Türkiye’de siyasal alandaki kutuplaşma ve ifadesini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bulan ‘tek adam’ rejiminin artık Anaya Mahkemesinin kararlarını bile uygulamayacak kadar keyfi ve sınırsız bir baskı rejimine dönüşmesi, seçim süreçlerinde partilerin davranış kalıplarını etkilemeyi bırakın, sarıp sarmalıyor.

Geride bıraktığımız cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki ‘kazanacak aday’ tartışmasından, partilerin yerel seçimlerdeki ittifak ya da iş birliği arayışlarına, aday tercihlerine kadar yansıyan bu tablo siyasetin konusu olması gereken birçok önemli noktanın gerilere itilmesine yol açıyor.

Örneğin AKP iktidarı dönemi, Türkiye açısından servet aktarımı yoluyla birilerinin servetlerini katladığı, yoksullaşmanın da her gün biraz daha fazla derinleştiği sonuçlar doğuruyor. Evrensel’in sayfalarında neredeyse her gün bir yerde, insanca yaşayacak bir ücret ve çalışma koşulları ile sendikalaşma mücadelesini içeren irili ufaklı işçi, emekçi eylemleri yer buluyor. Bazıları küçümsenemeyecek başarılara da imza atıyor.

Yazının başlığına çektiğimiz konu açısından, 17 yıllık geçmişe sahip bir haberi hatırlatalım. Sözcü gazetesinden Yaşar Anter’in, önceki gün “Rant villa yavruladı” başlığıyla yayımlanan haberi, 15 Temmuz 2007’de Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Meşelik Mahallesi’ndeki kızılçam ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanda çıkan orman yangını sonucunda 250 hektar orman alanı ile 30 hektara yakın tarım arazisi ve zeytinliğin yok olduğunu hatırlatarak başlıyor. Dönemin Muğla Orman Bölge Müdürü ve AKP Eski Antalya Milletvekili İbrahim Aydın’ın şu ifadeleri ile devam ediyor: “Ormanlık alanlar ve imar yerleri belli. Kesinlikle iddia ediyorum ki yanan yerler ne 2B kapsamında olacak ne de imara açılacak. Dışarıda söylenenlere itibar edilmesin.”

Ancak tahmin edilen oluyor ve yanan arazinin bir bölümü ranta açılıyor. Bölgede 2012 yılında La Blanche Island, 2016’da Titanic Deluxe Bodrum ve 2018 yılında da Lujo Bodrum adlı lüks oteller açılıyor.

Haber, tapu kayıtlarında orman alanı olarak görünen 25 bin metrekarelik komşu Hazine arazisini Kültür ve Turizm Bakanlığından tahsis eden Lujo’nun sahibi Serkoç Otelcilik, turistik tesis görünümlü 28 villa inşa etmeye başladığı bilgisiyle devam ediyor. Büyüklükleri 580 ile 680 metrekare arasında değişen deniz manzaralı lüks konutlarda balkonda jakuzi ve güneş yatağı, ısıtılmış özel havuz, özel güneşlenme alanı yer alıyor.

Lujo Otel İdari İşler Müdürü Necmettin Bozan ile ona komşu La Blanche Island’ın sahibi ve işletmecisi Kadir Çankırı, Sözcü’ye her türlü izni alarak projeye başladıklarını anlatmışlar.

Geriye dönük bir tarama yaptığınızda, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muğla’da gerçekleştirdiği mitinge, lüks otel inşaatlarında çalıştırılan işçilerin zorla götürüldüğü gibi bilgilere rastlıyoruz.

Pek tüm bunlar nasıl mümkün oldu? Arada neler alıp verildi, neler yaşandı? Kimleer kimlerle birlikteydi?

Sadece Muğla değil, aslında deprem bölgelerindeki konut ihalelerinden, ülkenin birçok farklı noktasına kadar uzanan onlarca projeye ilişkin servet aktarımını gösteren sayısız örnek bulabilirsiniz. Ülkede dövizi baskılamak adına yürürlüğe konulan kur korumalı mevduat uygulamasının dahi devasa bir servet transferi enstrümanı olarak kullanıldığı biliniyor.

Bu manzara karşısında soralım: 31 Mart yerel seçimlerine giderken kaç partinin programında rantçı sermaye belediyeciliğine karşı açık bir politik tutum var?

Bu temel politik farkı gündem dahi etmeden kurulan iş birlikleri, ister istemez, ‘Demek ki, şu âli menfaat için, ranta batmış bu belediyecilik ve siyaset anlayışı bir dönem tolere edilebilir’

-algısı dile getirilmese de- dolaşıma sokulmuş oluyor.

Karşımızda siyaseten çürümüş sınıfsal bir tablo var. TÜSİAD’ın da 8 Şubat’ta gerçekleştirilen olağan genel kurulunda, Mehmet Şimşek programına sınıfsal tercihler bakımından destek verildiği için, iktidara dönük, tansiyonu yükseltmeyen genel eleştirilerle geçiştirilen manzara budur.

Bu tablo ile ancak, işçi ve emekçilerin arayışlarına doğru yanıtlar verecek sınıfsal politikalarla doğru karşılık üretilebilir. Belki bu anlayışla 31 Mart’ta kazanacağınız belediye sınırlı olabilir. Ama en azından haramilerin düzenindeki karanlık tünelden yarın ışığa çıkılabilecek gedikler açılır. O da az şey değildir.

QOSHE - 31 Mart'a giderken partilerin rantla imtihanı - Fatih Polat
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

31 Mart'a giderken partilerin rantla imtihanı

13 1
12.02.2024

Türkiye’de siyasal alandaki kutuplaşma ve ifadesini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bulan ‘tek adam’ rejiminin artık Anaya Mahkemesinin kararlarını bile uygulamayacak kadar keyfi ve sınırsız bir baskı rejimine dönüşmesi, seçim süreçlerinde partilerin davranış kalıplarını etkilemeyi bırakın, sarıp sarmalıyor.

Geride bıraktığımız cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki ‘kazanacak aday’ tartışmasından, partilerin yerel seçimlerdeki ittifak ya da iş birliği arayışlarına, aday tercihlerine kadar yansıyan bu tablo siyasetin konusu olması gereken birçok önemli noktanın gerilere itilmesine yol açıyor.

Örneğin AKP iktidarı dönemi, Türkiye açısından servet aktarımı yoluyla birilerinin servetlerini katladığı, yoksullaşmanın da her gün biraz daha fazla derinleştiği sonuçlar doğuruyor. Evrensel’in sayfalarında neredeyse her gün bir yerde, insanca yaşayacak bir ücret ve çalışma koşulları ile sendikalaşma mücadelesini içeren irili ufaklı işçi, emekçi eylemleri yer buluyor. Bazıları küçümsenemeyecek başarılara da imza atıyor.

Yazının başlığına çektiğimiz konu açısından, 17 yıllık geçmişe sahip bir haberi hatırlatalım. Sözcü gazetesinden Yaşar Anter’in, önceki gün “Rant villa yavruladı” başlığıyla yayımlanan haberi, 15 Temmuz 2007’de Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Meşelik Mahallesi’ndeki kızılçam ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanda çıkan orman yangını sonucunda 250 hektar orman alanı ile 30 hektara yakın........

© Evrensel


Get it on Google Play