Günümüzde hayatta kalabilmek için gerekli tüm kaynaklar arasında su belki de en az değer verileni, en az önemseneni. Sanayileşmiş Batı’da yaşayanlar nesiller boyunca, içme suyunun kendi öz malı olduğuna ve onu diledikleri gibi kullanabileceklerine inandılar. Tonlarca su plastik şişelere ve damacanaya girip bandrollenirken, suyla birlikte tüm temel gıdalar da zaman içerisinde ticari birer ürün hâline geldi. Yanı sıra, kentlerde hemen herkes besinini paketlenmiş olarak süpermarketlerden alıyor; büyük metropollerin çocukları inekleri, tavukları, keçileri vd. ancak resimli hikâye kitaplarında görebiliyor…

Tarih bize dünyada suyu kullanmanın dönüm noktasının buhar gücü ve türbin pompalarının geliştirilmesi, on sekizinci yüzyılın sonunda ve on dokuzuncu yüzyıldaki Sanayi Devrimi sırasında fosil yakıtların denetim altına alınması olduğunu gösteriyor. Hızla gelişen ve sanayileşen uluslar yeraltındaki muazzam su kaynaklarına ulaştılar ve bundan sadece evlerde değil, tarım ve sanayi alanlarında da sudan yararlanmaya başladılar. Kısacası su, öyle veya böyle, uygarlığımızın başlangıcı için bir temel teşkil etti.

Geçtiğimiz ay Say Yayınları etiketiyle yayımlanan Suyun Tarihi adlı çalışma, suyun git gide daha az bulunan değerli bir kaynak haline geldiği modern zamanlarda, bize bu temel ihtiyacımızı karşılamayı sürdürebilmemiz için, en modern teknolojileri kullansak da en eski atalarımızın suyla ilgili değerler sistemine geri dönmemiz gerektiğini söylüyor. Kitabın yazarı, Santa Barbara’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden emekli bir antropoloji profesörü olan Brian Fagan, Kuzey Amerika ve dünya arkeolojisi hakkında kitaplar yazmış saygın bir bilim insanı. Çalışma hayatı boyunca iklim ve insan toplulukları arasındaki ilişkilere odaklanan Fagan’ın Suyun Tarihi adlı eseri de tam manasıyla bir tür “uyarı” niteliğinde.

Suyun Tarihi, en kaba tabirle, insanların su ile geçmişten günümüze kurduğu ilişkiyi merkeze alarak, bu tarih üzerinden bir uygarlık panoraması çıkarıyor. “Suyun Tarihi için araştırma yaparken yirmi bin yıl önce başlayan ve Orta Çağ’dan günümüze kadar süren tarımsal faaliyetlerde insanların su ile ilişkilerinin ne kadar az değişmiş olduğunu görmek beni şaşırttı,” diyor Fagan. Bugün bile milyonlarca çiftçi bir hasattan öbürüne, bir yağmurdan diğerine kadar göklerden gelen öngörülemez su kaynaklarına güvenmek zorunda.

Fagan, çalışmasını üç temel döneme ayırmış: İlk dönem çok eskiden başlıyor ve bugün de devam ediyor. Su, pek güvenilmez, çoğu kez kısıtlı ve her zaman çok değerli bir kaynak. O kadar değerli ki hemen her toplumda kutsal sayılıyor. İkinci dönem yaklaşık iki bin yıl önce başlıyor, Avrupa Orta Çağında gelişiyor ve Sanayi Devrimi’nde zirveye ulaşıyor. Bu dönemde sur sıradan bir meta. Zamanla suyu yeraltından yeryüzüne pompalayacak ve ondan büyük çapta yararlanacak bir teknoloji geliştiriyoruz. Üçüncü dönem de günümüzü kapsıyor.

Neticede, bu üçüncü dönemle beraber su, ne kadar kullandığımıza aldırmadan sömürebileceğimiz bir nesneye dönüşüyor. Şimdilerde uygarlık suyun sonsuz olmadığının, korunması ve saygı gösterilmesi gerekilen bir kaynak olduğunun farkına varıyor gibi… Fakat acaba geç mi kalındı? Bundan sonra insan topluluklarını ve dünyadaki diğer canlı yaşamını neler bekliyor? Ekolojik bir geri dönüş mümkün mü? Fagan bu ve bunlar gibi pek çok soruyu irdeliyor, tüm sıcaklığıyla güncelliğini koruyan ve koruyacak gibi de duran su bahsi adına, okurlara eşi bulunmaz bakış açıları sağlıyor. Ekin Duru’nun özenli çevirisiyle… İyi okumalar.

QOSHE - Deniz Poyraz yazdı: Su: Uygarlıkla Şekillenen Yaşamsal Bir Hikâye - Deniz Poyraz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Deniz Poyraz yazdı: Su: Uygarlıkla Şekillenen Yaşamsal Bir Hikâye

4 8
29.01.2024

Günümüzde hayatta kalabilmek için gerekli tüm kaynaklar arasında su belki de en az değer verileni, en az önemseneni. Sanayileşmiş Batı’da yaşayanlar nesiller boyunca, içme suyunun kendi öz malı olduğuna ve onu diledikleri gibi kullanabileceklerine inandılar. Tonlarca su plastik şişelere ve damacanaya girip bandrollenirken, suyla birlikte tüm temel gıdalar da zaman içerisinde ticari birer ürün hâline geldi. Yanı sıra, kentlerde hemen herkes besinini paketlenmiş olarak süpermarketlerden alıyor; büyük metropollerin çocukları inekleri, tavukları, keçileri vd. ancak resimli hikâye kitaplarında görebiliyor…

Tarih bize dünyada suyu kullanmanın dönüm noktasının buhar gücü ve türbin pompalarının geliştirilmesi, on sekizinci yüzyılın sonunda ve on dokuzuncu yüzyıldaki Sanayi Devrimi sırasında fosil yakıtların denetim altına alınması olduğunu gösteriyor. Hızla gelişen ve sanayileşen uluslar yeraltındaki muazzam su kaynaklarına ulaştılar ve bundan sadece evlerde değil, tarım ve sanayi alanlarında da sudan yararlanmaya başladılar. Kısacası su, öyle veya böyle, uygarlığımızın başlangıcı için bir temel teşkil etti.

Geçtiğimiz ay Say Yayınları etiketiyle yayımlanan Suyun Tarihi........

© Edebiyat Burada


Get it on Google Play