Ocak ayındaki gerçekleşmeler temel bazı zamların TÜFE’ye artık çok sınırlı yansıdığını ortaya koydu. Bu çerçevede akaryakıt zamları ve kur artışıyla fiyat artışı arasındaki bağ önemli ölçüde kopmuştu ya da kopmuş gibi görünüyordu.

Böyle oluyor diye gidişata bakmamak olmazdı. Şubat ayının yarısını geride bıraktığımız şu günlerde oluşan tabloya bir bakalım istedik.

Kaldı ki şubatta ne olacağı zaten iyi kötü belliydi. Hani hep diyoruz ya, enflasyon verileri ay ortalamasındaki fiyatlar dikkate alınarak hesaplanır, bu yüzden de sarkan etkisi diye bir kavram vardır. İşte bu etkiyle zaten ocak ayından şubata sarkan bir dizi zam vardı. Bunlar yetmezmiş gibi başlıca zamlar şubatta da devam etti. Sonuçta ortaya karamsarlığı artıracak bir tablo çıktı.

Çıktı ama neyse ki fiyat artışları artık TÜFE’yi çok fazla etkilemiyor!

Bu konuda en tipik örneği ocak ayı verilerinde yaşadık. Zamlar tek tek geçen yılın aynı ayından çok daha yüksek olduğu halde TÜFE’deki artış geçen yılla aynı düzeyde kaldı. Hele hele tüm zamların kaynağı durumundaki kur artışı geçen yılla kıyaslanmayacak kadar yüksek olduğu halde.

Yine her zaman olduğu gibi fiyatı tartışma götürmeyecek kadar net olan ürünlere ve döviz kuruna bakacağız.

Önce dolar kuru... Dolarda mevcut düzey ay sonuna kadar hiç değişmese bile ocak ayı ortalamasına göre yüzde 2’lik bir artış var, bu oran adeta cepte! Ay sonuna kadar sabit gidilmesi de pek beklenmediğine göre normal eğilimle aylık artışın yüzde 3’e yaklaşması beklenmeli.

Bu ay en az yüzde 2.5 dolayında gerçekleşecek gibi görünen dolardaki artış, geçen yılın şubatında yalnızca yüzde 0.3 olmuştu.

Akaryakıttaki fiyat artışı daha ayın yarısına gelmişken ocak ayındaki oranları yakaladı, hatta bazı ürünlerde aştı.

Benzin geçen ay yüzde 8.9 artmıştı, bu ayki artış yüzde 8.7 düzeyinde.

Motorin ocak ayındaki artışı da geride bıraktı. Ocakta yüzde 8.4 zam gören motorine, bu ay yüzde 9.5 zam geldi.

Otogazda ise geçen ay yüzde 6 olan zam oranı yüzde 3.7 düzeyinde.

Şubat ayına ilişkin oranlar 15 Şubat’ta geçerli olan fiyatların 29 Şubat’a kadar hiç değişmeyeceği varsayımına dayanıyor. İndirim olasılığı da var tabii ki ama genel eğilimin artış yönünde olduğu biliniyor ve bu durumda yukarıda aktardığım oranların daha da üstüne çıkılacak.

Merkez Bankası’nın enflasyon raporunda bu yılın ilk yarısında ocak ayı hariç yüzde 3 dolayında enflasyon beklendiği dile getirildi. Sonraki çeyrekler için de yüzde 2.5 ve yüzde 1.5’lik oranlar tahmin edildiği ifade edildi. Ancak bu oranların mevsimsellikten arındırılmış oranlar olduğu da vurgulandı.

Yani şu durumda şubat ayı için tahmin edilen oran yüzde 3 dolayında.

Peki doğrudan ve dolaylı en büyük enflasyon tetikleyicisi olan akaryakıttaki zamlar ocak ayıyla aynı düzeyde seyrediyorken aylık artış nasıl olacak da ocaktaki yüzde 6.7’lik düzeyden yüzde 3 dolayına inecek.

Ocak ayında yapılan tek seferlik zamlara güvenilerek mi böyle bir beklenti dile getiriliyor? Acaba ocaktaki artışın ağırlıkla tek seferlik zamlardan kaynaklandığı düşünülüyor ve o zamların gündemden çıkmış olmasına mı bel bağlanıyor? Sahi öyle bir düşünce varsa o tek seferlik zamlar neler acaba? Tamam, ÖTV artışı kaynaklı olanları tabii ki biliyoruz, onun ötesindeki zamlar; özellikle hizmetler sektöründe dur durak bilmeyen zamlar ne olacak?

Ya da yine enflasyon raporu açıklanırken de dile getirildiği gibi fiyatlama davranışlarının düzeldiği mi varsayılıyor? Gerçekten böyle bir varsayımla, böyle bir tahminle mi hareket ediliyor?

Şu durumda ya farklı piyasaların verilerine, fiyatlarına bakıyoruz ya da aynı verilere, aynı fiyatlara farklı bir pencereden bakıyoruz! Artık hangisi bilemedim.

2024 bütçesine şahane(!) bir başlangıç yaptık.

Geçen yılın ocak ayında 32.2 milyar lira olan açık bu yıl 150.7 milyar liraya yükseldi. Açık, çok değil, yalnızca yüzde 367’lik bir artış gösterdi!

Açık, faizi hariç tutarak hesaplama yapıldığında ise 10.9 milyardan 29.6 milyara çıkıyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre geçen yılın ocak ayında ödenen faiz 21.4 milyar liraydı.

Neyse ki onca çabanın, onca mücadelenin, faiz lobilerine karşı yürütülen amansız savaşın meyvelerini toplamaya başladık da bu yılın ocak ayındaki faiz ödemesi 121.1 milyar lirada kaldı.

Düşünsenize, bu mücadeleyi vermesek halimiz ne olurdu!

QOSHE - Akaryakıt, “Zamlarım şahane; TÜFE, “Bana ne”! - Alaattin Aktaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Akaryakıt, “Zamlarım şahane; TÜFE, “Bana ne”!

114 1
16.02.2024

Ocak ayındaki gerçekleşmeler temel bazı zamların TÜFE’ye artık çok sınırlı yansıdığını ortaya koydu. Bu çerçevede akaryakıt zamları ve kur artışıyla fiyat artışı arasındaki bağ önemli ölçüde kopmuştu ya da kopmuş gibi görünüyordu.

Böyle oluyor diye gidişata bakmamak olmazdı. Şubat ayının yarısını geride bıraktığımız şu günlerde oluşan tabloya bir bakalım istedik.

Kaldı ki şubatta ne olacağı zaten iyi kötü belliydi. Hani hep diyoruz ya, enflasyon verileri ay ortalamasındaki fiyatlar dikkate alınarak hesaplanır, bu yüzden de sarkan etkisi diye bir kavram vardır. İşte bu etkiyle zaten ocak ayından şubata sarkan bir dizi zam vardı. Bunlar yetmezmiş gibi başlıca zamlar şubatta da devam etti. Sonuçta ortaya karamsarlığı artıracak bir tablo çıktı.

Çıktı ama neyse ki fiyat artışları artık TÜFE’yi çok fazla etkilemiyor!

Bu konuda en tipik örneği ocak ayı verilerinde yaşadık. Zamlar tek tek geçen yılın aynı ayından çok daha yüksek olduğu halde TÜFE’deki artış geçen yılla aynı düzeyde kaldı. Hele hele tüm zamların kaynağı durumundaki kur artışı geçen yılla kıyaslanmayacak kadar yüksek olduğu halde.

Yine her zaman olduğu gibi fiyatı tartışma götürmeyecek kadar net olan ürünlere ve döviz kuruna bakacağız.

Önce dolar kuru... Dolarda mevcut düzey ay sonuna kadar hiç değişmese bile ocak ayı ortalamasına göre yüzde 2’lik bir artış var, bu oran adeta cepte! Ay sonuna kadar sabit gidilmesi de pek........

© Ekonomim


Get it on Google Play