Gazze'yiz ve Gazze ileyiz!

Bugünlerde en fazla okuduğumuz haber, israil'in Gazze Soykırımının 100 günü geride bıraktığı şeklindedir.

Değil 100 gün, 100 yıl geriye gittiğimizde de değişen bir şey mi var hak ile batıl ve mustazaf ile müstekbir savaşında...

Bir yüz yıla sığdırılan iki tane dünya savaşı, onlarca soykırım, onlarca işgal, onlarca savaş ve milyonlarca insanın ölümü...

Dünden bugüne en kanlı coğrafyalardan biri de ne yazık ki, biz Müslümanlarınkidir!

Sayıca az olduğumuz ülkelerde çeşitli zulümlere maruz kalmamızın bir anlamı var.

Peki, çoğunluk hem de ezici çoğunluk olduğumuz kendi ülkelerimizde bunca zulüm nedendir, kimdendir ve kimlerdendir?

İran'a ve Arabistan'a gitmeye gerek yok. %99 diye telaffuz ederken bile içten içe gururlandığımız Türkiye'de, hem de yüz yıldır birbirimizin kanını döküyor olmamızın nedeni din mi, Atatürk İlkeleri mi, rejim mi, ihtiraslar mı veya başka bir şey mi? Her ne ise, bundan sonraki kurbanlarımızı o illetten kurtulmak yolunda vermeli değil miyiz?

Mehmetlerden kastım, Türkiye Cumhuriyeti'nin askerleridir. Ki askerlik görevi hala erkeklere özgü olsa da her Türkiye vatandaşı, kadın olsun veya erkek olsun, haddizatında bir askerdir.

Dervişlerden de kastım, yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes olmakla birlikte, ya dini veya milli yahut ideolojik aidiyetleri nedeniyle rejimin gadrine uğrayan herkestir. Ki bunların kimisi meşru sınırlar içinde kalarak gasp edilen haklarını alma mücadelesi verirler, bir kısmı da meşru sınırları aşarak, yani şiddete başvurarak...

Ancak Derviş adının bende ayrıca bir hatırası var.

12 Eylül sonrası idi ve üniversitede idik. Benden bir yıl sonra gelen ama aynı bölümde olan Derviş adında Adıyamanlı bir hemşerimiz vardı. Bir ara kaldığımız yurt da aynı idi: Atatürk Öğrenci Yurdu'nda (AÖS).

Kendisini sosyalist olarak tanımlardı. Hemen hemen her konuda konuşur tartışırdık. Aramızda kısa bir diyalog vardı ki, hiç aklımdan çıkmaz. Yurttan çıkmış otobüse doğru hızlı adımlarla yürüyorken Derviş şöyle demişti: "Abi, bir gün gelecek, bir elimizde Kur'an ve diğer elimizde Kapital ile meydanlara akacağız ve haklarımızı alacağız."

Derviş'in bu temennisine itirazım ve ikazım şöyle olmuştu: "Senin bu eylemini ne Allah kabul eder, ne de Marx. Kaldı ki, benim Kitabım Kur'an'da sana hayat hakkı var ve senin temel haklarına saygı var, ama senin Kapital'inde bana bunlar yok."

Biz mezun olduğumuzda, Derviş de son sınıfa geçti. PKK ile ilişkili idi, ama o da birçok arkadaşı gibi şiddete karşı idi ve gasp edilen hakları geri almanın mücadelesini meşru sınırlarda tutmaktan yana idi.

Bugün bile yaşadığımız ırkçılıktan kaynaklı mağduriyetler, denebilir ki, o zamanlar daha yoğundu. İster Müslüman olalım, ister Sosyalist veya başka bir görüşten, Kürt olmamız, birçok haksızlığa maruz kalmamıza yetiyordu...

Üniversiteden sonra Derviş ile irtibatımız kesildi. Sonra öğrendim ki, Derviş, üniversiteden sonra PKK'ya katılmış ve girdiği bir çatışmada öldürülmüştü.

Yaşı yetenler bilirler: Devlet tarafından kurulduğu artık bir sır olmayan PKK, 1984 yılında ilk kanlı saldırılarını başlattı. Ve akabinde Mehmetler, Ahmetler ve Dervişler aralıksız olarak toprağa düşüverdiler.

Takdir eder veya kınarsınız, size kalmıştır. Ama o günkü düşüncem ve duruşum ne idiyse, bugün de odur!

Anlayacağınız, dün nasıl ki, vatandaşları dini ve etnik aidiyetleri üzerinden ötekileştirip, "mürteci" ve "bölücü" diye katledenleri lanetlediysek... Nasıl ki, katlettiği 33 masum Kürt nedeniyle Mehmetçik'in yüz karalarından olan Mustafa Muğlalı'yı lanetlediysek... Ve nasıl ki, 1993 yılında 33 masum askeri katleden PKK'yı lanetlediysek... Bugün de her ne adına olursa olsun, zulümde ısrar edenlere, seleflerimizin ve bizim geçen yüz yıl boyunca kan ve gözyaşı ile yaşadıklarımızı çocuklarımıza ve torunlarımıza miras olarak bırakmaya hakkımızın olmadığını hatırlatıyoruz.

Sonuç olarak gün, kanımıza doymayan tanrılara meydan okuma günü olmalı! Ve gün, Türkiye'nin birliği, dirliği ve bütünlüğü için adaleti zulme, kardeşliği düşmanlığa ve aklıselimi ihtirasa tercih etme günü olmalı!

QOSHE - Mehmetler ve Dervişler ölmeli miydi ve hala ölmeli mi? - Dr. Bekir Tank
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mehmetler ve Dervişler ölmeli miydi ve hala ölmeli mi?

9 0
18.01.2024

Gazze'yiz ve Gazze ileyiz!

Bugünlerde en fazla okuduğumuz haber, israil'in Gazze Soykırımının 100 günü geride bıraktığı şeklindedir.

Değil 100 gün, 100 yıl geriye gittiğimizde de değişen bir şey mi var hak ile batıl ve mustazaf ile müstekbir savaşında...

Bir yüz yıla sığdırılan iki tane dünya savaşı, onlarca soykırım, onlarca işgal, onlarca savaş ve milyonlarca insanın ölümü...

Dünden bugüne en kanlı coğrafyalardan biri de ne yazık ki, biz Müslümanlarınkidir!

Sayıca az olduğumuz ülkelerde çeşitli zulümlere maruz kalmamızın bir anlamı var.

Peki, çoğunluk hem de ezici çoğunluk olduğumuz kendi ülkelerimizde bunca zulüm nedendir, kimdendir ve kimlerdendir?

İran'a ve Arabistan'a gitmeye gerek yok. diye telaffuz ederken bile içten içe gururlandığımız Türkiye'de, hem de yüz yıldır birbirimizin kanını döküyor olmamızın nedeni din mi, Atatürk İlkeleri mi, rejim mi, ihtiraslar mı veya başka bir şey mi? Her ne ise, bundan sonraki kurbanlarımızı o illetten kurtulmak yolunda vermeli değil miyiz?

Mehmetlerden kastım, Türkiye Cumhuriyeti'nin askerleridir. Ki askerlik görevi hala erkeklere özgü olsa da her Türkiye vatandaşı, kadın olsun veya erkek olsun, haddizatında bir askerdir.

Dervişlerden de kastım, yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes olmakla birlikte, ya dini veya milli yahut ideolojik aidiyetleri nedeniyle rejimin gadrine uğrayan........

© Doğruhaber


Get it on Google Play