İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a giderken işçi sınıfının durumunu şöyle özetleyebiliriz:

Açlık sınırının altındaki asgari ücret, temel ücret halini almıştır. OECD ülkeleri arasında çalışma süreleri bakımından ikinci, haftalık 60 saatin üzerinde çalışan işçi sayısı bakımından birinciyiz. Kayıtlı işçilerin sadece yüzde 15’i sendikalı ve sadece yüzde 6’sı toplu iş sözleşmesinden yararlanabiliyor.Her gün ortalama 5’in üzerinde işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz. 7 işçi Erzincan İliç’te siyanürlü toprağın altında bırakıldı.

Saydıklarımıza ek olarak demokrasi yoksunluğunun, hak, hukuk tanımayan bir iktidarın hüküm sürdüğü koşulları yaşıyoruz. Tıpkı Türkiye’nin 1 Mayıslar tarihi gibi. Çünkü 1 Mayıslar, bir yanıyla işçi ve emekçilerin haklarının ayaklar altına alınmasının, yasakların, katliamların, gözaltı ve tutuklamaların tarihidir.

Türkiye’de 1 Mayıslar 1975’e kadar yasal olarak kutlanamadı. Bir dönem “bahar bayramı” adıyla bağlamından koparılıp “ehlileştirilerek” tatil günü yapılsa da kutlamalara ve gösterilere izin verilmedi. 1975’te salonda, 1976 ve 1977’de yüz binlerin katılımıyla Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs, 1977’de kana bulandı. Otomatik silahlarla işçi ve emekçilerin üzerine kurşun yağdıran “karanlık el” kontrgerillanın saldırısında en az 34 kişi katledildi, 200’ün üzerinde kişi yaralandı. 12 Eylül 1980’deki darbenin ardından 1992’ye kadar 1 Mayıslar yasaklanmış günlerdi. 1989’da genç bir işçi Beyoğlu Tarlabaşı’da, 1996’daki “izinli” 1 Mayıs mitingi öncesi üç işçi Kadıköy Söğütlüçeşme’de polis kurşunlarıyla can verdi.

Cumhuriyet tarihi boyunca 1 Mayıslarda yüzlerce işçi ve emekçi yaralandı, binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı. 1 Mayıslarda, kent meydanlarında, ana caddelerde işgal görüntüsünü andıran polis, jandarma yığınağı hiç eksik olmadı. Diğer yandan, sermaye iktidarları, meydanları, caddeleri kapatsa da işçi sınıfının talepleri ve sömürüsüz bir dünya özlemi için kitlesel gösteriler yapmasına, 1 Mayıs’ı kutlamasına engel olamadı.

1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla resmi tatil ilan edilmesinin üzerinden 15 yıl geçti. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen yasaklar halen devam ediyor. İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği, Taksim’i 1 Mayıs’a kapatma ısrarını sürdürüyor. Halbuki Anayasa Mahkemesinin 15 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararında, 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasının engellenmesi nedeniyle gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin başvurusu üzerine verilen kararda, sadece ihlale işaret etmekle yetinmemiş, tüm 1 Mayısların Taksim’de kutlanmasının hak olduğunu ortaya koyan tespitlere de yer verilmişti. 1977 yılında 34 kişinin yaşamını yitirdiği Taksim'in işçi ve emekçilerin “ortak hafızası ve sembolik değeri” olduğuna vurgu yapan AYM kararında, “İşçi ve sendika kültürünün yapı taşlarından biri olan Taksim Meydanı yalnızca 1 Mayıs günü orada olanların dayanışmasının değil, aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir. Bu durumda kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı'nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için burada bulunma hakkı vardır” denilmişti.

Yazının başında, hangi koşullarda 1 Mayıs’ı karşıladığımızı özetlemiştik. Bu koşullarda ülkenin işçi ve kamu emekçisi sendikaları konfederasyonlarının; işçi ve emekçilerin bulunduğu tüm kentlerde, sendika-konfederasyon ayrımı yapılmayan birleşik, kitlesel 1 Mayısları örgütlemesi gerektiği açıkken tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. Konfederasyonlar ayrı kentlerde, üyelerinin ezici çoğunluğunu evine mahkum ederek, 1 Mayıs’ın “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olduğunu gözetmeden 1 Mayıs’ı işçisiz “kutlamanın”; iktidar da Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak yasağa devam etmenin ve işçilerin hakları için güçlü gösteriler yapmasını engellemenin hesabını yapıyor. Ama perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Hem 1 Mayısların tarihi hem de işçi ve emekçilerin güncel eylemleri konfederasyonların günü geçiştirme hesabının da iktidarın yasaklarının da tutmayacağını gösteriyor.

QOSHE - 1 Mayıslarda hak-hukuk ayaklar altında - Ahmet Ergin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

1 Mayıslarda hak-hukuk ayaklar altında

14 1
21.04.2024

İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a giderken işçi sınıfının durumunu şöyle özetleyebiliriz:

Açlık sınırının altındaki asgari ücret, temel ücret halini almıştır. OECD ülkeleri arasında çalışma süreleri bakımından ikinci, haftalık 60 saatin üzerinde çalışan işçi sayısı bakımından birinciyiz. Kayıtlı işçilerin sadece yüzde 15’i sendikalı ve sadece yüzde 6’sı toplu iş sözleşmesinden yararlanabiliyor.Her gün ortalama 5’in üzerinde işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz. 7 işçi Erzincan İliç’te siyanürlü toprağın altında bırakıldı.

Saydıklarımıza ek olarak demokrasi yoksunluğunun, hak, hukuk tanımayan bir iktidarın hüküm sürdüğü koşulları yaşıyoruz. Tıpkı Türkiye’nin 1 Mayıslar tarihi gibi. Çünkü 1 Mayıslar, bir yanıyla işçi ve emekçilerin haklarının ayaklar altına alınmasının, yasakların, katliamların, gözaltı ve tutuklamaların tarihidir.

Türkiye’de 1 Mayıslar 1975’e kadar yasal olarak kutlanamadı. Bir dönem “bahar bayramı” adıyla bağlamından koparılıp “ehlileştirilerek” tatil günü yapılsa da kutlamalara ve gösterilere izin verilmedi. 1975’te salonda, 1976 ve 1977’de yüz binlerin katılımıyla Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs, 1977’de kana bulandı. Otomatik silahlarla işçi ve emekçilerin üzerine kurşun yağdıran “karanlık el” kontrgerillanın saldırısında en az 34 kişi katledildi, 200’ün üzerinde kişi yaralandı. 12 Eylül 1980’deki........

© Evrensel


Get it on Google Play