İnternetin ve sonrasında sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla reklam gelirleri kâğıt gazetelerden, dergilerden, hatta televizyondan internete kaydı. Ancak bu yeni ortamda küresel çapta ve yerelde (Türkiye dahil) online reklamların yarısından fazlası Meta (eski Facebook) ve Google’a (en çok Youtube’a) gidiyor. Bu rekabette Twitter’ın durumu pek parlak değil, Jack Dorsey’nin satmasının, Elon Musk’ın da önce ağlayıp sonra büyük reklam verenlere küfretmesinin nedeni bu. Filler tepişirken olan çimenlere oldu. Şirketler için Youtube’a, Instagram’a ya da Facebook’a reklam vermek daha kârlı. Hem hedef kitlesini seçiyor, onların neyi sevdiğini biliyor, daha ucuz, hem de Türkiye gibi ülkelerde daha güvenli. “Muhalif” olarak etiketlenen bir televizyona reklam verdiğinizde yarın kapınıza maliye müfettişleri dayanabilir ama Youtube’da kimse sizi fark etmez. Bu durum bağımlı bir gelir modeli yarattı. Bu yazıyı bilgisayardan ya da mobil bir cihazdan okuyorsanız arada, üstünde bazı reklamlar görüyorsunuzdur, Google her birimize, nerelerde gezdiğimizi gözetleyerek, başka başka reklamlar gösteriyor, ne kadar tıklanırsa Google gazeteye o kadar para ödüyor. Daha fazla para kazanmak için haberinin/yazının daha fazla tıklanması lazım. Burada devreye sosyal medya giriyor. Sosyal medya araçları medyaya trafik sağlıyor. Sonra da reklamdan aldıkları büyük payın çok cüzi miktarını tıklanma ölçüsünde ödüyor. Ez cümle o gördüğünüz, sinirinizi bozan reklamlarla bir haber sitesinin ayakta kalma ihtimali yok.

Peki o haberler olmasa sosyal medyanın ayakta kalma ihtimali var mı? Kıyamet orada koptu. Uzun bir zamandır medya kuruluşları bu büyük sosyal medya devlerinden haberlerini yayınladıkları için telif ödemelerini istiyorlar. Avustralya’da mücadele sonuç verdi ve Meta haber kuruluşlarına telif ödemeyi kabul etti. Ancak sadece büyük haber kuruluşlarına, Zuckerberg’den adalet beklemiyordunuz herhâlde? Benzer bir mücadele Kanada’da da verildi ama Zuckerberg orada anlaşmaya yanaşmadı, haber içeriklerini çıkardı. Avustralya Hükümeti haber kurumlarının pazarlık gücünü artıracak yeni bir yasal düzenlemeye girişmişken Meta geçen hafta havlu attı. ‘Zaten içeriklerimizin yüzde üçü haberle ilgili, kimse Facebook’a haber için gelmiyor, olmasanız da olur, medyanın problemlerini biz çözemeyiz’ diye bir açıklama yayınladı. Habermas’ın kayıp kamusal alanını sosyal medyada bulanlara selam olsun…

Koca tiranlar bunlar, icabında devletlere kafa tutuyorlar, bizimkine tutunca seviniyoruz. Öyle mi acaba? Devletlerden bağımsızlar mı ya da ABD Kongresi’nde zaman zaman, teatral bir şekilde gözümüze sokulduğu üzere, icabında hesap mı veriyorlar? Aksine devletleri arkalarına almış sınırsızca ilerliyorlar. Bu hafta ABD Temsilciler Meclisi’nde “TikTok yasası” olarak bilinen bir tasarı kabul edildi. Tasarıda TikTok “yabancı düşmanların kontrolündeki uygulamalar” (Foreign adversary controlled application, FACA) olarak etiketleniyor. Yabancı düşmandan kasıt Çin, Rusya, İran veya Kuzey Kore. Bunların yasaklanmasının ötesinde uygulama mağazalarından kaldırılması da hedefleniyor. Tasarıya şirketlerin bu “düşman” devletler içinde bulunması ya da yüzde 20’lik hissesinin bu ülkelerdeki şirketlerden birine ait olması yetmemiş, “bu ülkelerden birinden yabancı bir kişi veya kuruluşun yönlendirmesine veya kontrolüne tabi olduğunun anlaşılması” gibi muğlak bir ifade de eklenmiş. Başkan ya da bir başsavcı herhangi bir uygulamayı FACA ilan edebilir, çözümü ise uygulamayı Silikon Vadisi’nin ‘yerli ve milli’ şirketlerinden birine satmak.

Bir başka haber İngiltere’den. Telegraph gazetesinin Birleşik Arap Emirlikleri’ne bağlı bir sermaye grubu tarafından satın alınma girişimini daha önce yazmıştım. İngiltere hükümeti yabancı hükümetlerin gazete ve haber dergilerine sahip olmasını önleyecek bir yasa çıkarmaya hazırlanıyor.

Demek ki neymiş, tarihin sonu gelmemiş. Hani bilgi akışının önündeki tüm engeller kalkmalıydı? Başkan yardımcısı Al Gore 90’larda özgür bilgi otoyolları satıyordu? Kapitalizmde otobanının gidişini açıp gelişini kapatmak var mı? Varmış. Biz post-truth, deep fake, yankı odaları gibi tartışmalarla oyalanırken şirketler kendi alanlarını çitliyor. Bu devlerin kazançlarından elde edilen verginin doğru bilgiyi üretenlere dağıtılması gibi kamu yararına bir seçenek asla gündeme gelmiyor. Erdoğan geçen seçimde “Ama montaj ama şu ama bu…” derken işte bu ideolojiye yaslanıyordu. Arkasında yatanı görmeden, yıkmadan kurtuluş zor. Üzülmeyin canım, Facebook’ta yayılan dezenformasyonla mücadele konulu projelere kapılar da fonlar da her zaman açık.

QOSHE - Medyanın dertlerini Meta çözemezmiş - Ceren Sözeri
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Medyanın dertlerini Meta çözemezmiş

10 3
17.03.2024

İnternetin ve sonrasında sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla reklam gelirleri kâğıt gazetelerden, dergilerden, hatta televizyondan internete kaydı. Ancak bu yeni ortamda küresel çapta ve yerelde (Türkiye dahil) online reklamların yarısından fazlası Meta (eski Facebook) ve Google’a (en çok Youtube’a) gidiyor. Bu rekabette Twitter’ın durumu pek parlak değil, Jack Dorsey’nin satmasının, Elon Musk’ın da önce ağlayıp sonra büyük reklam verenlere küfretmesinin nedeni bu. Filler tepişirken olan çimenlere oldu. Şirketler için Youtube’a, Instagram’a ya da Facebook’a reklam vermek daha kârlı. Hem hedef kitlesini seçiyor, onların neyi sevdiğini biliyor, daha ucuz, hem de Türkiye gibi ülkelerde daha güvenli. “Muhalif” olarak etiketlenen bir televizyona reklam verdiğinizde yarın kapınıza maliye müfettişleri dayanabilir ama Youtube’da kimse sizi fark etmez. Bu durum bağımlı bir gelir modeli yarattı. Bu yazıyı bilgisayardan ya da mobil bir cihazdan okuyorsanız arada, üstünde bazı reklamlar görüyorsunuzdur, Google her birimize, nerelerde gezdiğimizi gözetleyerek, başka başka reklamlar gösteriyor, ne kadar tıklanırsa Google gazeteye o kadar para ödüyor. Daha fazla para kazanmak için haberinin/yazının daha fazla tıklanması lazım. Burada devreye sosyal medya giriyor. Sosyal medya araçları medyaya trafik sağlıyor. Sonra da reklamdan aldıkları büyük payın çok cüzi miktarını tıklanma ölçüsünde ödüyor. Ez cümle o gördüğünüz, sinirinizi bozan reklamlarla bir haber sitesinin ayakta kalma ihtimali yok.

Peki o haberler olmasa sosyal........

© Evrensel


Get it on Google Play