Ücretleri eriyen kamu işçileri aylardır çeşitli eylem ve etkinliklerle ek zam taleplerini dile getiriyor. Ücretlerin erimesini sağlayan ise önce fiilen uygulanan, 2017’den sonra ise yasal çerçeveye kavuşturulan çerçeve anlaşma protokolü düzenlemesi oldu. Bu vesileyle 02.01.2018’de yürürlüğe giren yasal düzenlemeyi hatırlatıp çıkış yolunu aramakta fayda var.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ek madde 2 eklenmiş ve bu madde 01.02.2018 tarihinde yasaya dönüşmüştü. Ek madde 2 ile konfederasyonlar kamuda imzalanacak toplu iş sözleşmelerinin tek muhatabı haline getirilmiştir. Düzenlemeye göre hükümet, kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında imzalanan çerçeve anlaşma protokolü hükümleri, taraf konfederasyonlara üye olan sendikalar için bağlayıcıdır.

Ek madde 2, kamu işçileri için grev hakkını fiilen ortadan kaldırmıştır. Çünkü bu maddeye göre mali ve sosyal haklarla ilgili pazarlık ve imza yetkisi konfederasyonlardadır. Konfederasyonların grev uygulama, grev kararı alma yetkisi ise bulunmamaktadır. Düzenleme, konfederasyonların masada mutlaka anlaşacakları varsayımı üzerine kurulmuş, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun tamamına entegre edilmemiştir. Konfederasyon üyesi sendikalar mali ve sosyal haklar konusunda pazarlık yetkisine dahi sahip değildir. Bu nedenle çerçeve protokolün imzalanması durumunda üye sendikaların grev hakkı sadece kağıt üzerinde yazan bir haktan ibaret olarak kalacaktır. Mali ve sosyal haklar dışındaki sözleşme hükümleri nedeniyle greve gidilmesi imkansıza yakındır.

Ek madde 2’deki bir diğer garabet, hükümet ile konfederasyonlar arasındaki görüşmelerin herhangi bir süreye bağlanmamasıdır. Bu nedenle ocak yürürlülük tarihli çerçeve protokoller mayıs ve ağustos aylarında imzalanmış, üye sendikalarca TİS haline getirilmesi için de birkaç ay geçmesi gerekmiştir. Kamu işçileri TİS’in geç imzalanması nedeniyle de mağdur edilmiştir.

2018’de yürürlüğe giren ek madde 2, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) normlarına aykırıdır. Grev hakkının özünü zedelediği, özel sektör-kamu sektörü ayrımı yaparak eşitlik ilkesini hiçe saydığı için Anayasa’ya da aykırıdır. Hatta Sendikalar ve TİS Kanunu sistematiğine uymayan eklektik bir düzenlemeden ibaret olduğundan yasayla çelişik, uygulama zorunluluğu bulunmayan bir düzenlemedir.

Diğer yandan işçilerin grev hakkına tahammülsüzlüğünü onlarca grevi yasaklayarak gösteren AKP’nin icadı olan bu düzenlemeyi hukuken çöpe dönüştürmek ve işletmemek mümkündür.

Konfederasyonlar isterse grev hakkını yasal olarak ve fiilen kazanmak için çerçeve sözleşme pazarlığını hiç başlatmayabilir. Bu durumda tek tek sendikalar TİS sürecini yürütebilir. Üyelerinin, kamu işçilerinin talepleri karşılanmazsa uyuşmazlık çıkarabilir, grev kararı alabilir ve greve çıkabilir.

Diğer bir yöntem de çerçeve protokol görüşmeleri sonunda anlaşmamaktır. Ek madde 2’nin sondan ikinci cümlesinde “…İşçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilir” denilmektedir. Yani protokolü imzalama zorunluluğu yoktur. Anlaşmama şeklinde sonuçlanan çerçeve protokol görüşmelerinden sonra konfederasyon üyesi sendikalar uyuşmazlık sürecini yürütüp, grev silahını kullanarak kamu işçilerinin taleplerine uygun bir toplu sözleşme imzalayabilirler.

Aynı durum şu an kamu işçilerinin ana gündemi olan ek protokol için de geçerlidir. Kamu işçilerinin örgütlü olduğu sendikaların, AKP iktidarının yan kuruluşu gibi çalışan konfederasyon yönetimlerini beklemelerine gerek yoktur. Muhatabı olan kamu işveren sendikasını masaya davet edip üyesi işçilerin ek zam talebini ek protokole bağlayabilirler. Ek protokol talebinin ciddiye alınması için barışçıl eylem hakkını kullanıp, üretimi de etkileyen eylemlere başvurabilirler.

Sonuç olarak, sendikaların, sendikacıların yasalara sığınmasının hiçbir dayanağı yok. İşçi sınıfı mücadelesini engellemek amacıyla yapılmış mevcut yasalar bile hem grev silahını kullanmaya hem de ek protokol yapmaya engel değil. Yeter ki istensin, yeter ki kamu işçilerinin sesine kulak verilsin.

QOSHE - Kamu işçilerinin ek zam talebi ve çerçeve protokol - Ahmet Ergin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kamu işçilerinin ek zam talebi ve çerçeve protokol

8 8
03.03.2024

Ücretleri eriyen kamu işçileri aylardır çeşitli eylem ve etkinliklerle ek zam taleplerini dile getiriyor. Ücretlerin erimesini sağlayan ise önce fiilen uygulanan, 2017’den sonra ise yasal çerçeveye kavuşturulan çerçeve anlaşma protokolü düzenlemesi oldu. Bu vesileyle 02.01.2018’de yürürlüğe giren yasal düzenlemeyi hatırlatıp çıkış yolunu aramakta fayda var.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ek madde 2 eklenmiş ve bu madde 01.02.2018 tarihinde yasaya dönüşmüştü. Ek madde 2 ile konfederasyonlar kamuda imzalanacak toplu iş sözleşmelerinin tek muhatabı haline getirilmiştir. Düzenlemeye göre hükümet, kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında imzalanan çerçeve anlaşma protokolü hükümleri, taraf konfederasyonlara üye olan sendikalar için bağlayıcıdır.

Ek madde 2, kamu işçileri için grev hakkını fiilen ortadan kaldırmıştır. Çünkü bu maddeye göre mali ve sosyal haklarla ilgili pazarlık ve imza yetkisi konfederasyonlardadır. Konfederasyonların grev uygulama, grev kararı alma yetkisi ise bulunmamaktadır. Düzenleme, konfederasyonların masada mutlaka anlaşacakları varsayımı üzerine kurulmuş, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun tamamına entegre edilmemiştir. Konfederasyon üyesi sendikalar mali ve sosyal haklar konusunda pazarlık yetkisine dahi sahip değildir. Bu nedenle çerçeve protokolün imzalanması........

© Evrensel


Get it on Google Play