OECD’nin 15 yaş grubu çocukları uluslararası kıyasladığı bilim, matematik, kavrama okuryazarlık testleri raporu neresinden bakarsanız bakınız her yandan liberalizmin ve oluşturduğu dünya düzeninin okulları mevcut eşitsizlikleri azaltmadığı gibi aksine eşitsizlikleri perçinlediği, hatta daha da artırdığı, bizzat eşitsizlik yarattığını gösteriyor.

PISA raporunun özeti şu ki, OKULLAR her bakımdan EŞİTSİZ ve EŞİTSİZLİK üretiyor. Çocuklar arasında, okullar arasında, aileler arasında, ülkeler arasında, bölgeler arasında her yerde eşitsizlikler artıyor, okul da bizzat bu sürecin bir ayağını oluşturuyor.

PISA sınavlarının sadece okulluları içerdiği dikkate alınırsa daha en başından kayıtsızlar, sığınmacı çocuklarının çok büyük bir kısmı, açık öğretim okulları (AL, MAL, AİHL açıktan öğrenci 2 milyon 9 bin 480 öğrencinin dörtte biri 15 yaşta) ve mesleki eğitim merkezi öğrencileri (yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencinin en az dörtte biri), tüm bunların oluşturduğu yoksul ve yoksun gruplar zaten daha en baştan yok sayılmış bulunuyor, bunlar evren ve örnekleme girememiş bulunuyor.

Toplumun en altta kalanlarının çok büyük bir kısmı, yaklaşık 15 yaştakilerin yüzde 50’si sınava girebilecekler tanımına bile giremiyor, sınava bile giremiyor.

Matematik alanında fen Liseleri 598 puan alırken sosyal bilimler liseleri 518, Anadolu liseleri 467, Anadolu imam hatip liseleri 444, Anadolu GSL 403, çok programlı AL 400, mesleki teknik AL 395 puan alabiliyor.

Fen alanında aynı sırlama ve farklılaşma devam ediyor. En üstte fen liseleri 600 puan, en altta MTAL 420 puan.

Okuma becerilerinde de öyle: Fen liseleri 554, MTAL 400.

Öğrencilerin matematikte yüzde 39, fende yüzde 25 ve okuma becerisinde yüze 30’u asgari yeterliliğe bile sahip bulunmazken yüzde 2-5’i üst başarı diliminde 5.-6. seviyede yer alıyor.

Üç alt alanda ailelerin sosyoekonomik düzeyine göre öğrenci puanları arasında 69 ile 82 arasında fark var.

Matematik alanında dezavantajlılar 420 puan, avantajlılar 502 puan alıyor. Aradaki fark 82 puan.

Fen alanında dezavantajlılar 447 puan, avantajlılar 520 puan alıyor. Aradaki fark 73 puan.

Okuma/anlama becerisi alanında dezavantajlılar 428 puan, avantajlılar 497 puan alıyor. Aradaki fark 69 puan.

Üçünü topladığımızda alt çeyreklik ile üst çeyreklik arasında 224 puan fark bulunuyor. Alt çeyrek toplamda 1295 puan alabilirken üst çeyrek 1519 puan alıyor.

Grafik: PISA

Tüm bu göstergeler ülkeler arasında kıyaslanırsa eşitsizlikler daha da kötüleşiyor. Sadece matematik alanından örnek verirsek Singapur 576 puan alırken Kamboçya 336 puan alabiliyor. Yani ülkeler arası değişkenlik oranı neredeyse iki katı buluyor.

OECD ülkeleri arasında bile okullar arası değişkenlik oranı yüzde 32’yi, Türkiye’de yüzde 56’yı buluyor.

Dahası tüm dünya ülkelerinde önceki yıllara göre çeyreklikler arası puan farkı azalmıyor giderek daha da artış gösteriyor. “Ülkeler arasındaki ortalama performans farklılıkları büyük olmakla birlikte herhangi bir ülkedeki en yüksek ve en düşük performans gösteren öğrenciler arasındaki performans farklılıkları daha büyük olabilmektedir. Matematikte performansın 90. yüzdelik dilimi (Öğrencilerin sadece yüzde 10’u bunun üzerinde puan almıştır) ile performansın 10. yüzdelik dilimi (öğrencilerin sadece yüzde 10’u bunun altında puan almıştır) arasındaki fark tüm ülkelerde 135 puandan fazladır. OECD ülkeleri genelinde ortalama olarak 235 puan bu uç noktaları ayırmaktadır.” (PISA 2022 Raporu, s.51)

Fark artıyor da başarıya ne oluyor, maalesef başarı da üç alanda da giderek düşüyor.

Grafik: PISA

Almanya’da tartışma GÖÇMEN işçi çocuklarına dayandı, bunlar YERLİLERDEN çok daha başarısız imiş. Maalesef mevcut dünyada okullar mahalleyi bırakın iki aile arasında, iki öğrenci arasında bile eşitsizlikler üzerine bina edilmiş durumda, okul da eşitsizler arsında, ona göre yapılandırılmış durumda. Almanya, Türkiye veya dünyanın herhangi bir yerinde her tür zümre her tür sınıf sonuçta ayrım üzerinden kuruluyor, hal böyle olunca ÇOĞULCULUK da yalan oluyor çünkü çoğulcu bir toplum ancak eşitler arasında olur, eşitsizler arasında ise çoğulculuk değil tabakalar katmanlar olur.

Liberalizmin tek ciddi adalet iddiası meritokrasi tezidir, her çocuğa EŞİT ŞARTLARDA EĞİTİM ve sonrasında da EŞİT ŞARTLARDA PİYASA imkanı sunacağı ve böylece okul başarısı ve serbest piyasa üzerinden herkesin hak ettiği onur ve maddi payı alacağı tezidir ki, bu tezin kapitalist piyasa düzeneğinde zaten iler tutar yanı olmadığını biliyorduk da bizzat OECD örgütünün bunu küresel çaptaki testleriyle/ölçümleriyle ortaya koyması en azından reel eşitsizliğin real hakikatini görünür kıldığı için çok anlamlı bulunuyor.

İktisadi liberalizm de ülke de devlet de okul da hiyerarşi ve tabakalı oluştuğundan, eşitsizlik üzerine oluştuğundan aile ve çocuklar da bu eşitsizlikten, daha eşitsiz olandan pay almaya uğraşıyor, kıran kırana bir durum ortaya çıkıyor, eşitsizlikler daha da bir artıyor, kırım her geçen gün daha da artıyor.

Liberalizmin önerdiği “SERBEST PİYASA” mekanizmasının ana değeri PARA/KAPİTAL olduğuna göre, kapitalizmin/iktisadi liberalizmin her ayağında ve okulunda eşitsizlik ürettiği ve bu eşitsizlikler üzerine bina edildiği bir kez daha bizzat kendi örgütü OECD tarafından ortaya koyulmuş bulunuyor.

Reel iktisadi liberalizm ve okulları çare değil bizzat sorunun kaynağı ise çaresi nelerdir acaba?

QOSHE - PISA: Liberalizm, okullar ve çocuklar arasında yapısal eşitsizlikler üretiyor - Adnan Gümüş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

PISA: Liberalizm, okullar ve çocuklar arasında yapısal eşitsizlikler üretiyor

11 16
22.12.2023

OECD’nin 15 yaş grubu çocukları uluslararası kıyasladığı bilim, matematik, kavrama okuryazarlık testleri raporu neresinden bakarsanız bakınız her yandan liberalizmin ve oluşturduğu dünya düzeninin okulları mevcut eşitsizlikleri azaltmadığı gibi aksine eşitsizlikleri perçinlediği, hatta daha da artırdığı, bizzat eşitsizlik yarattığını gösteriyor.

PISA raporunun özeti şu ki, OKULLAR her bakımdan EŞİTSİZ ve EŞİTSİZLİK üretiyor. Çocuklar arasında, okullar arasında, aileler arasında, ülkeler arasında, bölgeler arasında her yerde eşitsizlikler artıyor, okul da bizzat bu sürecin bir ayağını oluşturuyor.

PISA sınavlarının sadece okulluları içerdiği dikkate alınırsa daha en başından kayıtsızlar, sığınmacı çocuklarının çok büyük bir kısmı, açık öğretim okulları (AL, MAL, AİHL açıktan öğrenci 2 milyon 9 bin 480 öğrencinin dörtte biri 15 yaşta) ve mesleki eğitim merkezi öğrencileri (yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencinin en az dörtte biri), tüm bunların oluşturduğu yoksul ve yoksun gruplar zaten daha en baştan yok sayılmış bulunuyor, bunlar evren ve örnekleme girememiş bulunuyor.

Toplumun en altta kalanlarının çok büyük bir kısmı, yaklaşık 15 yaştakilerin yüzde 50’si sınava girebilecekler tanımına bile giremiyor, sınava bile giremiyor.

Matematik alanında fen Liseleri 598 puan alırken sosyal bilimler liseleri 518, Anadolu liseleri 467, Anadolu imam hatip liseleri 444, Anadolu GSL 403, çok programlı AL 400, mesleki teknik AL 395 puan alabiliyor.

Fen alanında aynı sırlama ve farklılaşma devam ediyor. En üstte fen liseleri 600 puan, en altta MTAL 420 puan.

Okuma becerilerinde de öyle: Fen liseleri 554, MTAL 400.

Öğrencilerin matematikte yüzde 39, fende yüzde 25 ve okuma becerisinde yüze 30’u asgari yeterliliğe bile sahip bulunmazken yüzde 2-5’i üst başarı diliminde 5.-6.........

© Evrensel


Get it on Google Play