Haylice popülerdir İlber Bey. Onu “yaşayan en ünlü Türk tarihçisi” olarak tarif edenlerin sayısı da az değil. Entelektüel düzeyinin yüksek olduğu, tarih dışı konularda da bilgi sahibi olduğu, birkaç yabancı dil bildiği, turist gruplarına mihmandarlık yapmak dahil pek çok alanda aktivite gösterdiği vb. hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. “Atatürkçü”dür İlber Bey ve bazı televizyon kanallarında tarihi gelişmeler üzerine yapılan tartışmaların da ünlü simalarındandır. Düzen politikasının türlü-çeşitli fraksiyonlarının mensupları da insan soyunu cendereye alan kapitalist düzen ve dayattığı tarihin muhalifi devrimci politik parti ve grupların mensubu birçok devrimci de tanır bu zat-ı muhteremi! Yani bir hayli de ünlüdür!

Bu denli birikimli, ünlü ve “Atatürkçülüğünden kuşku duyulmaz” İlber Bey’in, katıldığı bir düğün töreninde, iki sandalye ötesinde oturan Şevki Yılmaz adlı ünlü şeriat savaşçısı ve Osmanlı özlemcisi kişinin, cumhuriyet kurucularını “soysuz” olarak suçlamasına tepkisiz kalması, “dobra adam” illüzyonunu bozmakla kalmadı, hayranlarıyla “çok bilmiş Atatürkçüler”in moralini de alabora etti. “Nasıl olur da İlber Bey gibi ünlü bir Atatürkçü ve tarihçi, aynı masada oturan birinin Atatürk’e soysuz demesi karşısında sessiz kalır ve nikah masasında oturmaya devam eder?” sorusu televizyon ekranlarından gazete köşelerine ve hatta artık yarım bardak çay içilerek zaman geçirilen kıraathane masalarındaki sohbetlere dek geniş bir kesim içinde tartışılır oldu.

Bunu farketmiş olmalı, İlber Ortaylı, bir nikah masasında lekelenen imajını sözüm ona düzeltmek için hayli uzun yeni bir makale kaleme aldı. “Atatürk kurtuluştur!” diyerek Şevki Yılmaz ve kafadarlarına yanıt veriyor, kıraathane sohbetlerinin tarihi bilgi yerine ikame edilmesinden yakınıyor ve piyasa tarihçiliğinin kötülüklerinden söz ediyordu. “Türk halkı” diyordu Ortaylı, “tarih kirlenmesi” yaşıyor! Buna karşı önerdiği ise Milli Eğitim Bakanlığının “Tarih derslerini eskisi gibi tekrar geniş bir müfredat ve ustaca bir üslupla gençliğe aktarması” değildi sadece. Genç kuşakların tarih bilgisinin yüzeyselliği üzerine gerçekçi söylemine rağmen Ortaylı’nın doğru tarih bilgisi ve yazımı gerekçesiyle getirdiği önerilerin en fazla dikkat çekeni, tarihin ırksal köken bağıyla kurulması ve değerlendirilmesi bakış açısıyla yapılanıydı.

“Türkiye Devleti”ni “Türklerin cumhuriyeti” olarak tarif eden Ortaylı, doğru tarih bilgisine ihtiyacın yanı sıra dış ülkelerdeki -özellikle Kafkaslar- Türk kökenli nüfusun Türkiye’ye yerleştirilmesini de önermektedir. Ukrayna savaşı dolayısıyla Bitlis’in Ahlat bölgesine yerleştirilen “Ahıska Türkleri”nin bölge koşullarıyla uyumunu örnek gösteren Ortaylı, “yurt dışında kalan Türk azınlıkların” Türkiye’ye gelmesinde “Büyük fayda vardır” demektedir. Demografinin değiştirilmesini öneriyor Ortaylı. “Türkiye topraklarının verimli ve işlenmeye muhtaç yerlerine, şehirlerin iktisadi durgunluk olan bölümlerine gelmelerinde büyük fayda var” diyor. Gelmesinde fayda gördükleri arasında Kırım Türkleri, Kırgızlar, Özbekler de var. "Boşalan köylerimiz ile ekonomik nitelik ve görünümleri değişen kasabalarımızın bu gibi canlandırıcı unsura ihtiyacı olduğu açıktır” diye de ekliyor.

Burjuva devlet iktidarının, Ortaylı ve benzeri düşünceleri savunan tarihçi, sosyolog ve politikacıların nüfus plantasyonları oluşturma önerileri açısından acemi uygulayıcı olmadığı bilinir. Türk milliyetçiliğinin mucitleri de benzer görüşlere sahiptiler ve 20. yüzyılın ilk on yıllarından itibaren hem mübadele politikası kapsamında Balkan ülkelerinden hem de ‘kuzey komşu’da gerçekleşen devrimden kaçan ve kaçmak isteyen “Türki Cumhuriyetler”e mensup nüfustan taşımalarla bir nüfus politikası uygulanageldi. Kenan Evren “Efgan soydaşlarımız” diyordu ve Afganistan’dan Türkiye’ye gelenlerin sayısı da bir haylice yüksektir. Özal döneminde Türkiye’ye gelirlerse refah ve mutluluk içinde yaşayacakları vadedilen “Bulgar Türkleri”nin Bursa-Kocaeli bölgesinde ucuz iş gücü ve işsizlik-açlık sorunlarının kurbanları olarak yaşadıkları pişmanlık gazetelere tefrika olmuştur. Türkiye’ye katılmasının nüfus hareketleriyle sağlandığı bilinen Hatay’ın durumu deprem sonrası dönemde yeniden demografinin değişimi üzerine tartışma konusu yapılmaya başlanmıştır. Türkiye’de milyonlarca sığınmacı-yüz binlerce mülteci bulunuyor. Bunların bir kısmı iktidar aygıtı organları eliyle tarikat-şeriat-faşist siyasal örgütler ağı içine alınarak düzen gericiliğinin savaş gücüne dönüştürülmüştür. Türkiye’nin Türk-Kürt-Arap ve diğer milliyetlerden işçi ve emekçileri, çeşitli nedenlerle ülkelerinden ayırılıp Türkiye’ye gelen ya da Erdoğan iktidarının yayılmacı savaşçı politikaları nedeniyle getirilmiş olan bu kitlenin emekçileriyle sermaye karşıtı mücadelede bir araya gelmeyi başaramazlarsa eğer bu durum ülkenin çok karmaşık “etnik-ulusal sorunları”nı daha da çözülmez hale getirecektir. Ortaylı’nın gelsinler-getirilsinler-yerleştirilsinler önerisi ise yerleştirilmesini önerdiği bölgelerle birlikte alındığında, en hafif deyişle şovenist milliyetçi bir yaklaşımı işaret ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzyılı aşkın süredir Kürt nüfusu batının çeşitli kentleri-köyleri başta olmak üzere farklı alanlara dağıtma, Kürt nüfus yoğunlukla bölgelere Türk kökenlileri yerleştirme politikasını zaten uygulamaktadır. 12 Eylül cuntası ve ‘80’li- ‘90’lı yıllarda binlerce köy ve mezranın boşaltıldığı da bilinmektedir. Ortaylı’nın önerisi bu bakımdan belki de “Devede kulak kalır” türdendir ama bir zihniyetin de etiket ilanıdır!

Ünlü Türk tarihçi Türkçülük yapıyor!

QOSHE - İlber Bey! - A. Cihan Soylu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İlber Bey!

27 1
29.02.2024

Haylice popülerdir İlber Bey. Onu “yaşayan en ünlü Türk tarihçisi” olarak tarif edenlerin sayısı da az değil. Entelektüel düzeyinin yüksek olduğu, tarih dışı konularda da bilgi sahibi olduğu, birkaç yabancı dil bildiği, turist gruplarına mihmandarlık yapmak dahil pek çok alanda aktivite gösterdiği vb. hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. “Atatürkçü”dür İlber Bey ve bazı televizyon kanallarında tarihi gelişmeler üzerine yapılan tartışmaların da ünlü simalarındandır. Düzen politikasının türlü-çeşitli fraksiyonlarının mensupları da insan soyunu cendereye alan kapitalist düzen ve dayattığı tarihin muhalifi devrimci politik parti ve grupların mensubu birçok devrimci de tanır bu zat-ı muhteremi! Yani bir hayli de ünlüdür!

Bu denli birikimli, ünlü ve “Atatürkçülüğünden kuşku duyulmaz” İlber Bey’in, katıldığı bir düğün töreninde, iki sandalye ötesinde oturan Şevki Yılmaz adlı ünlü şeriat savaşçısı ve Osmanlı özlemcisi kişinin, cumhuriyet kurucularını “soysuz” olarak suçlamasına tepkisiz kalması, “dobra adam” illüzyonunu bozmakla kalmadı, hayranlarıyla “çok bilmiş Atatürkçüler”in moralini de alabora etti. “Nasıl olur da İlber Bey gibi ünlü bir Atatürkçü ve tarihçi, aynı masada oturan birinin Atatürk’e soysuz demesi karşısında sessiz kalır ve nikah masasında oturmaya devam eder?” sorusu televizyon ekranlarından gazete köşelerine ve hatta artık yarım bardak çay içilerek zaman geçirilen kıraathane masalarındaki sohbetlere dek geniş bir kesim içinde tartışılır oldu.

Bunu farketmiş olmalı, İlber Ortaylı, bir nikah masasında lekelenen imajını sözüm ona düzeltmek için hayli uzun yeni bir makale kaleme aldı. “Atatürk kurtuluştur!” diyerek Şevki Yılmaz ve kafadarlarına yanıt veriyor, kıraathane sohbetlerinin tarihi bilgi yerine ikame edilmesinden yakınıyor ve piyasa tarihçiliğinin kötülüklerinden söz ediyordu. “Türk halkı” diyordu Ortaylı,........

© Evrensel


Get it on Google Play