Devlet ve sermayenin iş birliği bundan 39 yıl önce tarihin en büyük felaketlerinden birine sebep oldu. 500 binden fazla insan bir gecede gaza boğuldu. 25 bin insan öldü, 150 bin kişi halen bu felaketin yarattığı ölümcül hastalıklarla boğuşuyor. Kimse yargılanmadı, ceza almadı ve bunda bu hafta ölen Henry Kissinger’ın da parmağı vardı. Bu hafta önce Bhopal’ı hatırlayalım sonra jandarma niye Agrobay’ın, Özak Tekstil’in sahiplerini koruyor ona bakalım.

2 Aralık gecesi, ABD’li Union Carbide adlı şirketin Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinin Bhopal şehrinde kurulu pestisit üreten kimya fabrikasından sızan 27 ton zehirli metil izosiyanat (MIC) gazı tüm şehre yayıldı. Fabrikanın güvenlik önlemlerindeki zafiyet çok daha önceden raporlanmıştı, ancak kâr her şeyden önce geliyordu. Gerekli eğitimden, hatta gaz maskesinden yoksun, üç kuruşa çalışan işçiler patlayan tankerin ilk kurbanları oldular. Ama zehirli duman fabrikanın sınırlarını hızla aştı, sokaklardan evlere sızdı. İnsanların gözlerini kanatan, ciğerlerini patlatan bir felakete dönüştü. Kaç kişinin öldüğü belirsiz. Union Carbide bu sayıyı 3,800 olarak açıkladı. Cesetleri toplayan, toplu mezarlara gömülmek ya da cenaze ateşlerinde yakılmak üzere kamyonlara yükleyen belediye çalışanları en az 15.000 ceset taşıdıklarını söylüyor. Bhopal’de insanlar ölmeye devam ediyor. 67 Yaşındaki Omwati Yadav, Guardian gazetesine 2019’da şöyle demiş: "Otuz beş yıldır bunun acısını çekiyoruz, lütfen artık bitsin. Bu yaşam değil, bu ölüm değil, ikisinin arasındaki korkunç yerdeyiz."

Şirketin Hindistan’daki yöneticisi Warren Anderson, önce felakete yol açanın bir sabotaj olduğunu iddia ediyor, ardından iki bin dolar kefaletle ABD’ye kaçırılıyor. İki yıl sonra Kissenger, şirketin danışmanlığını alıyor, “makul ve adil” bir anlaşma için devreye giriyor. 1989’da ABD Yüksek Mahkemesi Union Carbide’i 470 milyon dolarlık bir cezaya çaptırıyor. Yöneticiler yargılanmıyor, Kissenger bunun Hindistan için gayet cömert bir teklif olduğunu belirtiyor. Bhopal felaketinden etkilenenlerin bir kısmı 500 doları dahi bulmayan bir tazminat alıyorlar, Anderson hiç mahkeme salonu görmeden 92 yaşında Florida’daki sahil evinde ölüyor.

Netflix’te birkaç hafta önce yayına giren bir dizi var “Demir Yolu İşçileri- 1984 Bhopal Felaketi”, platformdaki diğer dizilerle kıyaslanınca ABD’nin sorumluluğunu gösterme açısından daha cesur. Bu arada Union Carbide 2001 yılında dünyanın en büyük kimya şirketlerinden Dow Chemical tarafından satın alınıyor. Dow Chemical, felaketin sorumluluğunu üstlenmediği gibi kimyasal gazın yarattığı halen insan ölümlerine yol açan kirliliği temizlemeye de yanaşmıyor. Felaketten 20 yıl sonra ABD’li YES MEN (Evet Efendim diye çevrilebilir) adlı kültür bozumu aktivistleri Bhopal felaketine dikkat çekmek için DowEthics.com adlı sahte bir web sitesi açıyorlar ve BBC World’ün onları aradığı gün gelip çatıyor. 350 milyon izleyiciye ulaşma fırsatını kaçırmıyorlar ve aralarından birini Jude Finisterra (soyadı dünyanın sonu anlamına geliyor) adıyla canlı yayına sokuyorlar. Sahte Dow Chemical sözcüsü Bhopal’in hukuki ve ekonomik tüm sorumluluğunu üstlendiklerini, çok üzgün olduklarını açıklıyor. Finans kapitalin doğası gereği o gün Dow Chemical’ın hisseleri düşüyor, BBC’nin nasıl böyle bir şeye kandığı tartışılıyor, kısacası küçük bir kıyamet kopuyor. Haberlerin odağı bu kıyamet olmakla birlikte Bhopal’de neler olduğu 20 yıl sonra tekrar hatırlanıyor. Kissenger, (sebep olduğu savaşlar, darbeler ve katliamların yanı sıra) Hindistan’da bugünlerde Union Carbide’ın aklanmasında oynadığı rolle anılıyor.

Bhopal’i hatırlamak sermayenin ahlaki sınırlarını, insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu görmemizi sağladığı kadar bugünü anlamamızı da kolaylaştırıyor. Agrobay’dan atılan işçi Behice Karabulut, direnişlerinin 100. gününden bakın ne diyor:

“Mesela inşaat eldiveni veriyorlardı, eldivenler su geçirirdi. Maske veriliyordu, ama filtreleri sürekli değişmesi lâzımdı, filtreler değişmezdi. Filtre değişmeyince maskenin ne kıymeti var? Bir kere ayakkabı verildi. Ayakkabının yırtılması bir haftayı bulmadı, çöpe attık. Bazen terlikle, bazen de kendi ayakkabımızla çalıştık. Özel bir ayakkabı veya eldiven verilmedi. Asitten ve klordan tişörtlerimiz, kazağımız eriyordu.”

Hatırlıyor musunuz “mezbaha” denilen Akınal Sentetik Tekstil’te ölen Halil Tapar’ı?

“Halil Tapar sadece eliyle kurtulamadı, 21 yaşındaydı. Halil Tapar benim hattımdaydı. Hiçbir eğitimi yoktu ama tarağa verdiler. Sarıcı dediğimiz makinede silindirin arasına sıkıştı. 3-4 aylık bir işçiydi, bir eğitim verilmeden, güvenlik önlemleri alınmadan sırf üretim kesintisiz devam etsin diye kurban ettiler…”

Şimdi de uluslararası markalara üretim yapan Özak Tekstil işçileri sendika değiştirdikleri uğradıkları baskıya karşı direnişte, jandarma Özak Tekstil patronunun talimatıyla hareket ediyor, işçilerin örgütlendiği Birtek-Sen Başkanı Mehmet Türkmen’i gözaltına alıyor, işçileri dövüyor.

Devleti arkasına alan sermaye 39 yıl önce 500 bin kişiyi zehirlemiş, kimse hesabını sormadığı için bugün daha cesur, artık kimyasalı tarlada, pazarda işçiye ağır ağır vererek öldürüyor, ölmeyeni süründürüyor, direneni dövüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sermaye için “İç talep yavaşlayacak dış pazar arayışına girsinler” öğüdünü vermiş. Union Carbide pestisiti Hindistan’a mı satıyordu? Kissenger ölmeden önce 100. yaş gününde Economist dergisine konuşmuş, “Hindistan, Çin karşısında denge unsuru ama dini hoşgörüsüzlük, yargının bağımsız olmayışı, basının susturulmuş olması nedeniyle sicili çok kötü” demiş. O sicil nedeniyle kimse Bhopal felaketinin ABD’deki esas sorumlularından hesap soramıyor. O sicil sermayenin muvafakatnamesi, gücünü o sicilden alıyor.

QOSHE - Devlet-sermaye iş birliğinin yarattığı en korkunç felaket - Ceren Sözeri
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Devlet-sermaye iş birliğinin yarattığı en korkunç felaket

14 12
03.12.2023

Devlet ve sermayenin iş birliği bundan 39 yıl önce tarihin en büyük felaketlerinden birine sebep oldu. 500 binden fazla insan bir gecede gaza boğuldu. 25 bin insan öldü, 150 bin kişi halen bu felaketin yarattığı ölümcül hastalıklarla boğuşuyor. Kimse yargılanmadı, ceza almadı ve bunda bu hafta ölen Henry Kissinger’ın da parmağı vardı. Bu hafta önce Bhopal’ı hatırlayalım sonra jandarma niye Agrobay’ın, Özak Tekstil’in sahiplerini koruyor ona bakalım.

2 Aralık gecesi, ABD’li Union Carbide adlı şirketin Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinin Bhopal şehrinde kurulu pestisit üreten kimya fabrikasından sızan 27 ton zehirli metil izosiyanat (MIC) gazı tüm şehre yayıldı. Fabrikanın güvenlik önlemlerindeki zafiyet çok daha önceden raporlanmıştı, ancak kâr her şeyden önce geliyordu. Gerekli eğitimden, hatta gaz maskesinden yoksun, üç kuruşa çalışan işçiler patlayan tankerin ilk kurbanları oldular. Ama zehirli duman fabrikanın sınırlarını hızla aştı, sokaklardan evlere sızdı. İnsanların gözlerini kanatan, ciğerlerini patlatan bir felakete dönüştü. Kaç kişinin öldüğü belirsiz. Union Carbide bu sayıyı 3,800 olarak açıkladı. Cesetleri toplayan, toplu mezarlara gömülmek ya da cenaze ateşlerinde yakılmak üzere kamyonlara yükleyen belediye çalışanları en az 15.000 ceset taşıdıklarını söylüyor. Bhopal’de insanlar ölmeye devam ediyor. 67 Yaşındaki Omwati Yadav, Guardian gazetesine 2019’da şöyle demiş: "Otuz beş yıldır bunun acısını çekiyoruz, lütfen artık bitsin. Bu yaşam değil, bu ölüm değil, ikisinin arasındaki korkunç yerdeyiz."

Şirketin Hindistan’daki yöneticisi Warren Anderson, önce felakete yol açanın bir sabotaj olduğunu iddia ediyor, ardından iki bin dolar kefaletle ABD’ye kaçırılıyor. İki yıl sonra Kissenger, şirketin danışmanlığını alıyor, “makul ve adil” bir anlaşma için devreye giriyor. 1989’da ABD Yüksek Mahkemesi Union Carbide’i 470 milyon dolarlık bir cezaya çaptırıyor. Yöneticiler........

© Evrensel


Get it on Google Play