Ey dîrok!
Ey zeman!
Kî kê ji warê kê der dike
Kî kê li warê kê dihewîne?

Murathan Mungan

Zaman öyle göreceli bir kavram ki üzerine sayfalarca özlü söz, şiir, roman, öykü yazılmış. Bir şey yapmıyor, yapamıyorsan geçmek bilmez ama bir şey yetişmesi gerekiyorsa nasıl geçtiği anlaşılmaz. Bir paradoks gibi; o akmayan zamanlar bir araya gelip bir anda yıllar ediverir.
Geçmiyor gibi görünürken bakarsın aynaya, saçların seyrelmiş, göz kenarı çizgilerin derinleşmiş. Bakarsın suyun nadir damladığı yerde parken kabarmış. Yeni boyadın sandığın balkon demirlerin paslanmış. Geçmiş gitmiş yani hiç geçmiyor öylece duruyor sanarken bile. İki sene önce Gezi davasından tutukluluk kararı çıktı. Çıkmaması lazımdı, dava bile açılmaması lazımdı. 732. gün bugün. Hiç sabah olmayacak gibi ağır gecelerden kaç tane yaşandı, korkunç bir deprem yaşandı, iki seçim geçti, kaç çocuk dünyaya geldi, kaç güzel insan bu dünyayı bırakıp gitti, yedi yüz otuz iki gün. Kavala’nın tutukluluğu 7 yılı doldurdu, Demirtaş’ın da neredeyse 8 sene. İlkokula başlayan çocuklar ortaokulu bitiriyor. Tıp okuyan uzmanlığını da tamamladı. Evlenip boşanan olmuştur o kadar yılda, bazılarının pasaportunda sayfalar dolmuştur, kimi insan kanseri yenmiştir kimisi artık demansa girmiştir. Çorlu davasından 6. senede karar çıktı. Emsal karar oldu diye sevindik, yetmez henüz, asıl sorumluları da biliyoruz. Daha hesap kapanmadı ama altıncı yılda gelen karara sevindik. Çünkü nice dava çok daha uzundur sürüyor, kararlar iç yakıyor diye, kıyasen sevindik.

Altı sene, yasını yaşayamadan geçen altı yıl. Kazanın üzerinden 2120 gün geçmiş. Geçmiş ömrümüzden hatırlanmaya değer kaç gün sayabiliriz acaba? Kaç dakika sürer saymaya kalksak iki bine kadar? Yalnızca kamu kaynaklarından değil, yalnızca kent hafızasından değil zamandan da çalınıyor farkında mıyız? Hayatlarımıza ve haklarımıza değer vermeyenler elinde zaman da değersizleşti. Öyle kolay telaffuz ediliyor ki seneler, sanki birilerinin ömründen çalınmıyormuş gibi. Birilerinin ömründen çalınıyor cümlesinin gizli öznesi hepimiziz aslında.

Hani hep anlatılan bir yargıçlık hikayesi vardır, parkta koşan bir kadını taciz eden adama verilen cezanın çok yüksek olmasına karşı eleştirilen yargıç “Bu ceza, bir kadını korkutup taciz ettiği için değil, yarattığı korku ile bu ülkedeki tüm kadınların parkta diledikleri saatte özgürce koşmasına mani olduğu için verilmiştir” der. Başka bir ülkede geçiyor tabii olay.

Hukuksuz her tutukluluk bize sallanan bir parmak oldu, “Silivri soğuktur” diye mizah olur mu? Oldu. Hayatlarımızdan, sevdiklerimizin yaşamından, adaletin yanımızda değil karşımızda olacağından, özgürlüğümüzden endişe ederek geçiyor seneler. Bir ülkede aklından geçeni, gerçeği söylemek kadar düz bir cesaret tanımı olur mu? Oldu. İnsan ar ediyor hukuksuz tutuklulara empati yapılsın diye uğraşmaktan, gerek var mı? Düşünen bulur zaten. Demek düşünmüyor milyonlarcası. İlkokul çağında çocuğu olanlar, hafta sonu kursa, sinemaya, tiyatroya, parka götürürken rahat mı içiniz? Vera çünkü her hafta Silivri yolunda. Söylemek mi lazım?

Can Atalay’ın müvekkilleri, ona oy vermiş seçmenleri için zaman, herkesinkiyle aynı akmıyor. Çiğdem film yapmayalı iki sene oldu, Mine bilgisayar başına oturup yazmayalı iki yıl. Osman Kavala annesini en son ne zaman görebildi? Selahattin Demirtaş istemez miydi çocuklarına kendi ders çalıştırsın, kaç veli toplantısı kaçırdı hiç aklınıza geldi mi? Mezuniyetleri bile geldi geçti. Evde sevdiğim bir eşya kırılınca hiç üzülmüyorum uzun zamandır, evini senelerdir göremeyenleri düşündükçe. Kaç kişi düşünüyor?

Hiç düşündünüz mü sizi tutuklasalar, durduk yere hem de, kim gelecek her hafta düzenli ziyaretinize? Kimin arabası var, kaç kişinin hayatı tamamen duracak siz içeridesiniz diye? Yazı yok, bayramı yok, her hafta görüş yolunda? Kolay kabul ediyoruz çalınanın çalındığını, başkasının ömründen gidiyor diye kendini şükür yaşıyor sananlar vardır belki. Birinin zamanı çalındığında, bu artık herkesinki çalınabilir anlamına gelir.
Birileri her evin anahtarını elinde tutuyor, her camı açıyor, her delikten sızıyorsa, kimse evinde güvende değildir. Bu yüzden hepimizin uykusu kaçık.

Zaman, hukuksuz tutuklular için dışarıdakiyle aynı akmıyor. Hakları gasbedildiği ilk anda zamanı durdurabilmeliydik, onlar nezdinde hepimiz için. Soma maden kazasının üzerinden 10 yıl geçti, Soma’dan 4 ay sonra Ermenek maden kazası. Daha bu şubat İliç oldu. Suruç’ta bombalar patladı 2015’in 20 Temmuz’uydu. 10 Ekim’de Ankara Garı... Oburdur adaletsizlik, adaletin yokluğu varlığından hızlı büyür, seni de içine alır, herkesi alır. Başkasının yaşadığı haksızlıkta susabilen kendi hakkına da dilsiz kalır.

“Geçer devran,
takvimler el değiştirir.
Gün gelir zulüm de göçer.
Zaman örter her şeyin üstünü.
Uzağı gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer”

Murathan Mungan

QOSHE - Geniş zaman, dar zaman, zor zaman, göreceli zaman - Ayşen Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Geniş zaman, dar zaman, zor zaman, göreceli zaman

39 1
27.04.2024

Ey dîrok!
Ey zeman!
Kî kê ji warê kê der dike
Kî kê li warê kê dihewîne?

Murathan Mungan

Zaman öyle göreceli bir kavram ki üzerine sayfalarca özlü söz, şiir, roman, öykü yazılmış. Bir şey yapmıyor, yapamıyorsan geçmek bilmez ama bir şey yetişmesi gerekiyorsa nasıl geçtiği anlaşılmaz. Bir paradoks gibi; o akmayan zamanlar bir araya gelip bir anda yıllar ediverir.
Geçmiyor gibi görünürken bakarsın aynaya, saçların seyrelmiş, göz kenarı çizgilerin derinleşmiş. Bakarsın suyun nadir damladığı yerde parken kabarmış. Yeni boyadın sandığın balkon demirlerin paslanmış. Geçmiş gitmiş yani hiç geçmiyor öylece duruyor sanarken bile. İki sene önce Gezi davasından tutukluluk kararı çıktı. Çıkmaması lazımdı, dava bile açılmaması lazımdı. 732. gün bugün. Hiç sabah olmayacak gibi ağır gecelerden kaç tane yaşandı, korkunç bir deprem yaşandı, iki seçim geçti, kaç çocuk dünyaya geldi, kaç güzel insan bu dünyayı bırakıp gitti, yedi yüz otuz iki gün. Kavala’nın tutukluluğu 7 yılı doldurdu, Demirtaş’ın da neredeyse 8 sene. İlkokula başlayan çocuklar ortaokulu bitiriyor. Tıp okuyan uzmanlığını da tamamladı. Evlenip boşanan olmuştur o kadar yılda, bazılarının pasaportunda sayfalar dolmuştur, kimi insan kanseri yenmiştir kimisi artık demansa girmiştir. Çorlu davasından 6. senede karar çıktı. Emsal karar oldu diye sevindik, yetmez henüz, asıl sorumluları da biliyoruz. Daha hesap kapanmadı ama altıncı yılda gelen karara sevindik. Çünkü nice dava çok daha uzundur sürüyor, kararlar iç yakıyor diye, kıyasen sevindik.

Altı sene, yasını yaşayamadan geçen altı yıl. Kazanın üzerinden 2120 gün geçmiş.........

© Evrensel


Get it on Google Play