Kan parası…

Acılı ailelere, ‘köle düzeni’ne, ‘güçlünün hukuku’na sessiz kalmaları için verilen sus payı!

İş güvenliğini gereksiz maliyet görüp işçinin canına kıyan patronun…

Trafikte ölüme sebebiyet veren zenginin…

Bilumum ayrıcalıklının, kendisiyle eşit görmediğinin ölümüne sebebiyet verdiğinde, ‘yırtma’ aracı da aynı zamanda.

***

Sorsan ulvi(!)

Hukukta yeri var; geride kalanların mağduriyetini gidermek üzere yasalaştırılmış. Havalı bir adı da var: Destekten yoksun kalma tazminatı!

Halkın tanımı ise çok net: Kan parası, diyet borcu.

Gel gör ki… Mağduriyeti gidermek üzere hukuk sistemine girmiş o tazminat (kan parası) failin ceza almamasının yolu oluyor.

Suç örtülüyor. Fail lehine mahkeme kararlarında etkili oluyor. Aileleri davadan çekilmeye zorluyor.

***

Sayısız örneği var.

En başta tersaneler geliyor. Tersanelerde güvenlik önlemi az, ölüm çok. Ama bir tane dava yok. Ölen işçinin yakınlarına ‘kan parası’ verilerek susturulması adeta gelenek!

Tersane patronları yalnız değil; o yol tüm patronların yolu.

Misal…

Yıl, 2009. Yer, Bursa Mustafakemalpaşa. Kömür madeninde grizu patlaması sonucu 19 işçi iş cinayetine kurban gitti. Maden sahipleri tazminat konusunda ailelerle anlaştı. Ve aileler yargılamadan çekildi.

Afşin Elbistan’da linyit sahasında 9 işçi göçük altında kaldı, cansız bedenlerine ulaşılamadı. Mezarları bile yok.

Dava sürerken 7 aile davadan çekildi. Sebep, aldıkları kan parası.

Bu ülkenin çalışma bakanları için bile takdirlik bir sunum; kan parası.

Örnek mi?..

Torun Center’da 10 işçiye mezar olan asansör faciasında Torunlar GYO yönetimi hakkında takipsizlik kararı verildi. Dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik, karara tepki göstermek yerine şirketin ailelere kan parası ödeyerek ‘uzlaşma‘ yoluna gitmesini takdir etti.

***

Peki ya Ermenek’te Soma’da yaşananlara ne demeli?

Soma’da 301 madenci katledildi.

Ermenek’te ihmaller sonucu 18 madenci su altında kalıp boğuldu.

Ölen işçilerin acılı yakınları üzerine kurulan baskı her yıl arttı. ‘İşveren’ hayatını kaybeden işçilerin ailelerine kan parası vererek işin içinden sıyrılmaya çalıştı.

Tazminat verilecek’ kararı çıktı.

Davalar istenildiği gibi gitmeyince ailelere verilen sözler tutulmadı, hiçbir tazminat ödenmedi hâlâ.

***

İş cinayetine kurban gidenlerin ardında kalanların çaresizliği fırsata çevriliyor.

Yetimlerin, eşlerin, yaşlı ana babaların ekmeksiz kalması…

Ailelerin davaları devam ettirebilecek mali güce sahip olmaması…

Kan parasının davanın önüne geçmesini engelleyecek bir mekanizmanın yokluğu…

İş vermek, eğitim masraflarını karşılamak, konut yardımı yapmak gibi devlet elinin hiç uzanmaması…

Topyekün bu çaresizliklerin ortasında aileler bir birine düşüyor!

Davayı devam ettirenler, adalet takipçisi değil de ‘tuzu kuru’ ilan ediliyor. Devam ettirmeyenler ise daha feci: Kolu kanadı kırık değil de ‘kemik sızlatan ihanetçi’…

***

Ve tüm bunlar yaşanırken devlet de sermaye de hiç ‘utanç’ duymuyor. Bildiği yoldan yürüyor: Acılı aileleri, boynu bükük suç ortakları kılmanın manivelası yapıyor kan parasını.

Şimdi bu ‘utanmazlığın’ en büyüğüne tanık oluyoruz.

Malum!

Somali Devlet Başkanının oğlu Hasan Şeyh Mahmud, 38 yaşındaki Moto Kurye Yunus Emre Göçer’i ezip ölümüne sebebiyet verdi.

Elini kolunu sallayarak, tarifeli uçakla yurt dışına kaçtı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, cinayet gibi kazanın kamera görüntülerini paylaşmasaydı üzeri örtülecekti.

Görüntüler ortaya çıkınca artık buna ‘kaza’ demek mümkün değildi. Toplumsal tepki büyüdü. Ve serbest bırakıldıktan sonra yurt dışına kaçan Mahmud hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

***

Tepki dinmedi ve şu sorunun peşine düşüldü: Doğru dürüst tutanak tutulmadan, öldürülen kuryenin eşinden gerçeği gizleyerek, kaçışa izin verilmesinin arkasında ne yatıyor?

Somali hayranı olmakla açıklanamayacağına göre… Neydi o sebep?

Somali’de Türkiye’nin askeri üssü olması…

Mogadişu Limanını Albayrak grubunun işletmesi…

Hidrokarbon anlaşmaları…

Yandaş sermayenin milyon dolarlık çıkarlarının söz konusu olduğu…

Pek çok sebep sıralandı, çıkar ilişkileri bir bir ortaya saçıldı, sorunun peşine düşüldükçe!

Ve ardından yeni bir soru geldi gündeme: Bir moto kurye için müttefik Somali’yi kızdırmaya değmez mi denilecek?

***

Kurcalandıkça, tepkiler büyüdükçe devletin tutumu da değişti.

Önce Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan geldi açıklama: “Şüphelinin yakalanması için uluslararası prosedür dahil tüm süreç titizlikle işletilmektedir”.

Sonra Somali Devlet Başkanının açıklaması geldi: Oğlumun yargılanmasından yanayım. Oğlum kaçmadı işi vardı.

Artık ‘kaçış’ yerine ‘yırtma’ yolu aranmalıydı ne de olsa.

Sonra o da ne…

Türkiye’nin günlerdir konuştuğu kazanın yankıları devam ederken bir görüntü servis edildi topluma.

Görüntünün çekildiği yer: Göçer Ailesinin Avukatı Iyaz Çimen’in ofisi.

Görüntüdekiler: Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Mohamed Nur, Av. Çimen ve moto kuryenin eşi Öznur Göçer.

Ve sonra görüntüye bir telefon görüşmesi giriyor. Arayan Somali Başkanı.

Görüntünden bir an… Somali diktatörü vicdana gelmiş Öznur Göçer’e sesleniyor: ‘Bir ebeveyn olarak acınızı anlıyorum.’

Gelsin o zaman oğlun hesap versin’ diyemiyor karşısındaki ses.

Belli ki…

Hukuk bürosunda ‘kan parası’ işi bağlanmış.

Biri otizmli iki çocukla baş başa kalmış eş utangaç, sıkılgan! Koca devlet adamları karşısında. Sadece, ‘Teşekkür ederim’ diyebiliyor.

Yüzlerce sınıf kardeşindeki o çaresizlik hissi görüntülerden kalbimize işliyor. Ama o görüntüyü servis edenlerin niyeti farklı.

Kameralar önündeki o vicdan seremonisi ‘cıs’ soruların peşine düşen tüm topluma kan parası asılda; herkesi sessizliğe davet eden.

QOSHE - Somali başkanının telefonu: Tüm topluma kan parası - Bülent Falakaoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Somali başkanının telefonu: Tüm topluma kan parası

12 13
20.12.2023

Kan parası…

Acılı ailelere, ‘köle düzeni’ne, ‘güçlünün hukuku’na sessiz kalmaları için verilen sus payı!

İş güvenliğini gereksiz maliyet görüp işçinin canına kıyan patronun…

Trafikte ölüme sebebiyet veren zenginin…

Bilumum ayrıcalıklının, kendisiyle eşit görmediğinin ölümüne sebebiyet verdiğinde, ‘yırtma’ aracı da aynı zamanda.

***

Sorsan ulvi(!)

Hukukta yeri var; geride kalanların mağduriyetini gidermek üzere yasalaştırılmış. Havalı bir adı da var: Destekten yoksun kalma tazminatı!

Halkın tanımı ise çok net: Kan parası, diyet borcu.

Gel gör ki… Mağduriyeti gidermek üzere hukuk sistemine girmiş o tazminat (kan parası) failin ceza almamasının yolu oluyor.

Suç örtülüyor. Fail lehine mahkeme kararlarında etkili oluyor. Aileleri davadan çekilmeye zorluyor.

***

Sayısız örneği var.

En başta tersaneler geliyor. Tersanelerde güvenlik önlemi az, ölüm çok. Ama bir tane dava yok. Ölen işçinin yakınlarına ‘kan parası’ verilerek susturulması adeta gelenek!

Tersane patronları yalnız değil; o yol tüm patronların yolu.

Misal…

Yıl, 2009. Yer, Bursa Mustafakemalpaşa. Kömür madeninde grizu patlaması sonucu 19 işçi iş cinayetine kurban gitti. Maden sahipleri tazminat konusunda ailelerle anlaştı. Ve aileler yargılamadan çekildi.

Afşin Elbistan’da linyit sahasında 9 işçi göçük altında kaldı, cansız bedenlerine ulaşılamadı. Mezarları bile yok.

Dava sürerken 7 aile davadan çekildi. Sebep, aldıkları kan parası.

Bu ülkenin çalışma bakanları için bile takdirlik bir sunum; kan parası.

Örnek mi?..

Torun Center’da 10 işçiye mezar olan asansör faciasında Torunlar GYO yönetimi hakkında takipsizlik kararı verildi. Dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik, karara tepki göstermek yerine şirketin ailelere kan parası ödeyerek ‘uzlaşma‘ yoluna gitmesini takdir etti.

***

Peki ya Ermenek’te Soma’da yaşananlara ne demeli?

Soma’da 301 madenci........

© Evrensel


Get it on Google Play