Yazı başlığı, sermaye ve burjuva sistemi-düzenini temsil eden ve savunanları işaret etmek üzere seçilmiş değildir. Onların, ne tür ikiyüzlülüğe başvurur veya ihtiyaç duyarlarsa dursunlar, herhangi gelişmeye yaklaşımları, sömürücü sınıfın mensubu veya temsilcisi olmalarıyla bağlılık gösterir ve eninde sonunda böyle olduğu açıklık kazanır. Basitçe güncel örneklerden biri Özak işçilerinin sendika seçme hakkı ve işten atılmama istemiyle giriştiği direnişe karşı aldıkları tutumdur. Müftüsünden cami imamına, valisinden jandarma komutanına, düzenin kapitalist parti fraksiyonlarından sermayenin yerel-bölgesel şirketlerine tümü işçilerin ve örgütlenmek istedikleri sendikanın karşısında saf tutmuşlar-birlik oluşturmuşlardır. Gizleyici örtünün kalınlığı, fabrika kapanırsa ekmek kapısının da kapanacağı yönündeki yalanlar, işçilerin kendilerini ezdirmemeleri için patron ve devlet kuvvetlerinin istemlerine uymaları yönündeki telkinler, işçi ile kapitalist patron arasındaki çelişkinin ‘su yüzünde’ boy göstermesini engelleyemiyor. Kimin kimden yana olduğu; sermayeden mi, işçilerden mi yana tutum aldığı bu ilişkide, denebilirse yalın halde apaçıktır!

Bir diğer örnek, aslında tüm toplumsal sınıf ve kesimleri ama özellikle de işçi sınıfı ve kent-kır yoksullarını; onların çocuklarıyla yaşam ve çalışma koşullarını doğrudan ilgilendiren bir alanda; başlıca taraflarının kapitalistler ve işçiler/sermaye ve emek güçleri olduğu TİS görüşmelerinin uzayıp giden sözde maratonudur. Devlet yönetimi bu ilişkide sermayenin yanında, onun çıkarlarının hem bekçisi hem de dayatıcısı olarak yer alıyor. Türk-İş Başkanı'nın “rakam-oran telaffuz etmediği”nin açıklandığı bu pazarlık masasında belirlenecek rakamın her halükarda işçilerin aleyhine olacağı baştan bellidir. İşçilerin milyonları çünkü açlık sınırı altındaki bir ücret karşılığı çalışmaya mahkum tutulmalarına karşın, pazarlığın sonuçlanmasını seyirci durumda bekler vaziyettedir. Riyakarlar ise “makul oran”dan, “her kesimi memnun edecek yüzde”den söz ederek sermaye sahiplerinin saflarında siper tutmaktadır. Bu ilişkide de kimin hangi sınıftan yana olduğu az-çok açıktır ya da örtü çekildiğinde sırıtkan suretler görünür olmaktadır.

Bütün emekçilerin yaşamını dolaysız şekilde etkileyen bir diğer ‘olgu’, pahalılık ve yüksek enflasyondur. Tüm temel tüketim maddelerinin fiyatları artmaya devam ediyor. Ekonomik-mali politikalardan sorumlu başkanlık bürokratıyla Merkez Bankası başkanlığına ABD’den getirilmiş yönetici dahi bunu itiraf etmektedir. On milyonlarca insan yeme içme, barınma, ulaşım, sağlık ve eğitim gibi yaşamın asgari gereklilikleri için gereken gelirden yoksundur. Kaynağı ve başlıca nedeni yine sermaye düzenidir: Kapitalist kârı esas alan, azınlığın azınlığı bir kesimin milyar dolarlarca zenginliğe sahip olduğu ve on milyonlarca işçinin emek gücünün bu zenginlikleri üretici-yaratıcı kuvvet ve malzeme olarak kullanıldığı ilişkiler sistemi işsizliğe, yoksulluğa, yoksunluğa sebep olmakta, üretmektedir. Sömürü ilişkilerinin devamından beslenenler bu sistemi sürdürmek için yalan ve entrikaya, baskı ve saldırı politikalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Karşı mücadelenin birleşik ve güçlü şekilde sürdürülmesine ihtiyaç vardır.

Ancak tam da burada, yani sömürülen sınıf ve baskı altında tutulan toplumsal kesimlerin emperyalist gericiliğe ve sermaye düzenine karşı mücadeleyi daha güçlü şekilde sürdürmeleri gerekliliğinin kendini giderek güçlü şekilde hissettirdiği ve dayattığı koşullarda, burjuvazinin bu mücadeleyi güçten düşürme silahları da daha etkin tarzda devreye girmektedir.

Beka sorunu, milli ve yerli söylemi, bölücülük üzerine çeşitlenen propaganda, tarikat-cemaat-şeriat sistemi heveslilerinin devlet katındaki uygulamalarının körüklediği laiklik-şeriat ikiliği bunların arasındadır. Hamas’ın eylemleri ve İsrail’in katliamları dahi bu bağlam kurularak tartışılmaktadır. Şeyh Said ismi ve başında bulunduğu “Kürt isyanı”nın karakteriyle ilişkin tartışma yeniden güncellenmiştir. “Yerel seçimler” için başlatılan propaganda çalışmaları ve operasyonal girişimlerin malzemelerinden biri olarak kullanılması kuvvetle muhtemeldir. Bahçeli gibileri “Türk milletine ihanet”; Merdan Yanardağ gibi ‘solcu’lar, “cumhuriyet devrimine karşıtlık” propagandasıyla; şeriatçı ve burjuva milliyetçi Kürt politikacıları ise “Kürt ulusalcılığı”nı öne çıkaran bir söylemle gelişmelerin bir yönünü örtüp diğer yönünü öne çıkarmaktadırlar. Burjuva devrimini, onun başına geçerek kendi sistemlerini kuranların katliamlarını aklamanın gerekçesi saymak da emperyalistlerin ulusal ve dinsel olanları başta olmak üzere çözümsüz bırakılmış ya da kalmış sorunların istismarı politikalarının suçunu ezilenlerin sırtına yıkma kurnazlığı da bu ‘silahlar’ arasındadır.

Şoven milliyetçi Türk politikacıları kapıyı ve zindanı gösterirken, ‘solcu ve devrimci’ olma iddiasındaki kimi yazarlar da katliam ve inkar politikalarından söz edilmesini, devrimin reddi ve inkarına alternatif gösterip katliamcıyı aklamaya yöneliyorlar. Hamas’a bakıp Filistin’i görmeyenler gibi.

İnsanlık tarihinin büyük beyinlerinden ve siyasal stratejinin en başarılı temsilcilerinden biri, üzerine binlerce sayfa yazılmış olan diyalektik kavramının derin ve kapsamlı anlamını “bütünlüğün bağlamı” gibi iki sözcük aracıyla tanımlamıştı. Bir soruna, bir olguya, bir olaya, bir gelişmeye, bağlantılı etken, neden, güç, gelişme vb. gibi çok çeşitli unsur ve boyutlarıyla bağlı bakma gereğini işaret ediyor; anlamın ve anlamanın ancak bu durumda gerçeğe yaklaşık ve daha bütünsel olabileceğini belirtiyordu.

Vahdeddinciler, Abdülhamid hayranları, şeriat tacirleri ve faşist hamasetin ölü yüzlüleri için tek yanlılık, biat kültürünü diri tutma aracı işlevi görür. İlerici-devrimci olma iddiasıyla gelişmeleri anlamlandırmaya çalışanlar ise olayları, gelişmeleri, çeşitli yönleri, etkenleri ve bağlamlarıyla görmezlerse eğer, en hafif deyişle siyasal ahmaklıkla yüz yüze kalırlar. Bağlamı doğru kurmadıklarında savrulacakları yer, yine hafifleterek söylenirse haksız olanın yanı olur.

QOSHE - Kurduğun bağlantı -durduğun yer - A. Cihan Soylu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kurduğun bağlantı -durduğun yer

13 19
21.12.2023

Yazı başlığı, sermaye ve burjuva sistemi-düzenini temsil eden ve savunanları işaret etmek üzere seçilmiş değildir. Onların, ne tür ikiyüzlülüğe başvurur veya ihtiyaç duyarlarsa dursunlar, herhangi gelişmeye yaklaşımları, sömürücü sınıfın mensubu veya temsilcisi olmalarıyla bağlılık gösterir ve eninde sonunda böyle olduğu açıklık kazanır. Basitçe güncel örneklerden biri Özak işçilerinin sendika seçme hakkı ve işten atılmama istemiyle giriştiği direnişe karşı aldıkları tutumdur. Müftüsünden cami imamına, valisinden jandarma komutanına, düzenin kapitalist parti fraksiyonlarından sermayenin yerel-bölgesel şirketlerine tümü işçilerin ve örgütlenmek istedikleri sendikanın karşısında saf tutmuşlar-birlik oluşturmuşlardır. Gizleyici örtünün kalınlığı, fabrika kapanırsa ekmek kapısının da kapanacağı yönündeki yalanlar, işçilerin kendilerini ezdirmemeleri için patron ve devlet kuvvetlerinin istemlerine uymaları yönündeki telkinler, işçi ile kapitalist patron arasındaki çelişkinin ‘su yüzünde’ boy göstermesini engelleyemiyor. Kimin kimden yana olduğu; sermayeden mi, işçilerden mi yana tutum aldığı bu ilişkide, denebilirse yalın halde apaçıktır!

Bir diğer örnek, aslında tüm toplumsal sınıf ve kesimleri ama özellikle de işçi sınıfı ve kent-kır yoksullarını; onların çocuklarıyla yaşam ve çalışma koşullarını doğrudan ilgilendiren bir alanda; başlıca taraflarının kapitalistler ve işçiler/sermaye ve emek güçleri olduğu TİS görüşmelerinin uzayıp giden sözde maratonudur. Devlet yönetimi bu ilişkide sermayenin yanında, onun çıkarlarının hem bekçisi hem de dayatıcısı olarak yer alıyor. Türk-İş Başkanı'nın “rakam-oran telaffuz etmediği”nin açıklandığı bu pazarlık masasında belirlenecek rakamın her halükarda işçilerin aleyhine olacağı baştan bellidir. İşçilerin milyonları çünkü açlık sınırı altındaki bir ücret karşılığı çalışmaya mahkum tutulmalarına karşın, pazarlığın sonuçlanmasını seyirci durumda bekler vaziyettedir. Riyakarlar ise “makul oran”dan, “her kesimi memnun edecek........

© Evrensel


Get it on Google Play