Ortadoğu'da çatışma ortamı genişliyor; İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonuna devam ederken, kaosu bahane edip Akdeniz'e askeri yığınak yapan ABD ve İngiltere de Yemen'i bombaladı.

ABD ve İngiltere uçaklarının fiilen katıldığı Yemen bombardımanına Hollanda, Kanada, Avustralya ve Bahreyn gibi ülkeler de destek sağladı. İşin ilginci tarafı ise, operasyona Suudi Arabistan'dan gelen tepki oldu; Suudi yönetimi bir yandan Yemen'deki Husiler'e karşı operasyon için hava sahasını açarken, diğer yandan operasyonun bölgedeki çatışma ortamında "yeni bir tırmanmaya yol açmaması" çağrısında bulundu. Belli ki yıllarca Yemen'deki Husiler'i kadın-çocuk demeden bombalayan Suudiler, yakın zamanda başlayan barış görüşmelerinin yara almasından endişeliler. Tipik Orta Doğu gerçeği; "Ben yapmıyorum, başkaları yapıyor" propagandası.

ABD ve ortakları Orta Doğu'da İran'ın vekil güçleriyle uğraşırken, İsrail de Lahey'de, BM çatısı altındaki uluslararası mahkemede "Gazze'de soykırım yapmak" suçlamasıyla yargılanıyor. Davayı açan bir Arap ülkesi değil; nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke değil, bir Orta Doğu ülkesi hiç değil. Davacı; Lahey mahkemesinin karar yetkisini tanıyan ülkelerden Güney Afrika Cumhuriyeti.

Sadece bu bile, Gazze'de yaşananın bir "Müslüman-Yahudi çatışması" olmadığını, bir insanlık meselesi olduğunu gösterir nitelikte. İsrail'in ise Lahey mahkemesinin yetkisini tanımadığını vurgulamak gerek. Ne karar çıkarsa çıksın, İsrail bunun "kendisini bağlamayacağı" propagandası yapacak, şimdiden belli.

İsrail'in Gazze operasyonlarına karşı çok sert çıkışlar yapan, Türkiye dâhil pek çok ülke ise Lahey'deki mahkemeyi yakından izliyor. Hatta Türkiye'de, bizzat iktidardaki AK Parti yetkililerinden sosyal medyada Lahey'deki davayı destekleyen yorumlar da geliyor.

Neden bu davayı Türkiye'nin açmadığı ise, "karar yetkisi" meselesinde gizli. Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı'nın karar yetkisini tanımıyor. Bu tanımama kararının ardında, Yunanistan'la Ege'deki anlaşmazlıklar gibi milli beka meselelerini uluslararası yargıçların kararına bırakmamak da var; Türkiye'nin sınır içi ya da sınır ötesindeki terörle mücadele operasyonlarının da da ilgili-ilgisiz bir ülke tarafından Lahey'deki mahkemenin önüne getirilmesi endişesi de var.

Sırf bu gerekçeler bile, Lahey'deki davanın Türkiye'de iç politika amaçlı propaganda malzemesi yapılmasını "çok tehlikeli" hâle getiriyor. Ama seçimler yakın, bu tehlikeye bakan kim?

NATO üyeliğinin Türkiye ve Macaristan tarafından hala onaylanmamasından rahatsız olan İsveç de siyasi propagandadan muzdarip;

Sivil Savunma Bakanı Bolin katıldığı bir konferansta sürpriz bir çıkışla" İsveç'te savaş olabilir" dedi. İsveç Genekurmay Başkanı Byden ise, "tüm İsveç vatandaşlarını zihnen savaşa hazır olmaya davet ettiğini" açıkladı. Belli ki bu çıkışlar, İsveç'in yılan hikâyesine dönen NATO üyeliğini hızlandırmak üzere yapıldı. Ancak ters tepti ve ülke karıştı. İnsanlar paniğe kapılınca Genelkurmay Başkanı "Amacım insanları endişelendirmek değil, düşünmelerini sağlamak" açıklaması yaptı. Sivil Savunma Bakanı ise, insanların uykularını kaçırmak istemediğini, sadece "ihtimallere dair farkındalıkları artırmayı" amaçladığını söylemek zorunda kaldı. Yine ters tepen benzer bir siyasi propaganda da Türkiye'de yaşandı geçen hafta; Cumhurbaşkanı Erdoğan MİT'in kuruluş yıl dönümünde beraberinde çok sayıda bakanla MİT yerleşkesinde bir törene katıldı. Konuşmasında "güvenlik-insan hakları dengesinin" güvenlik ayağına ağırlıklı vurgu yapan Cumhurbaşkanı, yaklaşan yerel seçimlerde de yine "beka meselesinin" kampanyanın üst sıralarında olduğunun işaretini de vermiş oldu.

Ancak işin olumsuz yanı, hem Cumhurbaşkanı'nın, hem de bazı bakanların kişisel sosyal medya hesaplarından törende hazır bulunan istihbarat yetkililerinin fotoğraflarının da yayınlanması oldu. Bu paylaşımlar kısa süre içinde silinse de, "beka" derken, bu uğurda mücadele eden pek çok güvenlik bürokratının görüntüsü kamuoyuna açıklanmış oldu. Propaganda yapmak iyi de; olası sonuçları da düşünmek gerek...

QOSHE - Propaganda ve ötesi - Zeynep Gürcanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Propaganda ve ötesi

41 28
13.01.2024

Ortadoğu'da çatışma ortamı genişliyor; İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonuna devam ederken, kaosu bahane edip Akdeniz'e askeri yığınak yapan ABD ve İngiltere de Yemen'i bombaladı.

ABD ve İngiltere uçaklarının fiilen katıldığı Yemen bombardımanına Hollanda, Kanada, Avustralya ve Bahreyn gibi ülkeler de destek sağladı. İşin ilginci tarafı ise, operasyona Suudi Arabistan'dan gelen tepki oldu; Suudi yönetimi bir yandan Yemen'deki Husiler'e karşı operasyon için hava sahasını açarken, diğer yandan operasyonun bölgedeki çatışma ortamında "yeni bir tırmanmaya yol açmaması" çağrısında bulundu. Belli ki yıllarca Yemen'deki Husiler'i kadın-çocuk demeden bombalayan Suudiler, yakın zamanda başlayan barış görüşmelerinin yara almasından endişeliler. Tipik Orta Doğu gerçeği; "Ben yapmıyorum, başkaları yapıyor" propagandası.

ABD ve ortakları Orta Doğu'da İran'ın vekil güçleriyle uğraşırken, İsrail de Lahey'de, BM çatısı altındaki uluslararası mahkemede "Gazze'de soykırım yapmak" suçlamasıyla yargılanıyor. Davayı açan bir Arap ülkesi değil; nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke değil, bir Orta Doğu ülkesi hiç değil. Davacı; Lahey mahkemesinin karar yetkisini tanıyan ülkelerden Güney Afrika Cumhuriyeti.

Sadece bu bile, Gazze'de yaşananın bir "Müslüman-Yahudi çatışması" olmadığını, bir insanlık meselesi olduğunu gösterir........

© Ekonomim


Get it on Google Play