Malum önümüzdeki en büyük siyasi tartışma konusu yerel seçimler…

Üç ayrı siyasal tavır var…

Birincisi iktidar bloğundaki, “ölçelim, biçelim, uzlaşalım, bize uygun adayı bulalım” tavrı.

Bu tavır o kadar içselleştirilmiş bir tavır ki karşı çıkanın partisinden atılmasına kadar uzayan ciddi yaptırımların tartışma yaşanmaksızın hayata geçirilmesine izin veriyor.

Bakınız kısa süre önce “bu dönem MHP’ye en azından bir belediye vermezlerse, beni seçim çalışmalarında Kocaeli’de göremezler. Cumhur İttifakı, Kocaeli’de en az 4-5 belediyeyi kaybeder.” açıklamasını yapan milletvekili Saffet Sancaklı partisinden istifa etmek zorunda kaldı.

Dolayısıyla ortada belirlenmiş bir yol haritası, bu haritaya uyumsuzluğu asla kabul etmeyen bir irade ve partililer tarafından sergilenen durumun tam kabullenilmesi hali var…

İkinci siyasi tavır, düne kadar her türlü iş birliğine girdiği müttefiki ile net ve kesin çizgilerle ayrışma gayretinin sergilendiği bir tavır.

Bu tavır bir taraftan daha dün 15 milletvekilini ödünç alarak meclise girmekten imtina etmediğiniz müttefikinizle yan yana gelmemek için köprüleri attığınız ama bu durumu nesnel gerekçelerle anlatamadığınız için sürekli istifa ya da ihraç mekanizmalarının çalıştığı ve kan kaybetmenize yol açan bir tavır…

Bir de üçüncü olarak ana muhalefet tavrı var.

Mayıs seçimlerinde yaşanan mağlubiyetin sorumlusu olarak eski genel başkanı işaret edip, kendini aklama çabasıyla başlayan bir tavır bu. Seçim öncesinde milletvekili listelerine girmek için genel başkan önünde yapmadıkları kalmayanların, kurultayda aynı genel başkanın seçimi kaybetmesini ortaokul çocuğu edasıyla kutlamaları gibi garip bir tavır…

“Değişim” diye ortaya çıkanların, değişmemek için bin türlü gerekçe yaratmasından kaynaklanıyor bu garip tavır. “Değişim”in en büyük göstergesinin parti içindeki demokrasi ve bunun en somut hali olarak da ön seçim mekanizmasının çalıştırılması olacağı söyleniyordu.

Peki, öyle mi?

Özel-İmamoğlu ittifakının yaptığı şey şu: İttifakın İmamoğlu kanadı, “Başta İstanbul olmak üzere bizim belirleyeceğiniz yerlerde adayları biz belirleriz, siz genel merkez olarak bu isimleri aday olarak atarsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş” diyor. İttifakın Özel kanadı ise bu dayatmaya karşı çıkamadığı için (ya da kimbilir belki ittifakın ruhu bozulmasın diye) kendisine kalan her seçim bölgesinde farklı farklı yöntemler uyguluyor, artık ne kadar tutarsa…

Misal bazı seçim bölgelerinde genel merkez atama yapıyor bazılarında temayül yoklaması (hakim denetiminde ön seçim yerine) yapılıyor bazı yerlerde de diğer partilerle iş birliği yapılabilir mi diye bekleniyor. Ama bunları hiç biri kendisine ön seçim ve parti içi demokrasi sözü verilen tabanı ikna etmiyor.

Biraz geriye gidelim mi?

1989 yerel seçimleri kapıya dayandığında Türkiye, siyasal tarihinin en karışık zamanlarından birini yaşıyordu.

12 Eylül darbesi adı konulmamış biçimde sürüyor, partiler yeniden yapılanmanın alt üst oluşunu yaşıyor, yüksek enflasyon ve ekonomik tablo geniş kitleleri zorluyor, yıllarca sürecek terör örgütü eylemleri başlayıp, hız kazanıyordu.

İşte böyle bir ortamda, üstelik Halkçı Parti, SODEP birleşmesi nedeniyle parti içi mücadelelerin tavan yaptığı bir dönemde SHP yerel seçim adaylarını ön seçimle yapma kararı aldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için üç önemli isim yarıştı. Ali Dinçer, Nedim Tarhan ve Murat Karayalçın. Ön seçimi kazanan da Murat Karayalçın oldu, ABB’yi kazanan da… Kendi tarihindeki olumlu örnekleri görmezden gelerek, verilen sözlerin dışında politika izleyenlerin tavırlarının sonuçlarını hep beraber göreceğiz kuşkusuz.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım üç ayrı tavrın üç ayrı sonucu olacak ve bu sonuçlar aynı zamanda yerel seçimlerden sonra Türkiye’de siyasetin nasıl ve hangi yöntemlerle değişeceğini belirleyecek…

Evet, sorun kimin nereden, nasıl belediye başkanı seçileceği değil, sorun artık iyice belirginleşen, yeni siyasi yapıların ve aktörlerin belirleneceği yeni dönem Türkiye’sinde kimin nerede ve nasıl konumlanacağı…

QOSHE - Yerel seçimler yaklaşırken siyasetin mutfağı ve üç tavır - Mete Belovacıklı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yerel seçimler yaklaşırken siyasetin mutfağı ve üç tavır

5 8
25.12.2023

Malum önümüzdeki en büyük siyasi tartışma konusu yerel seçimler…

Üç ayrı siyasal tavır var…

Birincisi iktidar bloğundaki, “ölçelim, biçelim, uzlaşalım, bize uygun adayı bulalım” tavrı.

Bu tavır o kadar içselleştirilmiş bir tavır ki karşı çıkanın partisinden atılmasına kadar uzayan ciddi yaptırımların tartışma yaşanmaksızın hayata geçirilmesine izin veriyor.

Bakınız kısa süre önce “bu dönem MHP’ye en azından bir belediye vermezlerse, beni seçim çalışmalarında Kocaeli’de göremezler. Cumhur İttifakı, Kocaeli’de en az 4-5 belediyeyi kaybeder.” açıklamasını yapan milletvekili Saffet Sancaklı partisinden istifa etmek zorunda kaldı.

Dolayısıyla ortada belirlenmiş bir yol haritası, bu haritaya uyumsuzluğu asla kabul etmeyen bir irade ve partililer tarafından sergilenen durumun tam kabullenilmesi hali var…

İkinci siyasi tavır, düne kadar her türlü iş birliğine girdiği müttefiki ile net ve kesin çizgilerle ayrışma gayretinin sergilendiği bir tavır.

Bu tavır bir taraftan daha dün 15 milletvekilini ödünç alarak meclise girmekten imtina etmediğiniz müttefikinizle yan yana gelmemek için köprüleri attığınız ama bu durumu nesnel gerekçelerle anlatamadığınız için sürekli istifa ya da ihraç mekanizmalarının çalıştığı ve kan kaybetmenize yol açan bir tavır…

Bir de üçüncü olarak ana muhalefet tavrı var.

Mayıs........

© Ekonomim


Get it on Google Play