Tamamen sıcak paraya bağımlılığın ve yüksek kırılganlığın olduğu Türkiye ekonomisinde sermaye sahiplerinin çıkarlarını el üstünde tutan, emekçi sınıfların milli gelirden aldığı payı adım adım azaltan ve yoksullaşmayı hızla arttıran ekonomi politikalarının sonuçları giderek netleşmeye başladı.

Türkiye’de ekonomi başta olmak üzere, pek çok alanda kelimenin tam anlamıyla derin bir güven sorunu yaşanıyor. Ekonominin bütün alanlarında olduğu gibi, hukukta, eğitimde, çalışma yaşamında, iç ve dış politikada belirgin bir şekilde kendini hissettiren olumsuzluklar, nüfusun büyük bölümünde derin bir umutsuzluk yaratmış durumda. Ülke ekonomisi başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında iktidar eliyle yaratılan tahribatın düzeleceğine olan inanç her geçen gün azalıyor.

Yoksulluk, işsizlik ve ekonomik belirsizlik nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta ve yaşamını sürdürmekte güçlük çeken insanlar en temel ihtiyaçları arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı. Yıllar içinde reel kazançları düşen, gelirleri azalan geniş kitleler zaman içinde oluşan tüketim alışkanlıklarını kredi ve kredi kartı kullanımıyla sürdürdü. Yüksek enflasyon ve düşen alım gücü karşısında yetersiz kalan ücret artışları, halkı geçinebilmek için daha çok borçlanmaya zorladı.

Öncesi bir tarafa, özellikle son iki yıldır alım gücü sürekli düşen emekçilerin yaşamlarını sürdürebilmelerinde krediler ve kredi kartları belirleyici rol oynadı. Geçtiğimiz yıllarda ekonomik olmaktan çok politik gerekçelerle faiz oranlarının düşük tutulması sonucunda özellikle tüketici kredileri ve kredi kartı kullanım oranları belirgin şekilde arttı.

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezinin son verilerine göre bankalar tarafından kullandırılan kredilerin miktarı eylül 2023 itibarıyla, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 58 artarak 11 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bunun yüzde 78’ini ticari krediler (8.8 trilyon lira) kalanını (2.4 trilyon lira) bireysel krediler oluşturuyor. Bireysel kredi kullananların sayısı geçen yıla göre 1.8 milyon kişi artarak 39 milyonu geçmiş durumda. İktidarın bilinçli politikaları sonucunda gelirsiz kalan milyonlar borçlanarak yaşamlarını sürdürmeye çalışırken gelecek yılları şimdiden ipotek altına alına alınmış durumda.

Büyük bölümü ücret geliriyle yaşamlarını sürdüren hanelerin harcamalarının üçte ikisinden fazlasını gıda, konut ve ulaştırma kalemleri oluşturuyor. Halkın büyük kısmı gelirinin çoğunu en temel ihtiyaçlara ayırmak zorunda kalınca, doğal olarak eğitim, kültür, sanat, spor, eğlence vb. insani etkinlikler için geriye bir şey kalmıyor.

Seçim sonrasında Türkiye ekonomi modeli terk edilip, ekonomi politikalarında tam tersi yönde hareket edilerek faiz oranı yüzde 8.5’ten yüzde 35’e çıkarıldı. Bankalar tarafından verilen kredi faizleri ise kısa sürede resmi faiz oranının üzerine çıktı. Bu durum bir taraftan ekonominin hissedilir şekilde yavaşlamasına neden olurken, diğer taraftan özellikle son iki yıla damgasını vuran “Borçlanarak tüketme” eğiliminde sona doğru yaklaşıldığını, dolayısıyla milyonlarca insanın borçlarını ödeyememe riski ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında hane halkının toplam borcu 6.4 milyar lirayken (milli gelirin yüzde 2’si), 2023’ün ilk dokuz ayı itibarıyla bu rakam 11 trilyon liranın üzerine çıkmış. Hükümet raporlarında hane halkı borcunun milli gelire oranının hâlâ diğer ülkelere göre düşük olduğu iddia ediliyor. Türkiye gibi milyonlarca insanın iş ve gelir güvencesinin olmadığı, kitlesel işsizlik riskinin giderek arttığı koşullarda borç miktarındaki böylesi bir artışın önümüzdeki dönemde büyük bir toplumsal bunalıma yol açması kaçınılmaz görünüyor.

QOSHE - Toplumsal bunalıma doğru - Erkan Aydoğanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Toplumsal bunalıma doğru

12 8
16.11.2023

Tamamen sıcak paraya bağımlılığın ve yüksek kırılganlığın olduğu Türkiye ekonomisinde sermaye sahiplerinin çıkarlarını el üstünde tutan, emekçi sınıfların milli gelirden aldığı payı adım adım azaltan ve yoksullaşmayı hızla arttıran ekonomi politikalarının sonuçları giderek netleşmeye başladı.

Türkiye’de ekonomi başta olmak üzere, pek çok alanda kelimenin tam anlamıyla derin bir güven sorunu yaşanıyor. Ekonominin bütün alanlarında olduğu gibi, hukukta, eğitimde, çalışma yaşamında, iç ve dış politikada belirgin bir şekilde kendini hissettiren olumsuzluklar, nüfusun büyük bölümünde derin bir umutsuzluk yaratmış durumda. Ülke ekonomisi başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında iktidar eliyle yaratılan tahribatın düzeleceğine olan inanç her geçen gün azalıyor.

Yoksulluk, işsizlik ve ekonomik belirsizlik nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta ve yaşamını sürdürmekte güçlük çeken insanlar en temel ihtiyaçları arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı. Yıllar içinde reel kazançları düşen, gelirleri azalan geniş kitleler zaman içinde oluşan tüketim alışkanlıklarını kredi ve kredi kartı kullanımıyla sürdürdü. Yüksek enflasyon ve düşen alım gücü karşısında yetersiz kalan ücret artışları,........

© Evrensel


Get it on Google Play