Depremin ilk yıl dönümü. İnsan aynı cümle içinde kullanıldığına inanamasa da halkın polis barikatını aşarak sevdiklerini andığı 6 Şubat geride kaldı. Protokole, resmi törenlere baş kaldırarak yapılan bir anma.

Sonra döndük medyaya ve depremin yıl dönümünde hâlâ konteynerler, çadırlar, elektriksizlik, susuzluk derken, tüm bunlar nasıl etki eder yerel seçime?

Hicap.

Keşkeyi geçmişe yönelik kullanmayı sevmiyorum, hiçbir derde derman olmayan bir kelime.

Yazık ile aynı manada nezdimde.

O yüzden şimdi bulunduğum yerden bakınca yazıklar olsun bize diyorum, biz nasıl seçim konuşabildik deprem üzerine, nasıl gittik o sandıklara, ne sandık da biz bu siyaseti ve inandık her şeyin o sandığa bağlı olduğuna?

13.5 milyon insan etkilenmiş, ölülerimizin sayısını bilmiyoruz, Hatay yok olmuş, biz seçimle iktidar değiştirmeye kalktık. Sadece ve yalnızca deprem yarası olmalıydı derdimiz.

Şimdi yine seçime gidiyoruz, biz sürekli sandığa hapsedilmiş bir yurttaşlık ile burnumuza koklatılan demokrasiyle bu ülkede bir hakkımız kalmışcasına oyalanıyoruz.

Şiirlerce, romanlarca, türkülerce, şarkılarca memleket sevdamız, hamasi, afaki kürsü konuşmaları, mahalle sohbetleri: Yoluna ölürem Türkiyem, öyle seviliyorsun ki koy sandığı oy verem.

Seçimi reddetmek, siyasi partiyseniz toplanıp gereğini yapın, demokrasi varsa bırakın ne yapılması gerektiğini biz talep edelim, ol diyelim oldurun, bu halkın sağ kalanlarını hayatta tutun demek varmış. Seçime gittik: Hicap duyuyorum artık kendimden.

Yerel seçimin konuşulduğu yerlere bakıyorum: Yeniden Refah aday çıkaracakmış. Ne müthiş haber, haydi küsurat hesaplayalım o zaman. İnsan tutunacak dal arar tamam ama bir çimen tanesine de düşer mi?

Başak Demirtaş’ın adaylığının konuşulduğu zeminde, koca koca insanların “Kocasını cezaevinden çıkarmak” diye başlayan cümleler kurmasından hicap duyuyorum.

Bir memleket, bir dava için ne bedeli ödemeli insanlar daha? Ne kadar doğru-haklı olunabilir artık genel bir saygıyı hak edebilmek için? Daha nasıl yargılayan savunmalar yapabilir, kopuş davalarına imza atabilir, daha ne kadar sabır, sebat, sağduyu içinde hareket edebilir?

Bu konunun tüm siyasi partiler tarafından ele alınış şeklinden ayrı ayrı hicap duyuyorum.

Başak Demirtaş’ın kontrollü açıklamasının öfkesizliğine bakınca içimdeki kor ateşlerden hicap duyuyorum.

Hatay’ın CHP belediye başkan adayının AKP ağzıyla “siyasi malzeme” içeren, kendisinde hata bulmayan açıklamalarından hicap duyuyorum.

Sosyalist partilerin çeşitli il ve ilçelerde gösterdikleri adayların, bu kadar sessiz, sakin, iddiasızmışcasına kampanya yürütmesinden halk adına hicap duyuyorum.

Ülkedeki bir araya gelememe işi bir siyasi kopuş değilmiş gibi geçmişe dönük hiçbir tutum, tavır eleştirisi yapılmamasından, üstelik bazı sağcıların çıkıp bu durumu “demokrasi şöleni” diye adlandırmasından hicap duyuyorum.

Ara sayfada bir haber gibi gelip geçen “seçmen listesine itiraz” haberlerinin, sistemi işleyen herhangi bir ülkede seçimi iptal ettirebilecekken duyulmamasından, görülmemesinden, seçimin ilk ve tek gündemi olmamasından hicap duyuyorum.

Dem Parti eş başkanlarının yazdıklarından alıntılıyorum:

“Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât Şube Müdürlüğü olarak görünen bu adresin mayıs seçimlerindeki seçmen sayısı 7 iken yüzde 28 bin 314.29 artarak 1989 olmuştur.

Şırnak’ta askeri alandaki bir yerleşkeye kayıtlı seçmen sayısı mayıs 2023’te 752 iken yüzde 692 artışla şu anda 5 bin 956 seçmene ulaşmıştır. Bu seçmenlerin 4 bin 368’i yeni kayıtlı seçmendir ve hiçbiri Şırnaklı değildir.

Yine Şırnak’ta polisevi olarak görünen adreste mayıs seçiminde seçmen sayısı 14 iken yüzde 3 bin 514 artarak 506 olmuştur. 506 kişinin yalnızca 10’u daha önce Şırnak merkez seçmenidir.

Kars’ta orduevi olarak görünen adresin mayıs 2023 seçimlerindeki seçmen sayısı 13 iken yüzde 23 bin 15.38 artarak 3 bin 5 olmuştur ve bu kişilerden yalnızca 10’u daha önceden Kars merkez seçmenidir.

Sadece İdil’deki tek bir hanede beş olan seçmen sayısını 1450’ye çıkararak, Iğdır’da Emniyet Müdürlüğüne ait bir adrese 743 seçmen eklenmiştir.

Siirt Kurtalan’da misafirhane olarak görünen adreste mayıs 2023 seçimlerinde 13 seçmen kayıtlıyken şu anda 1003 seçmen kaydedilmiş. 1003 seçmenin 994’u önceki seçimde Kurtalan seçmeni değildi.”

Ve daha neler neler…

Dokunulmazlıklar kaldırıldı, Anayasa’ya aykırıydı ama oy verdiler. Şimdi Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere o yasa ile gelen tutukluluklar halkın oy hakkına çöktü. Can Atalay üzerinden yargı krizi yaratıp Anayasa’sızlığın önünü açtı.

Belediyelere kayyum atandı, hangi ile, hangi partinin belediye başkanına diye bakarak tutum sergilendi. Halkın sandık hakkı gasbedilmiyormuş gibi.

Şimdi iktidar, kayyumla bile uğraşmayacak belli ki.

Ülke genelinde seçime katılımın düşük olacağı ön görülürken adım gibi eminim bazı yerlerde şu anki nüfus sayısından çok seçmen çıkacak. Bu, AKP iktidarı, onların matematiğine göre seçime katılımın yüzde 120 çıkması bile normal olur.

Kürt’ün başına gelene bu ülkenin kabul çizgisi çok esnek. Hicap duyarım böyle mukayeseden ama mecburuz anlaşılan.

Kürtlerin oyuna makas atmanın yolunu bulan sanmayın ki ülkenin batısını hesaplamamıştır.

Murat Kurum düşük profilmiş, öyle skandal açıklama yapmış, böyle bagajı kabarıkmış.

Kimin nereden aday olduğu bir tek muhalefetin gündemiyken hiç mi akla soru gelmez bu iktidar neden bu kadar rahattır?

Seçimin sonucu baştan belli olduğundan olabilir mi?

Seçim güvenliği konusunda senelerdir hiçbir seçmenin yüreğini ferahlatamamış muhalefetin bu seçime en büyük hazırlığı gerçekten adayları mı olmalıydı?

Umut denilen şey emek verilmiş planlarla örülmeli, çocuksu bir hayalperestlikle değil.

Bizi yeni, zorlu bir dönem bekliyor. Yeni mücadele taktik ve yöntemleri, söylemleri, eylemleri olan bir zorunluluk.

Bunu, bir istifçinin evinin başına yıkılması sonucu yeni bir yuva kurmak zorunda kalması gibi görüp buna odaklanmalı.

Bu hafta Özak İşçileriyle, BİRTEK-SEN ile buluştuk ve ülkede en kötü sendikanın sendikasızlıktan iyi olduğu klişesinin nasıl yıkıldığını dinledik. Kadın işçilerin belagatı, en sert müdahaleleri anlatırken bile mizahı saklı tutmaları, farkındalıkları, direnci yüzümüze tutulan bir ışık oldu. Pusulanın nerede olduğu gün gibi ortada senelerdir.

Ekonomi bakanlarının kapı kapı ucuz emek hanutuyla yabancı sermaye kovalamasından duyduğumuz hicap ancak emeğin kavgasıyla diner.

Bağımsız sendikaların önünün açılması, işçi direnişlerinin kazanımla sonuçlanması, beyaz yakanın sınıfını anlaması, limanlarda örgütlenmenin sağlanması asli gündemimizin eşit yurttaşlık hakkı ve insanca yaşam tahayyülü olması seçimle oyalanmadığımız yeni dönem için umudum.

Mart sonu çayı demlemeye hazır olun.

Bunca hicapla değirmen dönmez daha fazla.

Seçimsiz senelerde sokağın havası, gündemi damgalama hevesi bambaşka.

QOSHE - Hicap - Ayşen Şahin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hicap

25 10
11.02.2024

Depremin ilk yıl dönümü. İnsan aynı cümle içinde kullanıldığına inanamasa da halkın polis barikatını aşarak sevdiklerini andığı 6 Şubat geride kaldı. Protokole, resmi törenlere baş kaldırarak yapılan bir anma.

Sonra döndük medyaya ve depremin yıl dönümünde hâlâ konteynerler, çadırlar, elektriksizlik, susuzluk derken, tüm bunlar nasıl etki eder yerel seçime?

Hicap.

Keşkeyi geçmişe yönelik kullanmayı sevmiyorum, hiçbir derde derman olmayan bir kelime.

Yazık ile aynı manada nezdimde.

O yüzden şimdi bulunduğum yerden bakınca yazıklar olsun bize diyorum, biz nasıl seçim konuşabildik deprem üzerine, nasıl gittik o sandıklara, ne sandık da biz bu siyaseti ve inandık her şeyin o sandığa bağlı olduğuna?

13.5 milyon insan etkilenmiş, ölülerimizin sayısını bilmiyoruz, Hatay yok olmuş, biz seçimle iktidar değiştirmeye kalktık. Sadece ve yalnızca deprem yarası olmalıydı derdimiz.

Şimdi yine seçime gidiyoruz, biz sürekli sandığa hapsedilmiş bir yurttaşlık ile burnumuza koklatılan demokrasiyle bu ülkede bir hakkımız kalmışcasına oyalanıyoruz.

Şiirlerce, romanlarca, türkülerce, şarkılarca memleket sevdamız, hamasi, afaki kürsü konuşmaları, mahalle sohbetleri: Yoluna ölürem Türkiyem, öyle seviliyorsun ki koy sandığı oy verem.

Seçimi reddetmek, siyasi partiyseniz toplanıp gereğini yapın, demokrasi varsa bırakın ne yapılması gerektiğini biz talep edelim, ol diyelim oldurun, bu halkın sağ kalanlarını hayatta tutun demek varmış. Seçime gittik: Hicap duyuyorum artık kendimden.

Yerel seçimin konuşulduğu yerlere bakıyorum: Yeniden Refah aday çıkaracakmış. Ne müthiş haber, haydi küsurat hesaplayalım o zaman. İnsan tutunacak dal arar tamam ama bir çimen tanesine de düşer mi?

Başak Demirtaş’ın adaylığının konuşulduğu zeminde, koca koca insanların “Kocasını cezaevinden çıkarmak” diye başlayan cümleler kurmasından hicap duyuyorum.

Bir memleket, bir dava için ne bedeli ödemeli insanlar daha? Ne kadar doğru-haklı olunabilir artık genel bir saygıyı hak edebilmek için? Daha nasıl yargılayan savunmalar yapabilir, kopuş davalarına imza atabilir, daha ne kadar sabır, sebat, sağduyu içinde hareket edebilir?

Bu konunun tüm siyasi partiler tarafından ele alınış şeklinden ayrı ayrı hicap duyuyorum.

Başak Demirtaş’ın kontrollü açıklamasının öfkesizliğine bakınca içimdeki kor........

© Evrensel


Get it on Google Play