Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

Mevlâna

- Bulut özlemi

Gavin Pretor-Pinney, bir İngiliz. Grafik tasarım işi ile uğraşırmış. Bu işin yanında bir arkadaşı ile birlikte “The Idler” (Aylak) dergisini de çıkarırmış. Dergi, adı üstünde, aylaklığa övgü düzen bir edebiyat dergisi. İnsanların iş dünyasındaki çılgınca koşuşturmalarını, kariyer kariyer diye beyinlerini yakmalarını eleştiriyormuş. Onlara beyinlerini serbest bırakarak yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarını öğütlüyormuş. On yıllık koşuşturmadan sonra Gavin omuzundaki yükü fark etmiş. Dergide meşalesini tuttukları aylaklığı, bir süre de kendisi tatmak istemiş. Her şeyden elini ayağını çekerek 2003 yılında Roma’ya gitmiş. Roma’da yedi ay kalmış. Müzeleri, kiliseleri gezmiş. Buralardaki dinsel sanatı çok sevmiş. Tablolardaki ve fresklerdeki bulut resimleri dikkatini çekmiş. Gavin şöyle diyor: “Bulutlar adeta meleklerin üstüne uzandıkları sofalar gibiydi”. Belki bulutlara bu ilgisi algıda seçicilikten geliyordu. Çünkü Gavin Roma’nın mavi gökyüzünde bulut görememişti. Hani o çocukluğunda “gökyüzüne uzun merdivenle çıkıp pamuk tarlasından pamuk toplamayı hayal ettiği” bulutları özlemiş. Gavin Roma’da “Kuyular kurumadıkça suyun değeri bilinmez” atasözünü yaşamıştı. Bulutları göremeyince onların değerini anlamış.

İngiltere’ye döndüğünde hayran olduğu bulutlarına kavuşmuş. Sadece hayran olmakla kalmamış, onları her yönleri ile öğrenmeye çalışmış. Bulutların türlerini, bilimsel isimlerini ve onları oluşturan atmosferik koşulları öğrenmiş. Ve her yerde bulutlar hakkında konuşmaya başlamış. Örneğin, 2004 yılı sonlarında Cornwall’daki bir edebiyat festivaline konuşmacı olarak davet edilmiş. Gavin yapacağı konuşma için ilgi çekici bir başlık düşünmeye başlamış. Çünkü işi zormuş. Örneğin, bir yıl önceki festivalde konferansa gelen dinleyici sayısı, konuşmacılardan azmış. Üstelik, her zaman havanın kapalı olmasından şikayet edilen bir yörede bulutları savunmak gerçekten cesaret işi imiş. Gavin ilgi çekeceğini umduğu bir başlık seçmiş. "Bulut Takdir Etme Derneği açılış konuşması” demiş. Gerçekten de katılım müthiş olmuş. Tüm yerler dolmuş, “Ayakta dinlerseniz gelin” demişler. İlgiyle izlenen konuşmanın sonunda insanlar gelip bu derneğe nasıl üye olabileceklerini sormuşlar. Gavin”Ben de bilmiyorum. Çünkü böyle bir dernek daha kurulmadı” demiş.

Bulut Takdir Etme Derneği (https://cloudappreciationsociety.org/)

Sonunda Gavin, “Bulut Takdir Etme Derneği”ni ( The Cloud Appreciation Society) 2006 yılında kurmuş. Önce kâr amaçlı olarak düşünmemiş. Ancak sürdürebilirlik için ticari işletme modelini seçmiş. Şu an derneğin dünyanın 120 ülkesinden 60.000 üyesi bulunuyor.

Orhan Veli, “Bulut” şiirinde şöyle der:

Kuşçu amca!
Bizim kuşumuz da var,
Ağacımız da;
Sen bize bulut ver sade,
Yüz paralık.

Orhan Veli, on paralık bulut istemiş ama söz konusu derneğe üyelik biraz daha pahalı. Üyelik ücreti ilk yıl için 34,5 Sterlin. Daha sonraki yıllar 27,5 Sterlin. Üyelik ne sağlıyor:

Üyelik rozeti, üyelik sertifikası, bulut tanıma çarkı (iCloud selector), her gün “Günün bulutu” (Cloud a-Day Service) elektronik postası ve satılan mallardan %10 indirim.

Üyeler, dünyanın değişik yerlerinde gördükleri bulutların resmini çekip yolluyorlar. Bu fotoğraflar yukarında link’ini verdiğim web sitesinde yayınlanıyor. Üyelerin posta kutularına her gün bir bulut resmi yollanıyor. Dernek bulutlar konusunda kitaplar yayınlıyor, eğitimler veriyor. Üyelik aidatların her yıl %5’i uygun görülen bir hareketi desteklemede kullanılıyor. Örneğin, 2019 yılında

FogQuest isimli, kâr amacı gütmeyen bir Kanadalı Sivil Toplum örgütüne yardım etmişler. Orta Amerika’da kurak ama sisli geçen kış ikliminde, sisten taze içme suyu elde etme projesini desteklemişler.

Derneğin Manifestosu

Dernek, bulutlar hakkındaki görüşlerini bir manifesto ile şöyle duyurmuş:

Biz bulutların haksız biçimde kötülendiğine ve onlarsız bir yaşamın, ölçülemeyecek türde yoksul bir yaşam olacağına inanıyoruz.

Bulutların doğanın bir şiiri olduğunu düşünüyoruz. Bulutların doğanın en eşitlikçi gösterisi olduğuna inanıyoruz. Çünkü herkes bulutları her an (bedelsiz) seyredebilir.

Mavi gökyüzü düşüncesi (Blue-sky thinking) ile gördüğümüz her yerde çarpışmaya and içiyoruz. Çünkü günler boyu bakacağınız monoton (mavi) gökyüzü sıkıcı olacaktır.

Bulutların, atmosferin ruh halinin bir göstergesi ve bir kişinin yüz ifadesini okumak gibi olduğunu hatırlatmak isteriz.

Bulutların düş-kuranlar, hayal edenler için olduğuna ve onlara dalıp bakmanın ruha faydalı olduğuna inanıyoruz. Onlara baktıklarında bir şekil görenler, psiko analiz faturalarından tasarruf etmiş olurlar.

Ve dinleyen herkese şunu diyoruz: Yukarıya, o sonsuz güzelliğe bakın. Başınız bulutların üstünde olarak yaşamayı hatırlayın her zaman.

Bir yorum

Su, yaşam kaynağıdır. Bulutlar ise su çevriminde bir ara kademedir. Havadaki su buharı, gökyüzüne yükseldikçe soğuyan hava ile yoğunlaşır ve küçük su damlacıklarını ya da buz kristallerine dönüşür.. Küçük su damlacıkları bir araya gelerek bulutları oluşturur. Bulutların içindeki küçük damlacıklar birleştikçe büyür ve yağmur damlaları ortaya çıkar. Büyüyünce ağırlaşan damlalar bulutta tutunamayınca yağmur olarak yere iner. Hava soğukluğuna bağlı olarak da yağmur yerine dolu ya da kar olarak da yere inebilir.

Bulutları takdir etmemek mümkün değildir. Yaşam kaynağımız suyu, yeryüzündeki canlılar için gökyüzünde konuk ederler. Bunu da üstün yetenekli, çalışkan bir ressam edasıyla yaparlar. Bu nedenle gökyüzünde çizdikleri tablolar dinamiktir, her an değişebilir. Yeryüzünden bunu görebilenler bundan zevk alabilenler, bunu takdir ederler. Örneğin, bulutlar hemen hemen her şairin dizelerine girmiştir. Henüz yaratıcılıkları köreltilememiş çocuklar gökyüzüne bakıp bulutlarla ne dünyalar yaratırlar. İşte Gavin Pretor-Pinney de dünyadaki bulut seven insanları bir araya getirerek bunu iş haline getirmiş. (Yukardaki hikayeyi The New York Times gazetesinin 4 Mayıs 2016 tarihinde yayınlanan bir makalesinden (“The Amateur Cloud Society That (Sort Of) Rattled the Scientific Community”) aldım.). Bir bulut sevdalısı olarak yazmaya, konuşmaya devam ediyor..

Canınız sıkıldıkça siz de başınızı kaldırıp gökyüzündeki bulutlara bakın. Dernek manifestosunda söylediği gibi, o sonsuz güzelliğe bakın. Bakın bakalım, neler görüyorsunuz. Üstelik bedava; şimdilik (!)…

QOSHE - Bulutlara nasıl bakıyorsunuz? - Dr. Uğur Tandoğan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bulutlara nasıl bakıyorsunuz?

13 1
13.02.2024

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

Mevlâna

- Bulut özlemi

Gavin Pretor-Pinney, bir İngiliz. Grafik tasarım işi ile uğraşırmış. Bu işin yanında bir arkadaşı ile birlikte “The Idler” (Aylak) dergisini de çıkarırmış. Dergi, adı üstünde, aylaklığa övgü düzen bir edebiyat dergisi. İnsanların iş dünyasındaki çılgınca koşuşturmalarını, kariyer kariyer diye beyinlerini yakmalarını eleştiriyormuş. Onlara beyinlerini serbest bırakarak yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarını öğütlüyormuş. On yıllık koşuşturmadan sonra Gavin omuzundaki yükü fark etmiş. Dergide meşalesini tuttukları aylaklığı, bir süre de kendisi tatmak istemiş. Her şeyden elini ayağını çekerek 2003 yılında Roma’ya gitmiş. Roma’da yedi ay kalmış. Müzeleri, kiliseleri gezmiş. Buralardaki dinsel sanatı çok sevmiş. Tablolardaki ve fresklerdeki bulut resimleri dikkatini çekmiş. Gavin şöyle diyor: “Bulutlar adeta meleklerin üstüne uzandıkları sofalar gibiydi”. Belki bulutlara bu ilgisi algıda seçicilikten geliyordu. Çünkü Gavin Roma’nın mavi gökyüzünde bulut görememişti. Hani o çocukluğunda “gökyüzüne uzun merdivenle çıkıp pamuk tarlasından pamuk toplamayı hayal ettiği” bulutları özlemiş. Gavin Roma’da “Kuyular kurumadıkça suyun değeri bilinmez” atasözünü yaşamıştı. Bulutları göremeyince onların değerini anlamış.

İngiltere’ye döndüğünde hayran olduğu bulutlarına kavuşmuş. Sadece hayran olmakla kalmamış, onları her yönleri ile öğrenmeye çalışmış. Bulutların türlerini, bilimsel isimlerini ve onları oluşturan atmosferik koşulları öğrenmiş. Ve her yerde bulutlar hakkında konuşmaya başlamış. Örneğin, 2004 yılı sonlarında Cornwall’daki bir edebiyat festivaline konuşmacı olarak davet edilmiş. Gavin yapacağı konuşma için ilgi çekici bir başlık düşünmeye başlamış. Çünkü işi zormuş. Örneğin, bir yıl önceki festivalde konferansa gelen dinleyici sayısı, konuşmacılardan azmış. Üstelik, her zaman havanın kapalı olmasından şikayet edilen bir yörede bulutları savunmak gerçekten cesaret işi imiş. Gavin ilgi çekeceğini umduğu bir başlık seçmiş. "Bulut Takdir Etme Derneği açılış konuşması” demiş. Gerçekten de katılım........

© Ekonomim


Get it on Google Play