Yılın ilk dört günü bize ne öğretti, bu sene nasıl geçecek?

Bilgi, erdem, eğitim, öğretmenlik nedir? Bu problem için bir dostum Platon’un “Protagoras” diyaloğunun temel klasik metinlerden biri olduğunu hatırlatıyor. Bu diyalog erdemin ne olduğunu, bir bilgi olup olmadığını, öğretilip öğretilemeyeceğini, öğretmenliğin ne olduğunu ve öğretmenin neyin öğretmeni olduğunu tartışıyor.

Sokrates Öğrencisi Platon üzerinden veya Platon Hocası Sokrates üzerinden “Protagoras” diyalogunda hoca/öğretmen neyin öğretmeni ise o öğretmenden ancak o bilginin öğrenilebileceğini, hoca/aile/zümre nasıl hareket ediyorsa o zümrenin modelliğinin ancak o olacağını ileri sürüyor. Sofistlerin sofistliği öğretebileceğini, bunu üstünlük kurmak için ve para karşılığı yaptıkları için ancak üstünlük kurmaya yönelik iktidarcılığa ve paracılığa/çıkarcılığa modellik edebileceklerini iddia ediyor.

Sokrates de Protagoras da bir şeylerin öğretilebilir olduğu konusunda hemfikirler. Gerçeğin ve doğrunun neliği ve bilgisi konusunda, bu bilginin imkanı ve öğretilebilirliği konusunda ise farklı düşünüyorlar.

Benim görüşüm, doğadan gelmeyen neyimiz varsa öğrenilebilir ve öğretilebilir şeyler, sadece öğrenme öğretme yol ve teknikleri farklılaşabilir.

O halde iyilik kötülük nedir, yılın ilk dört günü neye modellik ediyor, bugün ile birlikte ilk beş günü neleri gösteriyor ki, yeni yılın bilgisini, modelini, ondan neler öğrenebileceğimizi görelim.

Geçen hafta2023 tam bir yıkım yılı oldu, 2024 yaşam yılı olsun” dileğinde bulunduk ama dilekler realiteyi etkilese de kısa süreçte değiştiremiyor. 2024’ün ilk dört günü şiddet ve yıkımın bu sene de artacağını, mevcut hak ve özgürlüklerin bu sene de törpüleneceğini gösteriyor. Yılı Lübnan’da, İran’da, Ukrayna’da, Gazze’de şiddetle, suikastlarla, bombalarla, İstanbul’un ortasında hilafet sloganlarıyla açmış olduk. ABD-İsrail de, Hizbullah da “Savaşımız kuralsız olacaktır” diyor, zaten öyle oluyor.

Türkiye’ye dönersek öngörüm 2024’ün AKP açısından 1876’nın, 1908’in, 1924’ün temsil ettiği daha insan/ dünyevi odaklı hak ve özgürlükleri garanti etmeye yönelik I. Meşrutiyet’ten günümüze “meşrutiyet/anayasa” anlayışına karşı rövanş sayıldığı bir yıla şimdiden dönüşmüş bulunuyor.

1776 Amerika Bağımsızlık Bildirgesi de, 1789 Fransız İhtilali de, 1876 I. Meşrutiyet de, 1908 II. Meşrutiyet hürriyet devrimi de, TBMM rejimi ve 1921, 1924 ve devamı anayasalar da “Kanun-i Esasi”nin eski nizam-ı kadim din temelli, hanedanlık/saltanatlık temelli despotizminden, ideale erişilemese de en azından ilke olarak “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir/ulusundur”, ulusu/milleti ancak TBMM temsil edebilir ve egemenlik de millet adına sadece TBMM tarafından kullanılabilir (1924 Anayasası madde 3-4) anlayışına doğru bir evrilme idi. Değer ve yasaların dünyevileşmesi, yurttaşlık yönünde birer gelişme idi.

Her işlem Anayasa’dan yetkisini alacak, Anayasa’da kaynağı olmayan bir yetki kullanılamaz.

BM’den, insan hak ve hürriyetlerinden kaynağını almayan bir yetki kullanılamaz, işgaller yapılamaz.

Anayasa Mahkemesi “Temel hak ve hürriyetleri ihlal edip etmediği” açsısından yargılama yapar. İhlal öncesine dönülecek ki ihlal ortadan kaldırılsın.

BM temel insan hak ve hürriyetleri açısından bir denetleme yapar.

Kuralsız despotizm kuralsız kapitalizm çağı ile içte dışta iç içe geçiyor. Temel hak ve hürriyetler maalesef hem uluslararası düzeyde hem de ülkede yok sayılıyor.

Protagoras her şeyin ölçüsü insandır, diyordu da bu kurallar insanın, insanlığın koyduğu kurallar mı idi, iktidarların koyduğu kurallar mı idi, artık bu sorulardan öte hangisi olursa olsun somut cari durum iktidarların kendi koyduğu kurala bile kendisinin uymadığı bir hal almış durumda.

Tümevarım tümdengelimin bilgi şartını karşılarken tümdengelim de tümevarımın evrensel bir bilgi oluşturup oluşturamadığını sınar. A her durumda B’yi yaratıyorsa, A’nın olmadığı hiçbir ortamda B’nin olmaması zorunludur. B’nin olduğu her durumda A mevcuttur ama A’nın olduğu her durumda B şart değildir. Yani B, A’yı gerektirir ama A, B’yi zorunlu olarak gerektirmez.

Anayasaya da babayasaya da uygunluk yok artık, ancak kuralsız kapitalizm kuralsız despotizm çağı denebilir buna. Burjuvazinin/ kapitalistin veya iktidarın kendi oluşturduğu piyasa kurallarını ve yasalarını bile yok saydığı bir yıkım çağı.

Platon’un sorusu ve sorunu, 2024’ün neye ustalık edeceği konusunda bize başlangıç ufku oluşturabilir:

“Ruhunla uğraşma işini sofist olduğunu kabul ettiğin bir insana vereceksin; ama bir sofist nedir, bunu (…) bilmiyorsan, ruhunu kimin eline bıraktığını, bundan iyilik mi kötülük mü göreceğini de bilmiyorsun demektir.”

“Bildiğimi sanıyorum.”

“Söyle öyleyse: sofist nedir sence?”

“Bence, adının da belirttiği gibi, bir bilgi öğretmenidir.”

“Ressamlar ve mimarlar için de aynı şey söylenebilir; onlar da bilgi öğretmenidir. Ama bize, ‘Ressamlar hangi bilginin öğretmenidir?’ diye sorulsa, ‘Portre yapmanın’ diye cevap verirdik kuşkusuz; öbürleri için de buna benzer bir cevap verirdik. Ama ‘Ya sofist hangi bilginin öğretmenidir?’ diye sorulsa, ne cevap verirdik? Hangi sanatın öğretmenidir?”

“Ne cevap mı verirdik Sokrates? İnsanları konuşmada usta kılma sanatının öğretmenidir.”

“Cevap doğru olurdu belki, ama eksik de olurdu. Bu bir başka soruya yol açar: sofist ne üstüne konuşmada usta kılar?” (Platon, Protogoras, 312b vd.)

İlk 3-4 günde yaşadıklarımız ne öğretiyor, neye ustalık ediyor, bu ustalık nasıl bir ustalık acaba?

QOSHE - 2024'ün dört günü: Anayasa'nın, hukukun, bilimin, eğitimin, barışın, yurttaşlığın lağvedilmesi - Adnan Gümüş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2024'ün dört günü: Anayasa'nın, hukukun, bilimin, eğitimin, barışın, yurttaşlığın lağvedilmesi

12 17
05.01.2024

Yılın ilk dört günü bize ne öğretti, bu sene nasıl geçecek?

Bilgi, erdem, eğitim, öğretmenlik nedir? Bu problem için bir dostum Platon’un “Protagoras” diyaloğunun temel klasik metinlerden biri olduğunu hatırlatıyor. Bu diyalog erdemin ne olduğunu, bir bilgi olup olmadığını, öğretilip öğretilemeyeceğini, öğretmenliğin ne olduğunu ve öğretmenin neyin öğretmeni olduğunu tartışıyor.

Sokrates Öğrencisi Platon üzerinden veya Platon Hocası Sokrates üzerinden “Protagoras” diyalogunda hoca/öğretmen neyin öğretmeni ise o öğretmenden ancak o bilginin öğrenilebileceğini, hoca/aile/zümre nasıl hareket ediyorsa o zümrenin modelliğinin ancak o olacağını ileri sürüyor. Sofistlerin sofistliği öğretebileceğini, bunu üstünlük kurmak için ve para karşılığı yaptıkları için ancak üstünlük kurmaya yönelik iktidarcılığa ve paracılığa/çıkarcılığa modellik edebileceklerini iddia ediyor.

Sokrates de Protagoras da bir şeylerin öğretilebilir olduğu konusunda hemfikirler. Gerçeğin ve doğrunun neliği ve bilgisi konusunda, bu bilginin imkanı ve öğretilebilirliği konusunda ise farklı düşünüyorlar.

Benim görüşüm, doğadan gelmeyen neyimiz varsa öğrenilebilir ve öğretilebilir şeyler, sadece öğrenme öğretme yol ve teknikleri farklılaşabilir.

O halde iyilik kötülük nedir, yılın ilk dört günü neye modellik ediyor, bugün ile birlikte ilk beş günü neleri gösteriyor ki, yeni yılın bilgisini, modelini, ondan neler öğrenebileceğimizi görelim.

Geçen hafta2023 tam bir yıkım yılı oldu, 2024 yaşam yılı olsun” dileğinde bulunduk ama dilekler realiteyi etkilese de kısa süreçte değiştiremiyor. 2024’ün ilk dört günü şiddet ve yıkımın bu sene de artacağını, mevcut hak ve özgürlüklerin bu sene de törpüleneceğini gösteriyor. Yılı Lübnan’da, İran’da, Ukrayna’da, Gazze’de şiddetle, suikastlarla, bombalarla, İstanbul’un........

© Evrensel


Get it on Google Play