İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, olağanüstü kurultayda aday olmayacağını açıklayarak 30 yıllık siyasi hayatının son düzlüğünde girdiği bir genel bir de yerel seçimden bir kazanım elde etmeden “şimdilik” siyasi hayatına nokta koyma kararı aldığını açıkladı.

Akşener, ödemesi gereken bedelleri ödediğini ve bundan pişman olmadığını, tercihlerini Türkiye’nin kazanımlarından yana yaptığını son konuşmasında belirtti ve İYİ Parti genel merkezindeki odasını boşalttı. Bu bir devrin sonu mu, Akşener tekrar siyaset arenasına çıkar mı, şimdilik bunu bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şeyler var.

Türkiye siyasetinde kadın bir siyasetçinin 30 yıl “tutunabilmesi” kolay bir şey değil ancak Akşener bunu başardı.

Siyasi hayatına 90’larda Doğruyol Partisi ile başlayan Akşener, kritik zamanların siyasetçisi olarak Türkiye’nin zor ve karanlık zamanlarında, yani 90’larda Susurluk Kazası ile istifa eden bir diğer kritik isim Mehmet Ağar’ın yerine içişleri bakanı olarak göreve getirildi. Bu dönem çok acıdır ki gözaltında kayıpların, beyaz torosların ve en son 28 Şubat’ın yaşandığı, ülkede Kürtler ve dindarların en ağır hak ihlallerine uğradığı dönemdi.

İlerleyen yıllarda Akşener, kuruluş aşamasında AK Parti’ye katıldı ardından istifa ederek MHP’ye geçti. 2015’te mahkeme kararı ile MHP’nin genel başkan adayı oldu ancak 2016’da MHP’den ihraç edildi. Bu dönem aynı zamanda AK Parti ve MHP’nin ittifak yaptığı dönemdi. Akabinde 2017’de İYİ Parti kuruldu ve Akşener partinin ilk genel başkanı oldu.

Yakın dönemde ise Akşener’i 6’lı Masa, Millet İttifakı içerisinde gördük, başkanlık seçimlerine üç kala Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tartışmaya açarak masayı dağıtmaya kalktı ancak bundan vazgeçti. Yerel seçimlere gelindiğinde ise bu kez İYİ Parti kendi başına yürüyecek diyerek bir ittifaka katılmadı, büyük şehirlerde kendi adaylarını çıkarttı. Seçim sonucunda da beklediği kazancı elde edemediği için daha önce de sinyallerini verdiği gibi genel başkanlıktan ayrıldı. Hayırlısı olsun.

Hayırlısı olsun da… Her partinin en temel hakkı seçimlere kendi adayı ile girmesidir yani birileri kazansın ya da kaybetsin diye kendi adaylarını çekmek zorunda değildir, ittifaklara girmek zorunda değildir. Bu nedenle geçmişinde ittifak olan Akşener’in son yerel seçimlerde kendi adayını çıkartmış olması eleştirilecek bir konu değil. Bununla birlikte, MHP’nin AK Parti ile olan ittifakına karşın yeni bir milliyetçi cephe açma, bir muhalefet oluşturma amacı olduğunu söyleyen Akşener’in 6’lı Masa’yı sallaması da kendi adayıyla yerel seçimlere gitmesi de günün sonunda iktidara yani Cumhur İttifakı’na yaramış oldu. 30 yıllık bir siyasetçi, kritik dönemlerin içişleri bakanı olan Akşener’in CHP ile yan yana yürümek istemeyecek kadar kendi çizgisinde olması yanında son seçimlerde muhalefete eksi, iktidara artı puan getirebilecek hamleler yapmış olmasının nedenleri de Akşener’in tamamladım dediği görevlerden biri miydi, yoksa bu fazla acımasızca bir itham mı olur? Şüphesiz en iyisini Sn Akşener bilir, kim bilir belki ileride siyasi anılarını yazarsa belki 30 yıllık siyasi hayatındaki bilinmeyenleri paylaşır da bizler de bilmediklerimizi öğreniriz.

Şimdilik, Sn. Akşener’in yolu açık olsun.

“Gazze ile ticareti kes!”

İsrail’in Gazze’de savaş adı altında işlediği şiddet soykırıma varacak boyuta geldi. Ve bu şiddet artık o kadar orantısız bir boyuta vardı ki İsrail’in bir numaraları müttefiki, savunucusu ABD dahi İsrail’in savaş suçlarına artık ortak olmak istemediği için “Ya sen Gazze politikanı değiştir ya da ben İsrail politikamı değiştireceğim” demek zorunda kaldı. Çünkü artık tüm dünyada ve hatta İsrail’de bile Netanyahu’nun katliamları insanların sindiremeyeceği boyuta geldi; yeni doğmuş bebeklerin parçalanmış bedenlerini artık Siyonistler dışında sindirebilecek bir kesim yok. Hal böyle olunca da birçok sivil, dünyanın her yerinde kendi ülkelerine İsrail ile ticareti kesmesi çağrısı yaptı. El hak doğrudur çünkü kimse soykırımın ortağı ya da finansörü olmak istemez. Ancak bu o kadar kolay değil. Zira İsrail’i güçlü yapan şey askeri güce sahip olmasından çok küresel çapta ekonomik güce sahip olmasıyla alakalı. Şu durumda devletlerin İsrail ile ticari ilişkilerini kesmesi kolay değil ancak bu ticarete sessiz kalabilmek ondan daha zor.

Nitekim Türkiye’de de bir grup genç, Türkiye’nin İsrail ile devam eden ticaretini kesmesi çağrısı yaparak eylem yaptı. Eylem sırasında iktidar ve ticarete devam edenler eleştirildi. Ve ondan sonra da olanlar oldu; başörtülü, 28 Şubat’tan etkilenmiş, babaları Mavi Marmara’da İsrail tarafından şehit edilmiş kızlar ve tanımadığımız birçok eylemci daha ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Ancak en kötü görüntü kadın bir polis memurunun elleri kelepçeli eylemciyi birkaç kez tokatlamasıydı. Haliyle bu duruma birçok tepki geldi zira bu hukuken suçtu, kabul edilebilir bir görüntü değildi. Nihayetinde olması gereken oldu ve bu polis memuru hakkında inceleme başlatıldı. Bitmedi… Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Cumhurbaşkanımızın onayıyla İsrail ateşkes ilan ve yardımların Gazze’ye girmesine izin verene kadar İsrail’e karşı yeni tedbirler alınmasına karar verildi.” Açıklaması yaptı. Ancak…

Ancak polis memuruyla ilgili soruşturma başlatılana, İsrail’e karşı yeni tedbirler alınacak açıklamasına kadar, yaklaşık 24 saat içinde, eylemcilerin “terörist” olduğu iddiası, polis şiddetini doğru bulmayanların İran ajanı olduğu ithamı, “oyuna gelmemek için devletimin, polisimin yanındayım” sloganları bırakın eylemcileri, Gazze’nin çığlıklarını bile “susturdu.” En acı olanı ise eylemcilere ve polis şiddetine karşı olanlara yönelik bu ağır ithamlar, Gazze hassasiyeti olduğunu söyleyenlerden, bir zamanlar devletin değil ama “devleti arkasına alıp ona buna sopa sallayanların” sopasını yemişlerden, sivil toplumcu olduğunu iddia edenlerden gelmiş olmasıydı.

Devlet İsrail’e karşı yeni tedbirler alacağız ve memurum soruşturmalı dedikten sonra yani eylemcileri dinledikten, eylemcilere olması gerektiği gibi cevap verdikten sonra acaba “devletim ve polisim” savunması bahanesiyle eylemcileri terörist ilan edenler ne yapacak? Çok da merak etmemeli, her zaman yaptıklarını, bir tevil, bir U dönüşü bulurlar nasıl olsa, çok da şey etmeye gerek yok.

Nihayetinde eylemciler, İsrail ile devam eden ticaretin kısıtlanması konusundaki talepleriyle doğru olanı yaptılar ve amaçlarına ulaştılar, kendilerine teşekkür etmek isteyenler ve eylemcilere attıkları iftiralar nedeniyle özür dileyip helallik almak isteyenler de fırsatı kaçırmasalar iyi olur. Zira hiçbir insan böyle bir utancın altında kalmamalı, öyle değil mi?

Merhaba Elips Haber okuru

Yaklaşık bir aydır ben de Elips Haber ailesine katıldım ve okurla buluştum. Değerli okurların henüz 5, 6 yazı olmasına rağmen yazılara gösterdikleri alakaya teşekkür etmek, bir merhaba demek isterim. Vesile ile; Ramazan Bayramımız mübarek olsun.

QOSHE - Bir devrin sonu mu? - Cemile Bayraktar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir devrin sonu mu?

8 0
09.04.2024

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, olağanüstü kurultayda aday olmayacağını açıklayarak 30 yıllık siyasi hayatının son düzlüğünde girdiği bir genel bir de yerel seçimden bir kazanım elde etmeden “şimdilik” siyasi hayatına nokta koyma kararı aldığını açıkladı.

Akşener, ödemesi gereken bedelleri ödediğini ve bundan pişman olmadığını, tercihlerini Türkiye’nin kazanımlarından yana yaptığını son konuşmasında belirtti ve İYİ Parti genel merkezindeki odasını boşalttı. Bu bir devrin sonu mu, Akşener tekrar siyaset arenasına çıkar mı, şimdilik bunu bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şeyler var.

Türkiye siyasetinde kadın bir siyasetçinin 30 yıl “tutunabilmesi” kolay bir şey değil ancak Akşener bunu başardı.

Siyasi hayatına 90’larda Doğruyol Partisi ile başlayan Akşener, kritik zamanların siyasetçisi olarak Türkiye’nin zor ve karanlık zamanlarında, yani 90’larda Susurluk Kazası ile istifa eden bir diğer kritik isim Mehmet Ağar’ın yerine içişleri bakanı olarak göreve getirildi. Bu dönem çok acıdır ki gözaltında kayıpların, beyaz torosların ve en son 28 Şubat’ın yaşandığı, ülkede Kürtler ve dindarların en ağır hak ihlallerine uğradığı dönemdi.

İlerleyen yıllarda Akşener, kuruluş aşamasında AK Parti’ye katıldı ardından istifa ederek MHP’ye geçti. 2015’te mahkeme kararı ile MHP’nin genel başkan adayı oldu ancak 2016’da MHP’den ihraç edildi. Bu dönem aynı zamanda AK Parti ve MHP’nin ittifak yaptığı dönemdi. Akabinde 2017’de İYİ Parti kuruldu ve Akşener partinin ilk genel başkanı oldu.

Yakın dönemde ise Akşener’i 6’lı Masa, Millet İttifakı içerisinde gördük, başkanlık seçimlerine üç kala Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tartışmaya açarak masayı dağıtmaya kalktı ancak bundan vazgeçti. Yerel seçimlere gelindiğinde ise bu kez İYİ Parti kendi başına yürüyecek diyerek bir ittifaka katılmadı, büyük şehirlerde kendi adaylarını çıkarttı. Seçim sonucunda da beklediği kazancı elde edemediği için daha önce de sinyallerini verdiği gibi genel başkanlıktan ayrıldı. Hayırlısı olsun.

Hayırlısı olsun da… Her partinin en temel hakkı seçimlere kendi adayı ile girmesidir yani birileri kazansın ya da kaybetsin diye kendi adaylarını çekmek zorunda değildir, ittifaklara girmek zorunda değildir. Bu nedenle geçmişinde ittifak olan Akşener’in son yerel........

© Elips Haber


Get it on Google Play