Pazar günü yapılacak yerel seçimlere gidilirken seçim kampanyaları tüm hızıyla sürüyor. Seçimler yerel olmasına karşın partilerin yürüttüğü kampanyaların merkezine ekonomik sorunlar oturmuş durumda. Yerel sorunların ülkenin ekonomi gibi genel sorunlarının gölgesinde kaldığı görülüyor. Ekonomik zorluklar, yoksulluk, hayat pahalılığı, emeklilerin durumu, geçinme sorunları seçim kampanyalarına damgasını vuruyor. Özellikle büyük şehirlerde düzen partilerinin adayları yoksunluk ve yoksulluk içindeki halkın yaşamını çok küçük de olsa rahatlatma vaadiyle çalışmalarını sürdürüyorlar. Kitlelerin mevcut durumundan başkaları sorumluymuş gibi, iktidar partisinin adaylarının da benzer vaatlerle kampanya yürüttükleri görülüyor.

Oysa genel ve yerel seçimler arasındaki geçmiş geleneksel ilişkiye bakıldığında durum tam tersiydi. Yerel seçimlerde öne çıkan daha çok belediye sorunları olur, ilin, ilçenin bayındırlık sorunları ağırlıklı yeri tutardı. Bugün bu tür sorunlar yine konuşulmakla birlikte kampanyaların merkezine oturmuyorlar. Bu durumu nasıl açıklamak gerekiyor? Kuşkusuz bu soruya verilecek ilk yanıt mevcut ekonomik gidişatın halkın yaşamını olağanüstü kötüleştirmesidir. Genel seçimlerin üzerinden henüz 1 yıl geçmemiş ama iktidarın en kirlileri dahil her türlü yol ve yöntemi kullanarak kazandığı seçimler sonrasında emekçi halkın ekonomik koşulları daha kötüleşmiştir. Onlara tavsiye edilen “sabır”dır.

Tek adam yönetiminin açlıkla boğuşan emeklilerden istediği “sabretmeleridir.” İktidarın çocuklarının beslenme çantasına yiyecek bir şey koyamayan annelerden istediği “sabırdır.” İktidarın ücret ve maaşları ile ay sonunu getirmek bir yana, her ay biraz daha borca batan işçi ve emekçiden istediği “sabırdır.” İktidar ve büyük sermaye çarpıtılan verilerle sayıları düşürülen, ama gerçekte sayıları 15 milyonu geçen işsizlere tavsiye ettiği “sabırdır.” Ülke büyük bir deprem yıkımı yaşamışken ve yeni yıkımlar beklenirken on milyonlarca insandan istediği “sabırdır”, nasıl olsa deprem konutları kaplumbağa hızıyla yapılmaktadır. Bütün bunlara halkın daha başka sorunları da eklenebilir. Ama iktidar demektedir ki “İnşallah ekonomi düzelecek, ülke büyüyecek, o zaman bütün bu sorunlara çözüm bulacağız.”

Ama büyük sermayeden sabır istenmiyor. Yap, işlet, devret modeliyle yapılmış yolların, köprülerin, tünellerin, havalimanlarının, şehir hastanelerinin kâr garantili ödemeleri tıkır tıkır yapılıyor, vergileri affediliyor, yeni teşvikler alıyorlar. Enflasyonun asli sorumlularından olan aşırı karları sürekli bindirilen zamlarla güvence altına alınıyor. Ücret zammı isteyen işçilerin karşısına patronlar ve güvenlik güçleri birlikte dikiliyor. Sendikalaşmak isteyen işlerin üzerinde her türlü baskı uygulanırken, Özak Tekstil direnişi örneğindeki gibi, işçilerin geçmek istedikleri BİRTEK-SEN’e ceza yağdırılıyor, Agrobay işçilerinin hakları gasbediliyor. Bütün bunların ve burada bahsedilmeyen daha pek çok sorunun halk içerisinde büyük bir öfke birikimine yol açmasından daha doğal ne olabilir? Geniş kitleler son genel seçimler öncesinde gerici, milliyetçi propaganda ile pompalanan İHA, SİHA, savaş gemileri, uçaklar vb. ölüm araçlarının kendilerine bir faydası olmadığını görüyorlar. Kitleler “yerli ve milli” bir yoksulluğa mahkum edildiler.

Bugün ekonominin çarkları işçi ve emekçi halkın sırtına bindirilen ağır ve boğucu yükle çevriliyor. Yerel seçimler sonrasında bu yükün daha da ezici olacağı daha bugünden ilan edilmiş durumda. Son genel seçimlerde milliyetçilik, dincilik, “yerlilik ve millilik”, bölücülük ve terörizm propagandasıyla görünmez kılınmak istenen açlık, yoksulluk, işsizlik ve özgürlük ve demokrasi talepleri şimdi gerçek boyutları ile iktidarın karşısına dikilmiş durumda. Halkın ekonomisi batık durumda ama sermaye ve iktidarın daha kötüyü vadetmekten öte bir “çaresi” yok. Bu ise hoşnutsuz kitleler üzerindeki baskı ve şiddetin dozunu artırmaktan başka bir anlama gelmiyor. Yerel seçimlerin de bütün bunlara getireceği hiçbir çözüm yok. Ama halkın öfkesinin sandığa yansıması iktidarı politik ve moral olarak geriletecek, işçi ve emekçi halkın seçim sonrası yürüteceği mücadeleye moral ve güç verecektir.

QOSHE - Kampanyalar ne gösteriyor? - Ahmet Yaşaroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kampanyalar ne gösteriyor?

11 1
29.03.2024

Pazar günü yapılacak yerel seçimlere gidilirken seçim kampanyaları tüm hızıyla sürüyor. Seçimler yerel olmasına karşın partilerin yürüttüğü kampanyaların merkezine ekonomik sorunlar oturmuş durumda. Yerel sorunların ülkenin ekonomi gibi genel sorunlarının gölgesinde kaldığı görülüyor. Ekonomik zorluklar, yoksulluk, hayat pahalılığı, emeklilerin durumu, geçinme sorunları seçim kampanyalarına damgasını vuruyor. Özellikle büyük şehirlerde düzen partilerinin adayları yoksunluk ve yoksulluk içindeki halkın yaşamını çok küçük de olsa rahatlatma vaadiyle çalışmalarını sürdürüyorlar. Kitlelerin mevcut durumundan başkaları sorumluymuş gibi, iktidar partisinin adaylarının da benzer vaatlerle kampanya yürüttükleri görülüyor.

Oysa genel ve yerel seçimler arasındaki geçmiş geleneksel ilişkiye bakıldığında durum tam tersiydi. Yerel seçimlerde öne çıkan daha çok belediye sorunları olur, ilin, ilçenin bayındırlık sorunları ağırlıklı yeri tutardı. Bugün bu tür sorunlar yine konuşulmakla birlikte kampanyaların merkezine oturmuyorlar. Bu durumu nasıl açıklamak gerekiyor? Kuşkusuz bu soruya verilecek ilk yanıt mevcut ekonomik gidişatın halkın yaşamını olağanüstü kötüleştirmesidir. Genel seçimlerin üzerinden henüz 1 yıl geçmemiş ama iktidarın en kirlileri dahil her türlü yol ve yöntemi kullanarak kazandığı seçimler sonrasında emekçi halkın ekonomik koşulları daha kötüleşmiştir. Onlara........

© Evrensel


Get it on Google Play