Zafer ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com

Ocak ayında yapılan tahminlerde yılbaşında asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zamdan sonra enflasyonun da yüksek çıkacağı öngörülmüştü ve aynen öyle de oldu. Ancak şubat ayında enflasyonun ocak ayından daha düşük veya en azından eşit çıkması beklenirken ocak ayından daha yüksek çıktı. (Ocak:64,77, Şubat 67,07)

Düşük faiz yüksek kur modeline geçtiğimiz Eylül 2021’den bu yana yüksek enflasyonla mücadele ediyoruz ve ekonomi yönetimi sık sık enflasyonun düşeceği yönünde tarih vermelerine rağmen bir türlü de enflasyon dönemine geçemedik. Bunun yegâne sebebi dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, hiçbir ekonomi bilim insanının benimsemediği ve sürekli ikaz ettiği ekonomik modelde ısrar etmemizdir. Geçtiğimiz son milletvekili seçimlerine kadar %8,5 seviyelerine kadar indirilen politika faizi nedeniyle döviz kurları yükseldiğinden fiyatlar sürekli olarak artmış, özellikle dar ve sabit gelirliler geçim sıkıntısı çekmeye başlamış; hatta ekonomik koşullardan dolayı şehirlerarası veya semtler arası göç etmek zorunda kalanlar da olmuştu. Sistemin amacı, üretim kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak ihracatın artmasıyla birlikte ülkeye döviz girdisi sağlanarak enflasyonun kontrol altına alınmasıydı. Ucuz maliyetli kredilerin bir türlü üretim işletmelerine ulaşamaması nedeniyle sistem amacına ulaşamadı ve son seçimlerden sonra iş başına gelen ekonomi yönetimi düşük faiz politikasından vaz geçerek ve bana göre en doğru karar olan tam bir u dönüşü yaptı ve politika faizleri mayıs ayından günümüze kadar her ay belli puanlarda arttırılarak %45 e kadar yükseltti.

Normal olarak faizlerin yükselmesinden sonra enflasyonun düşmesi beklenirken maalesef enflasyon yükselmeye devam etti ve vatandaşın sıkıntıları da pik yaptı. Özellikle emekliler için yapılan zamlar yüksek enflasyon karşısında komik kaldı. Öyle ki son dönemde yapılan üç defa düzenlemeden sonra en düşük emekli maaşı nasıl oluyorsa 10,000 TL de sabit kaldı. Özellikle sosyal medyada sık sık dile getirilen ve haklı olarak memurlar gibi 7000 veya 10000 TL seyyanen zam beklentileri ise boşa çıktı. Çünkü seyyanen zam olayının Sn. Cumhurbaşkanı tarafından mümkün olmadığı, bütçenin buna müsait olmadığını açıkladı. Tabii ki bu açıklama da kamuoyunda tepki çekti ve diğer her türlü harcamalara yeterli para bulunduğunu, emeklilere gelince verilmediğini dile getirmeye devam ediyorlar.

Enflasyonla mücadelede etmek için ekonomi yönetiminin uyguladığı sıkılaştırılmış para politikası yani tedavüldeki para miktarının kontrol altına alınması doğru karardır. Çünkü sık sık gelen fiyat artışları hem tüketici hem de üretici açısından yanlış bir algı oluşmasına yol açtı. Yani tüketici nasıl olsa zam gelecek endişesiyle ihtiyacından fazla alım yapması, satıcının da alıp yerine koyamam düşüncesiyle gelişigüzel fiyat oluşturması sonucunda talep artışı olmasına sebep oldu ve arz talep kanununa göre fiyatlar kendiliğinden yükselmeye başladı. İşte iç talebi düşürmek için piyasadaki para miktarının azaltılmasının amacı yani talebin daraltılması sonucu oluşacak arz fazlası nedeniyle fiyatların düşmesini sağlamaktır. Ancak sadece sıkılaştırılmış para politikası uygulamasının yetersiz kaldığı ortadadır. Bunun yanında maliye politikası da uygulanmak zorundadır ve bu da iki şekilde olabilir. Birincisi vergileri arttırmak ve bazı ürünlere zam yapmak olabilir ama bu da geçtiğimiz yıl yapıldı ve enflasyon olarak karşımıza çıktı. İkincisi ise kamu harcamalarında tasarrufa gidilesi şeklindedir. Bu konuda yorum yapmıyorum çünkü hepimiz tahmin edebiliriz.

Enflasyonla mücadelede bir diğer etken ise yapısal reform uygulamasıdır. Örneğin tarım ülkesi olmamıza rağmen başta baklagiller olmak üzere birçok ürünü ithal ederek dövizle getiriyoruz hatta bazı ürünlerin gümrük vergilerini kaldırıyoruz. Bu son derece yanlış bir tutumdur. Günümüzde tarım üreticileri maliyetlerin yüksekliği ve bunun sonucu olarak ürettiklerinin karşılığını alamadıkları için ekim yapmadıkları tarım arazilerinin boş kaldığı bir gerçektir. Hükümet tarafından verilen tarım destekleri yetersiz kaldığından tekrar gözden geçirilmeli en başta çiftçinin olmazsa olmazı olan zirai ilaç, mazot, gübre, fide gibi temel ihtiyaçlardan KDV ve ÖTV alınmamalıdır.

Sanayide ise yapılan üretim ithalata bağlı olmaktan kurtarılmalıdır. Günümüzde yaptığımız üretimim hammadde ve ara malının %50 den fazlası yurt dışından ithal edilmekte bunlara döviz ödenmektedir. Doğal olarak kurlar yükseldiğinde de maliyet artmakta bu da zorunlu olarak üretim maliyetlerine yansıtıldığı için enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır.

2024 yılı sonu için hedef enflasyon %36-42 arasında olacağı yetkiler tarafından açıklanmıştı ve doğalgazda yapılan bir yıllık indirimin sone ereceği mayıs ayında pik yapacağı ve yılın ikinci yarısında özellikle geçen yıl temmuz ağustos aylarında bütçe açığı nedeniyle sık sık yapılan akaryakıt zamları nedeniyle aylık enflasyonun %8-9m lara çıkması ve bu yıl baz etkisiyle de olsa aynı aylarda enflasyonun düşme eğiliminde olacağı ve yıl sonunda 38-42 arasında gerçekleşeceği tahmin edilmişti. Tabii ki bu tahminler normal koşullarda geçerlidir.2023 yılında yaşadığımız deprem, orman yangını, savaşlar, sel gibi etkenler inşallah yaşamayız. Önümüzdeki süreçte tahminlerin seyrini izleyeceğiz.

Enflasyon son derece geniş bir kavramdır ve yazılacak veya söylenecek birçok konu içermektedir ama burada kesmek zorundayım. Çünkü aşağıda TÜİK tarafından açıklanan şubat ayı enflasyon verilerini paylaşacağım.

TÜİK tarafından açıklanan aylık %4,5 ve yıllık %67 oranları her zaman olduğu gibi tartışılabilir. ENAG ın ise açıkladığı yıllık enflasyon %120 dir. Kim ne açıklarda açıklasın gerçek enflasyon halkın yaşadığı durumdur. TÜİK’den aldığım şubat ayı TÜFE bilgileri aşağıdaki gibidir.

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %67,07, aylık %4,53 arttı

TÜFE'deki (2003=100) değişim 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %4,53, bir önceki yılın Aralık ayına göre %11,54, bir önceki yılın aynı ayına göre %67,07 ve on iki aylık ortalamalara göre %55,91 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %43,44 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %94,78 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %0,20 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %12,76 ile eğitim oldu

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5'li Düzey) 2024 yılı Şubat ayı itibarıyla, 12 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 6 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 125 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %70,31, aylık %4,23 oldu

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'deki değişim, 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %4,23, bir önceki yılın Aralık ayına göre %11,37, bir önceki yılın aynı ayına göre %70,31 ve on iki aylık ortalamalara göre %60,96 olarak gerçekleşti.

Kaynak: TÜİK

QOSHE - TÜFE şubat ayında da yüksek çıktı - Serbest Kürsü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TÜFE şubat ayında da yüksek çıktı

20 1
09.03.2024

Zafer ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com

Ocak ayında yapılan tahminlerde yılbaşında asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zamdan sonra enflasyonun da yüksek çıkacağı öngörülmüştü ve aynen öyle de oldu. Ancak şubat ayında enflasyonun ocak ayından daha düşük veya en azından eşit çıkması beklenirken ocak ayından daha yüksek çıktı. (Ocak:64,77, Şubat 67,07)

Düşük faiz yüksek kur modeline geçtiğimiz Eylül 2021’den bu yana yüksek enflasyonla mücadele ediyoruz ve ekonomi yönetimi sık sık enflasyonun düşeceği yönünde tarih vermelerine rağmen bir türlü de enflasyon dönemine geçemedik. Bunun yegâne sebebi dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, hiçbir ekonomi bilim insanının benimsemediği ve sürekli ikaz ettiği ekonomik modelde ısrar etmemizdir. Geçtiğimiz son milletvekili seçimlerine kadar %8,5 seviyelerine kadar indirilen politika faizi nedeniyle döviz kurları yükseldiğinden fiyatlar sürekli olarak artmış, özellikle dar ve sabit gelirliler geçim sıkıntısı çekmeye başlamış; hatta ekonomik koşullardan dolayı şehirlerarası veya semtler arası göç etmek zorunda kalanlar da olmuştu. Sistemin amacı, üretim kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak ihracatın artmasıyla birlikte ülkeye döviz girdisi sağlanarak enflasyonun kontrol altına alınmasıydı. Ucuz maliyetli kredilerin bir türlü üretim işletmelerine ulaşamaması nedeniyle sistem amacına ulaşamadı ve son seçimlerden sonra iş başına gelen ekonomi yönetimi düşük faiz politikasından vaz geçerek ve bana göre en doğru karar olan tam bir u dönüşü yaptı ve politika faizleri mayıs ayından günümüze kadar her ay belli puanlarda arttırılarak E e kadar yükseltti.

Normal olarak faizlerin yükselmesinden sonra enflasyonun düşmesi beklenirken maalesef enflasyon yükselmeye devam etti ve vatandaşın sıkıntıları da pik yaptı. Özellikle emekliler için yapılan zamlar yüksek enflasyon karşısında komik kaldı. Öyle ki son dönemde yapılan üç defa düzenlemeden sonra en düşük emekli maaşı nasıl oluyorsa 10,000 TL de sabit kaldı. Özellikle sosyal medyada sık sık dile getirilen ve haklı olarak memurlar gibi 7000 veya 10000 TL seyyanen zam beklentileri ise boşa çıktı. Çünkü seyyanen zam olayının Sn. Cumhurbaşkanı tarafından mümkün olmadığı, bütçenin buna müsait olmadığını açıkladı. Tabii ki bu açıklama da kamuoyunda tepki çekti ve diğer her türlü harcamalara yeterli para bulunduğunu, emeklilere gelince verilmediğini dile getirmeye devam ediyorlar.

Enflasyonla mücadelede etmek........

© Ekonomim


Get it on Google Play