıya karşı, emperyalizm aleyhine değil; içeriye karşı, Müslüman milletler aleyhine işlemesidir. Bu ikisi durdukça bizim açımızdan değirmen doğru işliyor, sayılmaz.

Siyonizm, “Filistin’de bir Yahudi yurdu”, hedefini çoktan aştığını düşünüyor. Arz-ı Mev’ud’da bir Süleyman Krallığı’nın an meselesi olduğunun hayalinde. Hayır! Orayı da aştı. Kürenin en az yarısına hükmeden, diğer yarısını da kontrol altına almış bir küresel ya da yarı küresel Yahudi imparatorluğu düşünde.

Yahudiler, zihnen en az yüz yıl “Yahudi çağı”na ulaştıklarını ve yeryüzündeki “sınırlı” fiili hakimiyetlerinin bununla uyumlu olmadığını düşünüyorlar. Küresel zihinsel istilanın fiili bir küre istilasına dönüşmesi için çırpınıyorlar. Bugüne kadarki başarıları onlara umut veriyor ve hırsları onları korkunç bir katil yapıyor.

“Medeniyetler Çatışması” tezi de bu umut ve hırsla yazıldı. Tez, ulusları hiçleştiriyor, dolayısıyla modern çağı kapatıyor ve postmodern bir anlayışla kökleri inanca dayalı, bugünü ise laik görünen bir küre hiyerarşisi tasarlıyor. Ulusların uygarlık yanlısı ve karşıtı diye ikiye ayrıldıkları, uygarlık yanlılarının diğerlerine gardiyanlık yaptığı bir küre hapishanesidir tasarlanan. Yahudileri bir millet, insanlığın diğer bütün kesimlerini bir diğer millet sayan bir tasarı… Seçilmiş millet Yahudilerin din sahibi olduğu, diğerlerinin ise dini köklerini yok saymadan ama laik bir karakterle onlara tabi olduğu bir dünya.

Tez, Türkiye’de laik kesimlerin israil katliamlarına karşı duyarsızlığı hatta kısmi desteğine bakılırsa başarılı oldu. İstanbul’daki bir Zafer Partili, israil’i Filistin soykırımı için kutlayabiliyor. Van’da bir DEM Partili, israil bayrağını gururla dalgalandırıyor. İşte dilenen fotoğraf tam da bu! Ulusların bütününü yaran yeni bir uygarlık ulusu. Yahudiliğe tabi bir uygarlık ulusu. Kendi içinde kavimler bağlamında çatışırken bile Yahudi’ye yaranmak için yarışan bir “uygar küre ulusu”! Dilleri ve dinleri farklı ama Yahudiliğe tabi olmakta bir olmuş, bir ulus!

Türkiye’deki bu resme bakılırsa zihin istilasının ardından fiili istila alanlarına kavuşmuş bir Yahudi uygarlığı için her şey yolunda gibi. Yahudi çağını kemale erdirmek için araba neredeyse tümseksiz bir yolda yol alıyor gibi.

Lâkin 7 Ekim mücahidleri, Hz. İbrahim’in Nemrud’un putuna balta vurması gibi, bu planları baltaladı. Yahudi uygarlığı merkez kıtası ABD’de bir kıyamla yüz yüze. 11 Eylül 2001’den bu yana sıkılıp sıkılıp işletilen İslamofobi’ye rağmen, zulme karşı insanlık kardeşliği işlemeye devam ediyor.

Yahudi uygarlığı; öfkeli ve öfkesini bir kadın felsefe profesörüne, bir felsefe bölüm başkanına ters kelepçe takarak taşırdı.

Öfkeyle kalkan zararla oturur! Yahudiler, yüzyıllara yayılan soğukkanlılıklarını kaybettiler. Soykırımın böyle bir işlevi var işte, failini çıldırtır!

Hatırlarsanız daha önce kadın rektörler görevden alınmıştı, şimdi de kadın bir felsefe profesörüne ters kelepçe takıldı. Yahudiler, bırakın yeryüzüne hâkim olmayı, Filistin’e bile hâkim olmadan kaybetti!

QOSHE - Ters kelepçeli felsefe profesörü! - Dr. Abdulkadir Turan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ters kelepçeli felsefe profesörü!

33 0
27.04.2024

ABD’de Mehmet Göktaş Hocamın ifadesiyle “dünya intifadası”nda bir profesöre ters kelepçe takıldı. Profesör hem felsefe profesörü hem kadın… Felsefe, Batı aydınlanmasının, kadın ise modern Batı’nın simgesi… Felsefe ve kadın, birlikte Batı için düşünme ve değişimi simgeler.

Gazze, beklendiği üzere insanlığa ayna tuttu. Şehid kanlarının öyle bir özelliği var. Çamura bulansa bile berraklığı ile hakikati gösterir, zihinleri parlatır.

Bu tevafuken gelişen ters kelepçe vakası, Gazze’deki şehid kanlarının insanlık zihninde oluşturduğu parlamaların bir neticesi. Felsefe ve kadın… Akıl ve duygu… İkisi buluştuğunda dünyayı değiştirir. Yahudi uygarlığında felsefe, yüz yetmiş yıl önce ölmüştü, şimdi kadın da öldü. Bu uygarlıkta ne akıl kaldı ne duygu.

Düne kadar, “eski dünya”nın değirmeni ters dönüyordu. Galiba artık Yahudi uygarlığının değirmeni ters dönüyor. Yeni dünyanın, yeni dünya düzeninin saati sıfır noktasına doğru, geriye işliyor.

Bu kadar umutlu mu olmak lazım? Bizim açımızdan umudu ayağından vuran iki vaka var: Biri İslam dünyasında akıl tutulmasında biraz direnmesi. Diğeri, İslam dünyasında milliyetçiliğin hâlâ dışarıya karşı, emperyalizm aleyhine değil; içeriye karşı, Müslüman milletler aleyhine işlemesidir. Bu ikisi durdukça bizim açımızdan değirmen doğru işliyor, sayılmaz.

Siyonizm, “Filistin’de bir Yahudi yurdu”, hedefini çoktan aştığını........

© Doğruhaber


Get it on Google Play