Bazı televizyon kanallarının mart 2024 seçim sonuçları üzerinden düzenlediği tartışma toplantılarında “Boş tencere iktidar düşürür mü-düşürmez mi?“ tartışması devam ediyor.

İşçi sınıfı ve diğer emekçi kitlelerinin mayıs 2023 genel ve mart 2024 yerel seçimlerine ilişkin sınıfsal davranışını gerçekliğine uygun şekilde ortaya koyacak verilerin olmadığı durumlarda ancak sınırlı bazı belirlemeler yapılabilir. Bu seçimlerin sonuçlarıyla sokağa yansıyan bireysel tepki çokluğu Erdoğan yönetimine karşı güvensizliğin arttığına işaret ediyor. On aylık sürede Erdoğan ve yönetimine destek gerilemiş, seçim-sandık-oy kullanma işlerine ilgisiz olan bir kısım dışta tutulduğunda, milyonlarca insan ya oy kullanma ihtiyacı duymamış, ya da AKP yerine başka partilere oy vermiş; AKP, bir önceki yerel seçime kıyasla 4.3 milyon daha az oy almıştır. Toplumun farklı kesimlerinden yüzlerce kişi, yaşam koşullarının artan kötüleşmesi, devlet kurumları ve bürokrasisinin kullanımıyla yağma ve yolsuzluğun yukarıdan aşağıya yaygınlaşması, siyasal baskı ve yasak zincirinin daha fazla gerilmesi, toplumun dini ve şoven milliyetçi ideolojik kuşatma ile sosyokültürel ve sosyopsikolojik cendereye alınması, Filistin’de kitlesel katliam yapan İsrail ile ticari ilişkilerin sürdürülmesi vb. gibi olgu ve gelişmeleri tutumuna dayanak göstermektedir.

Ekonomik koşullarının, insanların sosyal-siyasal davranışları ve tutumlarını tayin edici etkisi, materyalizmin insan toplumuna getirdiği açıklamanın başında yer alır. Zira Marx ve Engels tarafından açıklığa kavuşturulmasından beri, insanların (birey, topluluk, sınıf) yeme, içme, barınma gibi yaşam gereksinmelerini karşılama güdüsü ve eyleminin hareket ettirici başlıca etken olduğu bilinir. Burjuva iktisatçısı ve tarihçileri de, maddi yaşam koşullarının insanların siyasal ‘seçişleri’nin etkeni olduğunu, ancak tek etkeni olmadığını bilirler. Tencere iktidar düşürür mü düşürmez mi tartışması bu bakımdan, eski köye yeni adet özelliği göstermiyor.

Basitçe en temel ve zorunlu gereksinmelerini -ki bunlar toplumsal gelişme düzeyine göre şekillenir ve değişkenlik gösterirler- karşılayamayan kitleler, bu karşılayamamazlık durumu nedeniyle bir arayış içine girer, nedenlerini anlamaya çalışır, sorumlu gördükleri parti, hükümet vb. güçlere karşı tutum içine girer, bunun çeşitli biçimlerde dışa vururlar. Bu tutum, içinde bulunulan koşullarda, ekonomik zemin üzerinde şekillenen ekonomi dışı faktörler tarafından da koşullanır ve yönlendirilir. Kültürel-ideolojik, ulusal-siyasal bağlar alınan tutumda rol oynarlar.

2024 mart seçimlerinde bu etkenlerin tümü işlev gördü. Ekonomik etkenlerin yüzde 60.6 oranında rol oynadığına dair veriler bulunuyor (Optimar nisan 2024 araştırması). Kitlelerin çok geniş kesimleri, durmaksızın artan pahalılık nedeniyle asgari ve zorunlu gereksinmelerini karşılayamaz duruma düştüler. Sosyoekonomik, siyasal ve kültürel saldırıların yol açtığı yıkım, çöküş, umutsuzluk ve arayış, mutlak yoksullaşma koşullarında yaşamaya mahkum kılınan halk kitlelerinin önemli bir kesiminin, sistemin başlıca diğer önemli partisi olan CHP’ye yönelmelerine yol açtı. Yolsuzluk, yağma ve sefahatın yukarıdan aşağıya, iktidar-mevki basamaklarının bürokratik güç ve etkisiyle bağlı yaygınlaşması tepkinin kitleselleşmesinin bir diğer etkeniydi. Saray’ın günlük harcamalarının 35 milyon olduğu açığa çıktı. AKP iktidarında ülkenin madenleri, suları, kıyıları, meraları, ormanlık alanları, parti-devlet oligarklarıyla bağlı ve çok yaygın bir ağ oluşturan parti-örgüt-tarikat-cemaat bürokrasisi tarafından yağmalanır ve onlar zenginleşirken, giderek yoksullaşan ve aradaki uçurumun farkına varan halk kitlelerinin bir bölümü Yeniden Refah ve CHP gibi partilere yöneldi. Zenginleşerek holding patronlarına dönüşen tarikat-cemaat yöneticileriyle devlet yöneticileri ve tekeller arasındaki bağın deşifre olması, “İman gücüyle hareket eden sıradan insan”ın beynindeki soru işaretlerini çoğalttı; “Bunlar sahtekar ve yalancı, bunlar bizden değil!” anlayışına güç verdi. Üç-dört yaş çocuklarının korku ve zor yoluyla yönlendirilmesine, yargının Saray memuriyet birimine dönüştürülmesine, kitlelerin iktidarın buyruğunda tutulması için geliştirilip sürdürülen sistematik dezenformasyona tepki gösterenler, tepki göstermenin en risksiz biçimiyle de olsa tutumlarını ortaya koydular. CHP’ye destekte siyasal-kültürel-hukuksal cenderenin gevşetilmesi, belediye gelirlerinin sosyal hizmetler için harcanması ve yağma-rant belediyeciliğinin terk edilmesi beklentisi önemli rol oynadı.

Boş tencere iktidarı düşürmedi, ancak mutlak egemen güç olarak saltanatı sürdürmesinin koşullarının giderek ağırlaştığını göstermiş oldu. “Mesajı aldıklarını” beyan eden Erdoğan, mali, askeri, siyasal ve kültürel ideolojik çok yönlü “harekat programı”yla, biriken kitlesel tepkinin görünür kıldığı karşıt gelişmenin önünü kesmeye yöneldi. Ancak, amiyane deyişle hazine-maliye tamtakırdır! 22 yıllık sürede 500 milyar dolara yakın faiz ödenmesine rağmen dış borç tutarı 480 milyar dolar civarındadır. Enflasyon, TÜİK rakamlarıyla dahi yüzde 68 civarındadır ve bunun gıda maddeleri, konut kiraları, eğitim giderleri vb. alanlarda gerçekte yüzde 160’larda seyrettiği, verileriyle kanıtlıdır. Çalışabilir nüfusun yüzde 10’dan fazlası işsizdir. “Geniş tanımlı işsizlik” yüzde 23’ler civarındadır. 1 milyon üniversite mezunu işsizdir. 863 bin çocuk işçi bulunuyor. Son üç yıl içinde 728 bin genç üniversite eğitimini terk etmek zorunda kalmıştır. Eğitim ve sağlık her düzeyde paralı ve aşırı pahalıdır. Hayati önemdeki ilaçlar bulunmamaktadır. Yoksulluk sınırının dört kişilik aile için 55 bin TL düzeyine çıktığı bir zamanda asgari ücret 17 bin, emekli maaşı 10 bin liradır. On milyonlarca insan mutlak yoksulluk sınırları altında yaşamaktadır.

Diğer yandan ama zenginleşip yağmayı sürdüren en üst zengin yüzde 20’lik nüfus, ülke toplumsal gelirinin yarısına el koymaktadır. 783 dairesi, çok sayıda arazisi, arabaları, işletmeleri olan bir belediye başkan adayı ile 17 bin lira ücret alan işçinin ortalama gelirinden söz etmek; trilyonluk lüks araç konvoyları, çok sayıda uçağı, binlerce koruması olan biriyle on bin lira emekli aylığı alan yoksulun da yoksulu birinin hak eşitliği-ortak yaşamı-ortak kaygıları üzerine nutuk çekmek, ikiyüzlülüktür. Yoksulluk sokaklarda kol gezerken Diyanet 2024 yurt dışı faaliyetleri için 795 milyon bütçe ayırmıştır.

Buna rağmen, Erdoğan yönetimi emekçilere yönelik baskı ve yoksullaştırma politikasını sürdürmeye mahkumdur. Tüm uygulamalar ve hazırlıklar bu yöndedir. “Mali disiplin” adına iç talebin sınırlanması aracıyla ihracat gelirlerinin artırılması politikası halk kitlelerine daha fazla işsizlik ve yoksulluk olarak yansıyacaktır. Ne Gabar’da çırkarıldığı propaganda edilen petrol, işçi sınıfı ve yoksul kitlelerin durumunda iyileşme etkenidir ne de “sınır ötesi askeri operasyonlar” farklı uluslardan halk kitlelerini daha rahat daha huzurlu kılacaktır. Sorunların çözümüne yönelik beklenti yüzde 25’in altındadır.

Ancak emekçi halk kitleleri çok büyük oranda örgütsüzdür. Bireysel tepkiler dağınık, sınıfsal tutumlar geri düzeydedir. Sendikal siyasal emekçi örgütlenmesinin zayıflığı, ücret artışı-sendikal talepler düzeyinde ortaya çıkan direnişlerin lokal kalmasına yol açmakta, sermayenin iktidar aygıtı karşısında püskürtücü güç olamamaktadır. Bu durumun aşılmasına yönelik çaba ve çalışma sermayenin iktidar ve muhalefet partilerinin politikaları ve tutumlarını da etkilemek üzere halkın durumunda iyileştirici değişim için başlıca koşuldur. Fabrikalar, semtler, iş yerleri, okullar, mücadelenin örgütlü olarak sürdürülmesi, birleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının mekanları olmadıkça, az çok iyileştirici sonuçlar sağlanamaz. Bu olmaksızın, tencere ne dolar ne de iktidar götürecek gücün bir aleti işlevi görür.

QOSHE - ‘Boş tencere’ iktidarın neresinde? - A. Cihan Soylu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Boş tencere’ iktidarın neresinde?

21 12
25.04.2024

Bazı televizyon kanallarının mart 2024 seçim sonuçları üzerinden düzenlediği tartışma toplantılarında “Boş tencere iktidar düşürür mü-düşürmez mi?“ tartışması devam ediyor.

İşçi sınıfı ve diğer emekçi kitlelerinin mayıs 2023 genel ve mart 2024 yerel seçimlerine ilişkin sınıfsal davranışını gerçekliğine uygun şekilde ortaya koyacak verilerin olmadığı durumlarda ancak sınırlı bazı belirlemeler yapılabilir. Bu seçimlerin sonuçlarıyla sokağa yansıyan bireysel tepki çokluğu Erdoğan yönetimine karşı güvensizliğin arttığına işaret ediyor. On aylık sürede Erdoğan ve yönetimine destek gerilemiş, seçim-sandık-oy kullanma işlerine ilgisiz olan bir kısım dışta tutulduğunda, milyonlarca insan ya oy kullanma ihtiyacı duymamış, ya da AKP yerine başka partilere oy vermiş; AKP, bir önceki yerel seçime kıyasla 4.3 milyon daha az oy almıştır. Toplumun farklı kesimlerinden yüzlerce kişi, yaşam koşullarının artan kötüleşmesi, devlet kurumları ve bürokrasisinin kullanımıyla yağma ve yolsuzluğun yukarıdan aşağıya yaygınlaşması, siyasal baskı ve yasak zincirinin daha fazla gerilmesi, toplumun dini ve şoven milliyetçi ideolojik kuşatma ile sosyokültürel ve sosyopsikolojik cendereye alınması, Filistin’de kitlesel katliam yapan İsrail ile ticari ilişkilerin sürdürülmesi vb. gibi olgu ve gelişmeleri tutumuna dayanak göstermektedir.

Ekonomik koşullarının, insanların sosyal-siyasal davranışları ve tutumlarını tayin edici etkisi, materyalizmin insan toplumuna getirdiği açıklamanın başında yer alır. Zira Marx ve Engels tarafından açıklığa kavuşturulmasından beri, insanların (birey, topluluk, sınıf) yeme, içme, barınma gibi yaşam gereksinmelerini karşılama güdüsü ve eyleminin hareket ettirici başlıca etken olduğu bilinir. Burjuva iktisatçısı ve tarihçileri de, maddi yaşam koşullarının insanların siyasal ‘seçişleri’nin etkeni olduğunu, ancak tek etkeni olmadığını bilirler. Tencere iktidar düşürür mü düşürmez mi tartışması bu bakımdan, eski köye yeni adet özelliği göstermiyor.

Basitçe en temel ve zorunlu gereksinmelerini -ki bunlar toplumsal gelişme düzeyine göre şekillenir ve değişkenlik gösterirler- karşılayamayan kitleler, bu karşılayamamazlık durumu nedeniyle bir arayış içine girer, nedenlerini anlamaya çalışır, sorumlu gördükleri parti, hükümet vb. güçlere karşı tutum içine girer, bunun çeşitli biçimlerde dışa vururlar. Bu tutum, içinde bulunulan koşullarda, ekonomik zemin üzerinde şekillenen ekonomi dışı faktörler tarafından da koşullanır ve yönlendirilir. Kültürel-ideolojik, ulusal-siyasal bağlar alınan tutumda rol oynarlar.

2024 mart seçimlerinde bu etkenlerin tümü işlev........

© Evrensel


Get it on Google Play