Geçen haftaki yazıda ABD’nin kendi kontrolünde olmayan sosyal medya platformu TikTok’u Amerikalı kullanıcıların bilgilerini toplayıp Çin’le paylaşıyor argümanıyla yasaklamaya çalıştığından bahsetmiştim. Senatodan da geçerse Tiktok’u yasaklayacak bu yasa tasarısına paralel olarak, “data/veri simsarı” denen ve kullanıcı bilgilerini toplayıp satan şirketlerin ABD vatandaşları ile ilgili bilgileri “düşman ülkelere” satmasını yasaklayan bir başka yasa tasarısı da geçtiğimiz günlerde Temsilciler Meclisinde onaylandı. Tüm kullanıcıların bilgi mahremiyetini düzenleyecek geniş kapsamlı yasa tasarıları bir türlü Senatonun önüne gelemezken, TikTok korkusuyla bu iki tasarı Kongrenin merdivenlerini kısa sürede tırmandı. Bu tasarılar Amerikalı internet şirketlerinin kullanıcı bilgililerini toplama, kullanma ve satma uygulamalarına dokunmuyor. Tabii meselenin genel bir veri mahremiyetinin ötesinde emeğin sömürü ve kontrolünü artırma süreçleri ile de doğrudan ilişkisi var. Aynı dijital teknoloji ve platformlar iş yerlerinde ve hatta mesai sonrası saatlerde işçileri daha detaylı ve sürekli gözetlemek, dolayısıyla işi ve verimliliği düzenlemek ve işçiyi kontrol etmek için kullanılıyor.

Bu yılın başında Fransa, Amazon şirketini “aşırı müdahaleci” ve “sürekli baskı” oluşturan işçi gözetimi uygulamaları nedeniyle 35 milyon dolar cezalandırdı. ABD’de son yıllarda Amazon işçilerinin sendikalaşma mücadelelerinin merkezinde de bu aşırı gözetim yüzünden işçilerin işyerinde “hapishanedeymiş gibi” hissetmeleri yatıyor. Bu gözetim ve buna bağlı kota sistemi yüzünden tuvalet ya da su için bile durmaktan kaçınan Amazon isçilerinin yüzde 40’ı iş yerinde sürekli yaralanıyor. Amazon’a göre bu yaralanmalar, bitap düşmeler normal, çünkü onlar “endüstriyel sporcu.” Kendilerine teknoloji şirketi diyen bu dev şirketlerin çalışanlarına işçi dememek için girdikleri şekiller inanılmaz. Uber de yıllarca şoförlerinin şoför olmadığı iddiasıyla, onlara hiçbir hak ve güvence vermemek için, her ülkede milyonlarca dolar harcayıp lobi yaptı.

İşimiz, derslerimiz, hatta buzdolabından tuvalet kağıtlığına kadar hemen her şeyin internete bağlı olduğunu ve akıllı buzdolabının bile kullanıcıları hakkında bilgi topladığını düşününce, interneti kontrol eden şirketlerin ifade özgürlüğünden bilgiye erişime kadar ne büyük bir alanda güçlü oldukları da ortaya çıkıyor. Çok büyük miktarlarda veriyi izleme, depolama, sınıflandırma ve neredeyse denetimsiz istedikleri gibi kullanabilmeleri, internet aracısı şirketlere bilgi ve para akışları üzerinde önemli bir güç sağlıyor. Zaten tam da burası finans, bürokrasi ve siyaset elitlerinin çıkarlarının örtüştüğü yer. Geçen hafta Evrensel’de Ceren Sözeri, ABD’de ve başka ülkelerdeki gelişmeler üzerinden internet devlerinin devletleri de arkalarına alarak kendileriyle ilgili hemen her konuda nasıl istedikleri gibi at koşturduklarına değinmişti.

ABD, halkın parasıyla kamuya ait olarak geliştirdiği interneti önce devlet destekli bir telekomünikasyon tekeli olan AT&T şirketine 1970’lerde bedava vermeye çalıştı; AT&T’nin internetin para getirmeyen bir yük olacağına kanaat getirip bu teklifi reddetmesinin ardından 1994’te Clinton yönetimi interneti özelleştirdi. Google’ın yazılan arama sözcüklerini o sözcükleri yazan kullanıcılara direkt ulaşmak isteyen reklam şirketleri ile buluşturan teknolojisi hem internetten nasıl para kazanılacağı sorusunun çözümünü, hem de internetin birkaç güçlü şirketin kontrolüne geçmesi ve eşsiz bir gözetleme aracı haline gelmesi süreçlerini hızlandırdı. Bir eylem örgütlemek, yaymak, ya da sendikalaşmak, haberleşmek için dijital teknoloji ve platformları kullanan eylemci ve emekçileri devletler ve şirketler de aynı dijital teknoloji ve platformları kullanarak gözetliyor, fişliyor, kontrol etmeye çalışıyor. Ancak interneti, ABD’deki değil ondan bağımsız ve aynı tarihlerde gelişen Sovyetler Birliği’ndeki tahayyülü doğrultusunda dönüştürmeyi, hatta işçilerin kendi dijital platformlarını yaratması çabalarını da kapsayan demokrasi ve özgürlük mücadelesi mevcut koşullar altında ve eldeki araçlarla olacak; kullanıcıların Filistin yanlısı, soykırım karşıtı içeriklerle doldurduğu TikTok dahil.

QOSHE - Eşsiz bir gözetleme aracı olarak internet | ABD'de TikTok'u yasaklama çabaları - 2 - Aras Coşkuntuncel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eşsiz bir gözetleme aracı olarak internet | ABD'de TikTok'u yasaklama çabaları - 2

11 16
24.03.2024

Geçen haftaki yazıda ABD’nin kendi kontrolünde olmayan sosyal medya platformu TikTok’u Amerikalı kullanıcıların bilgilerini toplayıp Çin’le paylaşıyor argümanıyla yasaklamaya çalıştığından bahsetmiştim. Senatodan da geçerse Tiktok’u yasaklayacak bu yasa tasarısına paralel olarak, “data/veri simsarı” denen ve kullanıcı bilgilerini toplayıp satan şirketlerin ABD vatandaşları ile ilgili bilgileri “düşman ülkelere” satmasını yasaklayan bir başka yasa tasarısı da geçtiğimiz günlerde Temsilciler Meclisinde onaylandı. Tüm kullanıcıların bilgi mahremiyetini düzenleyecek geniş kapsamlı yasa tasarıları bir türlü Senatonun önüne gelemezken, TikTok korkusuyla bu iki tasarı Kongrenin merdivenlerini kısa sürede tırmandı. Bu tasarılar Amerikalı internet şirketlerinin kullanıcı bilgililerini toplama, kullanma ve satma uygulamalarına dokunmuyor. Tabii meselenin genel bir veri mahremiyetinin ötesinde emeğin sömürü ve kontrolünü artırma süreçleri ile de doğrudan ilişkisi var. Aynı dijital teknoloji ve platformlar iş yerlerinde ve hatta mesai sonrası saatlerde işçileri daha detaylı ve sürekli gözetlemek, dolayısıyla işi ve verimliliği düzenlemek ve işçiyi kontrol etmek için kullanılıyor.

Bu yılın başında Fransa, Amazon şirketini “aşırı müdahaleci” ve “sürekli baskı” oluşturan işçi gözetimi uygulamaları nedeniyle 35 milyon dolar cezalandırdı. ABD’de son yıllarda Amazon işçilerinin........

© Evrensel


Get it on Google Play