Dünyada "çok aktörlü" yeni uluslararası sistem yavaş yavaş ortaya çıkarken,2. Dünya Savaşı sonrasında /soğuk savaş döneminde kurulmuş küresel ekonomi, güvenlik ya da ticaret kurumları da tartışmaya açılmış durumda.

Çin ve Rusya'nın "küresel güney" ile girdiği ilişkilerde "milli para birimi kullanımına" ağırlık vermeleri, hatta bunu giderek genişleyen BRICS'a de taşımaları, Amerikan dolarının hâkimiyetine, dolayısıyla Washington'un küresel ekonomi üzerindeki etkinliğinin sona erişine işaret ediyor. Yine büyük oranda ABD kontrolündeki IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar tartışılmaya başlanırken, Çin'in hamleleri Dünya Ticaret Örgütü'nün "ticaret jandarmalığını" giderek daha çok zora sokuyor.

Ekonomi ve ticaretteki bu "yeni sistem" arayışı, kendisini güvenlik alanında da göstermeye başladı;

ABD'NİN KURDUĞU İKİLİ SAVUNMA PAKTLARI

ABD'nin İngiltere ve Avustralya ile kurduğu AUKUS paktı, Hindistan, Japonya ve yine Avustralya ile başlattığı "dörtlü güvenlik diyaloğu" bunun ilk somut örnekleri.

ABD'nin Kuzey Avrupa ülkeleri ile birbiri ardına ikili savunma paktları yapması dikkat çekici; ABD son birkaç ay içinde önce İsveç'le, ardından Finlandiya ile son olarak da Danimarka ile ikili savunma anlaşmaları yaptı. Soğuk savaş döneminin "tarafsız" ülkeleri İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik serüvenleri dışında, Washington yönetiminin bu ülkelerle ikili düzeyde de savunma işbirliğine girme sürecinin altını çizmekte fayda var. NATO'nun kurucu üyesi olan Danimarka ile ABD'nin bugünlerde aniden ikili savunma anlaşması imzalanma ihtiyacı hissetmesi üzerinde de ayrıca üzerinde düşünmeye değer. Washington'un bu yöneliminin arkasının da geleceğini tahmin etmek güç değil. Tüm bunlara NATO üyesi Yunanistan'ın, Rusya'nın başat aktör olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi Ermenistan'la girdiği savunma işbirliği sürecini de eklemek gerek; Yunanistan Ermenistan'la hem ikili düzeyde, hem de Kıbrıs Rum Kesimi'ni de dâhil ederek üçlü düzeyde "askerî işbirliği anlaşmaları" imzaladı geçen hafta. Birbiriyle "rakip" konumdaki iki uluslararası güvenlik örgütüne, NATO ve KGAÖ'ye üye iki devletin "nasıl askeri işbirliği" yapacakları, aslında yeni uluslararası düzenin oluşmakta olan kodlarını da somut olarak gösteriyor; Mevcut uluslararası güvenlik örgütleri yavaş yavaş "anlamsızlaşırken", yerine yenileri oluşturulmaya başlandı bile.

HAKAN FİDAN'IN NATO ELEŞTİRİSİ

NATO üyesi Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın TBMM'de bakanlığının bütçesini savunmak için yaptığı konuşmada NATO'ya yönelik eleştirileri de elbette, uluslararası güvenlik alanındaki bu yeni eğilimlerle yakından ilgili;

Fidan, NATO üyesi müttefikleri, Türkiye'yi terörle mücadelede yalnız bırakmak, hatta bu mücadeleyi "bizzat baltalamakla" suçladı konuşmasında. Aynen şöyle dedi;"- Bazı NATO ülkelerinin son yıllarda uyguladığı politikalara baktığınızda, Suriye'de PKK-YPG'ye verilen destek ve Türkiye'ye savunma sanayinde uygulanan yaptırımlar, bir çelişki oluşturmaktadır."

Fidan'ın çıkışları bununla da kalmadı; Balkan ülkeleri, Gürcistan, hatta savaşın ortasındaki Ukrayna ile bile tam üyelik süreçlerini işletmeye başlayan ya da olan süreçleri ilerleten Avrupa Birliği'nin, on yıllardır resmen "aday ülke" olan Türkiye'yi dışlamasına de sert eleştirilerde bulundu Fidan; "Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi ortak değil rakip olarak görmesi ve bazı NATO müttefiklerimizin güvenlik hassasiyetlerimizi dikkate almaması, ülkemizi daha fazla kabiliyet ve alternatif stratejiler geliştirmeye yöneltmektedir" dedi.

Bu "alternatifl er" daha önce bir türlü tedarik edilemeyen Patriotlar nedeniyle, Rusya'dan S-400 füze sistemleri alımı olarak yaşanmıştı. Şimdilerde, ABD'nin satmak için binbir zorluk çıkardığı F-16'lar, Almanya'nın görüşme masasına bile getirmediği Eurofighter savaş uçaklarına karşı, örneğin Pakistan- Çin yapımı -aslında çok da beğenilmeyen- savaş uçaklarına yönelinebileceği Ankara'da konuşulmaya başlandı bile.

Şimdilik savunma alanındaki eksikliklere NATO tedariki dışında "alternatif" bulmaya çalışmanın bir adım sonrası, Türkiye'nin kendisine yeni "güvenlik ittifakları" araması olarak da ortaya çıkabilir. Dünya zor ve değişik zamanlardan geçiyor; Baksanıza, artık NATO bile "anlamsızlaşmaya" başladı bile...

QOSHE - Küresel güvenlikte yeni dönem; NATO "anlamsızlaşıyor" mu? - Zeynep Gürcanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Küresel güvenlikte yeni dönem; NATO "anlamsızlaşıyor" mu?

44 1
23.12.2023

Dünyada "çok aktörlü" yeni uluslararası sistem yavaş yavaş ortaya çıkarken,2. Dünya Savaşı sonrasında /soğuk savaş döneminde kurulmuş küresel ekonomi, güvenlik ya da ticaret kurumları da tartışmaya açılmış durumda.

Çin ve Rusya'nın "küresel güney" ile girdiği ilişkilerde "milli para birimi kullanımına" ağırlık vermeleri, hatta bunu giderek genişleyen BRICS'a de taşımaları, Amerikan dolarının hâkimiyetine, dolayısıyla Washington'un küresel ekonomi üzerindeki etkinliğinin sona erişine işaret ediyor. Yine büyük oranda ABD kontrolündeki IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar tartışılmaya başlanırken, Çin'in hamleleri Dünya Ticaret Örgütü'nün "ticaret jandarmalığını" giderek daha çok zora sokuyor.

Ekonomi ve ticaretteki bu "yeni sistem" arayışı, kendisini güvenlik alanında da göstermeye başladı;

ABD'NİN KURDUĞU İKİLİ SAVUNMA PAKTLARI

ABD'nin İngiltere ve Avustralya ile kurduğu AUKUS paktı, Hindistan, Japonya ve yine Avustralya ile başlattığı "dörtlü güvenlik diyaloğu" bunun ilk somut örnekleri.

ABD'nin Kuzey Avrupa ülkeleri ile birbiri ardına ikili savunma paktları yapması dikkat çekici; ABD son birkaç ay içinde önce İsveç'le, ardından Finlandiya ile son olarak da Danimarka ile ikili savunma anlaşmaları yaptı. Soğuk savaş döneminin "tarafsız" ülkeleri İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik serüvenleri dışında, Washington yönetiminin bu ülkelerle ikili düzeyde de savunma........

© Ekonomim


Get it on Google Play