Türkiye’de pek çok seçimin yaşandığı son 5 yıllık dönemde, iç politika ile dış politika birbirine iyice karıştırılmıştı.

2019 yerel seçimlerinde muhalefetin İstanbul Belediye Başkan adayının, o dönemde “katil/darbeci” olarak anılan Mısır Lideri Sisi’ye benzetilmesini duyduk; 2017 Anayasa referandumu öncesinde Türk hükümetinden bir Bakan’ın izinsiz seçim çalışması yaptığı gerekçesiyle Hollanda’dan sınırdışı edildiğini gördük; 2023 seçimlerinden önce Yunanistan Başbakanı Miçotakis bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “benim için bitmiştir” diye tanımlandı. Saymakla bitmiyor.

Ancak unutulmamalı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 yıllığına daha seçilmiş olması ve TBMM’de Cumhur ittifakının çoğunluğu sağlaması, Mart sonundaki yerel seçimleri “formalite” haline getiriyor AK Parti hükümeti açısından. 31 Mart seçimlerinde istenilen başarının elde edilememesinin biraz keyif kaçırma ihtimali olsa da, AK Parti açısından asıl sorun bu değil. Asıl sorun Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz.

Ekonomik krizi aşmanın yolu ise, Batı ile ilişkileri yeniden düzeltmekten geçiyor.

Ancak Batı da aynı “batı cephesi” değil artık. Antalya’daki diplomasi forumunda bile ortaya çıktı; Avrupa Birliği içinde Rusya üzerinden müthiş bir kavga yürüyor. Slovak ve Macar Dışişleri Bakanları, Antalya Diplomasi Forumu sırasında Rus mevkidaşları Lavrov ile görüşüp, şakalaştıklarında, Avrupa başkentleri karıştı.

ABD’de ise Gazze meselesi nedeniyle ciddi sıkıntı var. Kasım ayında yapılacak seçimler öncesinde ABD’nin demokrat Başkanı Biden çok zor durumda. O kadar ki, ABD’de seçimlerdeki “değişken eyaletlerden” Michigan’da demokrat seçmenler bile Biden’a tam destek vermedi; Ön seçimlerde demokrat seçmenlerden yaklaşık

yüzde 15’i Biden yönetiminin Gazze meselesindeki tutumunu protesto için “boş” oy kullandı.

Nitekim Biden’ın çaresizliği hafta sonunda ABD’nin Gazze’ye “insani yardımına” da yansıdı; Gazze’ye normal yollardan, tırlarla yardım göndermek konusunda İsrail’i “ikna edemeyen” koskoca ABD, bölgedeki açlık karşısında çareyi yardımları paraşütle havadan atmakta buldu. Kendisine “özgür dünyanın lideri” sıfatını layık gören bir ülke için ne zavallılık...

Batı karıştıkça, Rusya moral buluyor gibi; Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un Antalya’da çizdiği “mağrur” tavır, hatta Moskova açısından Ukrayna’nın ardından yeni bir “hedefin” daha işaretini vermesi dikkate değer. Lavrov Moldova sınırları içinde olan, ancak tek tarafl ı “bağımsızlık” ilan eden Transdinyester bölgesi hakkında “Kiev rejiminin yaptıklarını yapıyorlar, Rusçayı dışlıyorlar. Ukraynalılarla birlikte aynı zamanda ciddi ekonomik baskılar yapıyorlar” dedi. Rusya önce Gürcistan’ın ikiye bölünmesinde, ardından Ukrayna’dan Kırım’ın alınmasında, son olarak da son Ukrayna işgalinde hep aynı süreci işletmişti.

Lavrov’un açıklamalarından öne çıkan bir başka unsur ise, komşularla “barışma” yoluna girmiş Ankara’nın Şam’la normalleşmesinin “başka bahara” kaldığına işaret ediyor. Rus Dışişleri Bakanı, Gazze’deki kaosun giderek büyüdüğü bir ortamda, Ankara ile Şam arasındaki normalleşmesinin mümkün görünmediğini net ifadelerle ortaya koydu.

Oysa Türkiye’deki hükümet yanlısı bazı gazeteciler, Putin’in o çok beklenen ziyaretinin önemli gündem maddelerinden birini Şam-Ankara normalleşmesi olabileceğini yaymaya çalışıyorlardı epeydir. Belli ki Putin’in olası Türkiye ziyaretinde Suriye gündemi pek yok. “Rusya yeni bir tahıl anlaşmasıyla ilgilenmiyor” diyen Rus Tarım Bakanı’nın sözleri ise, yine Ankara’nın yeniden ısıtmaya çalıştığı Karadeniz tahıl anlaşmasına uzak olduğunu gösterdi.

Putin ziyaretine kala kala yeni nükleer santral anlaşması kalıyor gibi; Tabi eğer Türkiye’nin Batı’ya yaklaşmasına kızıp, Türkiye’ye ziyaretini yine “ertelemezse…”

QOSHE - “Dış güç” söylemi, işbirliğine dönüşürken... - Zeynep Gürcanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Dış güç” söylemi, işbirliğine dönüşürken...

48 1
04.03.2024

Türkiye’de pek çok seçimin yaşandığı son 5 yıllık dönemde, iç politika ile dış politika birbirine iyice karıştırılmıştı.

2019 yerel seçimlerinde muhalefetin İstanbul Belediye Başkan adayının, o dönemde “katil/darbeci” olarak anılan Mısır Lideri Sisi’ye benzetilmesini duyduk; 2017 Anayasa referandumu öncesinde Türk hükümetinden bir Bakan’ın izinsiz seçim çalışması yaptığı gerekçesiyle Hollanda’dan sınırdışı edildiğini gördük; 2023 seçimlerinden önce Yunanistan Başbakanı Miçotakis bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “benim için bitmiştir” diye tanımlandı. Saymakla bitmiyor.

Ancak unutulmamalı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 yıllığına daha seçilmiş olması ve TBMM’de Cumhur ittifakının çoğunluğu sağlaması, Mart sonundaki yerel seçimleri “formalite” haline getiriyor AK Parti hükümeti açısından. 31 Mart seçimlerinde istenilen başarının elde edilememesinin biraz keyif kaçırma ihtimali olsa da, AK Parti açısından asıl sorun bu değil. Asıl sorun Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz.

Ekonomik krizi aşmanın yolu ise, Batı ile ilişkileri yeniden düzeltmekten geçiyor.

Ancak Batı da aynı “batı cephesi” değil artık. Antalya’daki diplomasi forumunda bile ortaya çıktı; Avrupa Birliği içinde Rusya üzerinden müthiş bir kavga yürüyor.........

© Ekonomim


Get it on Google Play