Rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama, çocukların istismarı, kadınlara yönelik saldırı ve cinayetler, “iş kazası” adına kanıksatılmaya çalışılan iş cinayetleri, mafya-devlet ilişkileri, para ve çıkar karşılığı parti değiştirme, dün öve öve bitiremediği partisini-örgütünü bugün yerin dibine batırma, dün hırsız, mafyacı, soyguncu dediğine bir sonraki gün eşiğine yüz sürerek yüceltme; bütün bunlar bozulma/çürüme belirtileri olarak işaret edilegelmiştir. Çürümenin “en dip durumu” ise “Tefessüh etme” halidir. Diğer yandan bu durum ve tutumlara işaret edilerek ve çürümenin muhalif devrimci safları da etki altına aldığı belirtilerek artık bu düzene karşı bir şey yapılamayacağı ileri sürülmekte, bıkmaksızın karanlığa ve karamsarlığa göndermelerde bulunulmaktadır.

Yukarıdaki olgusal ilişkiler ve genel durum, farklılıklarına karşın tüm kapitalist ülkelerin başlıca gerçekliğidir. Çürüme toplumsal düzeyde ve insani onur ve erdem adına ne varsa onu da kirletecek yaygınlıkta etki gücü kazanmıştır. Temelinde, başkalarının kanı-canı pahasına kâr-daha fazla kâr sağlama ilişkileriyle güdülerinin durduğu bir sistemde düşünsel davranışların ve politik alandaki temayül ve benimsemelerin yönlendirici ‘ilkesi’ni oluşturan çıkarcılık bozuşturucu işlevle yüklüdür. Başkalarının emek gücünü sömürerek zenginleşme, kapitalizmi kapitalizm yapan temel özelliğidir ki içeride ve dışarıda kapitalistlerin ve onların politik-askeri temsilcilerinin izledikleri politikaları belirleyen de bu özelliğidir. Bu bozuşturucu-çürütücü etkiye karşı ancak bilinçli iradi güç gösterilerek ve sömürü karşıtı mücadele kararlılığıyla savaşılabilir.

Ondandır ki kapitalizmin demokratizmi, laisizmi, eşitliği üzerine burjuva yazar-çizer-yorumcu takımının ileri sürdüğü “herkes için”ci iddialar riyayla bezelidir ve gerçek durumu örtme işlevi görmektedir. İşte Filistin, işte Kürtlerin ulusal demokratik taleplerine karşı sürdürülen inkarcı-imhacı politika. İşte siyonizmin uluslararası alanda hemen tüm gerici güçlerin desteğindeki kitlesel katliamları. Sözde kınamacı yönetimlerin ticari, mali, askeri ve diplomatik desteklerini sürdürerek katliama ortak olmaları. İsrail’e “terör devleti” diyerek halka seslenenlerin günde 7 gemiyle ona malzeme taşımaları. Schulz gibilerinin onu “insan haklarına ve uluslararası yasalara saygılı” ilan etmeleri. Hamas’ın “terörist”liğinden söz edip İsrail’in 50 bin ton bombayı Filistin halkının üstüne yağdırmasına ve 7 bine yakını çocuk ve kadın olan 13 bin civarındaki Filistinliyi katledilmesine destek vermeleri.

Ve yine onların her biri “ulusal çıkarlar”dan söz ederek pazar ve etki alanlarında en çok söz sahibi olma, kaynakların yağmasından en çok pay alma hedefli mali, askeri ve politik hamlelerden geri durmamaktadırlar. Biti kanlanmış yeni ve yeniden yayılmacı güçler de sahnededir. Karşı karşıya olduğumuz ve sahnelenen, tüm beşeri yaşamın ve doğanın düşmanı emperyalizm ve kapitalist sömürü sisteminin, insan topluluklarını, sınıflarını ve bireylerini kuşatan cenderesi ve dişli ‘pislikleri’dir. Tek ve doğru alternatifi ise karşıtlık tutumuyla devrimci sosyalizm savunusundadır. Steril yaşam yoktur ama bu cendereye, bu çürütücü etkiye direnilebilir.

Sosyalist devrimcilik insanın insana ücretli köleliğinin son bulmasını; bunun için de her türden baskı ve saldırının, işgalci-ilhakçı savaşların, emperyalist ve emperyal müdahalelerin kaynağını oluşturan kapitalist sömürü sisteminin tasfiyesini savunurken, kapitalizmin ve burjuva tiran devletlerinin çürütücü etki ve kuşatmasına karşı da mücadele eder. Emek gücü ürünü tüm toplumsal zenginliğin tüm çalışan halkın refahı, mutluluğu ve daha iyi-daha üst bir seviyedeki yaşamı için kolektif mülk haline getirilmesini savunur ve bunun için mücadele ederken karanlıkları yarar ve kısımcı, çıkarcı, sektörcü, bireyci-kariyerist ayrıcalık ve hastalıkları da reddeder.

Çürüme, hakim ekonomik-mali, siyasi ve askeri düzenin temel karakteristik özellikleriyle bağlı ve onun savunucularına ait olandır. İnsani onur ve erdem ise bu sömürü sisteminden kurtulmak üzere her türden tefessüh etme hallerine isyana duranlara aittir. İlki hakim ve güçlüdür; sistemi ve düzeni temsil eder; ülkeler düzeyinde on milyonlarca, uluslararası alanda milyarlarca işçi ve emekçiye zor, baskı ve bin bir türlü entrika eşliğinde üretilmiş rıza aracıyla dayatılır. İkincisi, devrimci alternatif olarak güncelde zayıftır; henüz gerçekleştiricisi olan başlıca sınıfın geniş ve büyük kitlelerince bilinçli şekilde benimsenip değiştirici maddi güce dönüştürülememiş olanı temsil ediyor. İlki, kiri-pası; başkalarının emek gücü ürününe el koymayı ve çalmayı, çıkarı için kan dökücülüğü, katliamları, işgalleri, yıkım politikalarını içeriyor ve ifade ediyor. Alternatifi devrimci sosyalizm ve mücadelesi ise kendi tarihini, içinde bulunduğu koşulları da değiştirerek yeniden yapacak olan işçi sınıfı ve çalışan halkın diğer kesimlerinin kafa ve kol gücü birikimi ve engin-coşkun selini temsil ediyor. Şimdilerde hep karartılmaya çalışılan, günlük olay anlatıcılığı eşliğinde önemsiz gösterilen bu ikincisi, boş ajitasyonlar öyle diyor diye değil nesnel gerçek toplumsal koşullar ve güçlerin akışı o yöne olduğu için kazanmaya adaydır.

Felsefenin yeri değildir ama hep karanlıktan söz edildiği yer ve zamanlarda, o aralardan bir yerlerden ışık huzmeleri sızıp aydınlatmaya; gün doğumu görünür olmaya başlamıştır. Tarihen ve politik olarak oportünizmin ve işbirlikçiliğin en güçlü olduğu ülkelerin başında gelen İngiltere’de son yıllarda ortaya çıkan kitle muhalefeti ve bunun Filistin halkının desteklenmesi yönündeki son örnekleri işaretler arasındadır. Dünya işçi ve emekçilerinin aleyhine politik-askeri, mali-ekonomik manevra ve hamlelere karşı dünyanın çeşitli ülkelerinde ortaya çıkan ve giderek bazısında kitlesel boyutlarıyla yaygınlaşma eğilimi gösteren halk tepkisi, bozuşma, deformasyon ve çürüme karşıtı gerçek insani tutum ve davranışın güç bulacağı bir karşıt yön olarak kapitalist caniyane düzen ve ondan beslenerek zenginleşen kan dökücü burjuva tiranlıkları boğacak bir güce er geç ulaşacaktır. “Toplumun değişmezliği” propagandasıyla ve güya “bir tecrübe adına” sürdürülen devrimci güçlerin “Boşuna heba olduğu” yönündeki yakınmacı söylemi etkisiz kılacak olan da mücadelenin gelişip güçlenmesi olacaktır. Çürüyene ve çürütücü olana karşı gösterilen direnç kazanmanın da önemli bir kuvveti ve dayanağı olacaktır.

QOSHE - Çürütücü deformasyon! - A. Cihan Soylu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çürütücü deformasyon!

25 18
16.11.2023

Rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama, çocukların istismarı, kadınlara yönelik saldırı ve cinayetler, “iş kazası” adına kanıksatılmaya çalışılan iş cinayetleri, mafya-devlet ilişkileri, para ve çıkar karşılığı parti değiştirme, dün öve öve bitiremediği partisini-örgütünü bugün yerin dibine batırma, dün hırsız, mafyacı, soyguncu dediğine bir sonraki gün eşiğine yüz sürerek yüceltme; bütün bunlar bozulma/çürüme belirtileri olarak işaret edilegelmiştir. Çürümenin “en dip durumu” ise “Tefessüh etme” halidir. Diğer yandan bu durum ve tutumlara işaret edilerek ve çürümenin muhalif devrimci safları da etki altına aldığı belirtilerek artık bu düzene karşı bir şey yapılamayacağı ileri sürülmekte, bıkmaksızın karanlığa ve karamsarlığa göndermelerde bulunulmaktadır.

Yukarıdaki olgusal ilişkiler ve genel durum, farklılıklarına karşın tüm kapitalist ülkelerin başlıca gerçekliğidir. Çürüme toplumsal düzeyde ve insani onur ve erdem adına ne varsa onu da kirletecek yaygınlıkta etki gücü kazanmıştır. Temelinde, başkalarının kanı-canı pahasına kâr-daha fazla kâr sağlama ilişkileriyle güdülerinin durduğu bir sistemde düşünsel davranışların ve politik alandaki temayül ve benimsemelerin yönlendirici ‘ilkesi’ni oluşturan çıkarcılık bozuşturucu işlevle yüklüdür. Başkalarının emek gücünü sömürerek zenginleşme, kapitalizmi kapitalizm yapan temel özelliğidir ki içeride ve dışarıda kapitalistlerin ve onların politik-askeri temsilcilerinin izledikleri politikaları belirleyen de bu özelliğidir. Bu bozuşturucu-çürütücü etkiye karşı ancak bilinçli iradi güç gösterilerek ve sömürü karşıtı mücadele kararlılığıyla savaşılabilir.

Ondandır ki kapitalizmin demokratizmi, laisizmi, eşitliği üzerine burjuva yazar-çizer-yorumcu takımının ileri sürdüğü “herkes için”ci iddialar riyayla bezelidir ve gerçek durumu örtme işlevi görmektedir. İşte Filistin, işte Kürtlerin ulusal demokratik taleplerine karşı sürdürülen inkarcı-imhacı politika. İşte siyonizmin uluslararası alanda hemen tüm gerici güçlerin desteğindeki kitlesel katliamları. Sözde kınamacı yönetimlerin ticari, mali, askeri ve diplomatik desteklerini........

© Evrensel


Get it on Google Play