Türkiye, 12. Kalkınma Planı adı verilen sermaye stratejisinin öncü saldırılarıyla karşı karşıya. Kârlar büyüyor, ücretler geriliyor, temel yaşam gereçleri pahalanıyor. Ocak ayında yaklaşık 455 dolar düzeyinde olan asgari ücret, temmuzdaki yüzde 34 zamma rağmen bugün 400 dolar civarına gerilemiş durumda. 50 küsur dolarlık kayıp, toplam ücretin yaklaşık yüzde 15’i… Bu erime tüm ücretler için geçerli. Üstelik masadaki ‘planlara’ bakınca bunlar gerçekten öncü sarsıntılar. Emeğin ucuzladığı, her kesim için ücretlerin gerilediği ve hayatın pahalılaştığı koşulların daha da ağırlaştığı bir sermaye planı yürürlükte. Ancak egemen siyasetin blokları halkın temel sorunlarının tamamen dışında kalmayı başarıyor. Evet, buna ‘başarı’ demek gerekir. CHP’nin gümbürtüyle geçen kurultayı ve ortaya çıkan değişim efekti, resmi muhalefetin gündemini tamamen ele geçirmiş durumda. İktidar tarafında ise Filistin konusundaki ikiyüzlü hamaset, demeçleri, ekranları, sayfaları, köşeleri dolduruyor. İsrail’in elektrik ve çeliğini sağlamaya devam edenler, ABD Dışişleri Bakanı’na atılan vücut çalımıyla böbürlenerek ortalığa uyku gazı saçıyor.

Bu esnada da sansür yasasının sopası gazetecilerin üstüne kalkmaya başlıyor; yeni ‘kentsel dönüşüm’ yasası, ranta dönüştürülecek neredeyse tek metrekaresi kalmamış kentlerin meskûn alanlarına el atmak üzere devreye alınıyor; göz boyamaya yönelik, magazin tuşlarına çokça basılan, video-kliplerle köpürtülen bazı operasyonlar, tabldot porsiyonlarla toplumun önüne atılıyor ve yargıdaki çürüme ve yolsuzluklar hasıraltı ediliyor…

Normal koşullarda sistem içi muhalefetin de bu konuları siyasete dönüştüren bir performans göstermesi beklenir. Ancak bizde durum böyle değil. ‘Ana muhalefet’ kurultay ve sonuçları göletinden çıkmaya niyetli görünmüyor. Kendisini -en azından halen- muhalefet olarak konumlayan İyip de aynı gölete dışarıdan taş atmakla meşgul.

Ancak Meral Akşener’in dünkü Meclis grubu konuşması manzarayı bu açıdan da bir hayli değiştirdi. Akşener, konuşmasının önemli bir bölümünü, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay konuşmasındaki ‘hançer’ alegorisine ayırdı ve Mayıs 2023 seçimlerinden hatta Mart 2023’ten bakiye kavgayı harladı, köprüleri iyiden iyiye attı. Akşener bu konuşmasıyla, Kılıçdaroğlu’nun CHP başkanlığını kaybetmesi üzerine gündeme gelen, Millet İttifakı’nın yeniden ihdas edilmesi beklentilerini de büyük oranda boşa çıkarmış oluyor.

Bunun bir anlamı olmalı. Akşener ve İyip’in bu gözle görülür hareketini sağlayan siyasal motivasyon nedir? Fizik biliminin diliyle sorarsak, bu cismin hareketine yol açan ‘kuvvet’ nedir?

Yazıyı fizik dersine çevirmeyelim ama madde biliminin araç ve yöntemlerinin, kimi zaman toplumsal (maddi) ilişkilerin izah edilmesinde elverişli fırsatlar sunduğunu da unutmayarak kısaca devam edelim. Bir cisme etki ederek onu değiştiren kuvvetlerin bir yönü bir de doğrultusu vardır. Bir burnu kıran yumruk, ona tam karşıdan vurulmuştur ve bu onun yönüdür. Aynı yumruk, elin sahibinden burnun sahibine doğru gider –ki bu da onun doğrultusudur.

İyip’teki değişime yol açan kuvvetin yönü Cumhur İttifakı gibi görünüyor. Akşener dünkü konuşmasında ‘sağ’ ve ‘sağcılık’ vurgusunu o kadar istekli şekilde kullandı ki partisinin zaten özü, özütü olan sağcılığı bu yönelime yakıt olarak kullanacağı anlaşılıyor: Biz sağcıyız ve şu solculardan kurtulup ait olduğumuz yere gidiyoruz, gitmeliyiz… CHP’nin ‘sol’ olup olmaması bir yana, gerek 7 yıldır tutuklu olan Demirtaş için CHP kurultayında söylenen sözler, gerekse İyip’in de esas cevheri olan taşra sağcılığında CHP’nin sol (hatta bazı durumlarda komünist!) gibi görülmesi, belli ki bu büyük ‘dönüş’ü meşrulaştırmak için kullanılacak. Erdoğan ve Bahçeli’nin çeşitli kritik anlarda ‘yuvaya dön’ çağrısı yaptıkları Akşener ve partisinin bu çağrıya bir şekilde uymaya niyetlendiği açık.

Fakat bu müstakbel kavuşma tek taraflı bir sevdayla gerçekleşemez. Vuslatın diğer tarafı da istekli olmalı. Bu noktada da iki güncel durum dikkat çekiyor ve İyip’i değiştiren kuvvetin doğrultusunu da aşağı yukarı bunlar belirliyor. İlki, yargıdaki gerilim tartışmalarında da gündeme gelen AKP-MHP ilişkilerindeki özgül durum. Cumhur İttifakı’nın yeni güçlerle takviye edilmesi, hatta bunun ihtimali, özellikle Saray’ın elini, ‘ortaklarına’ karşı çok güçlendirecektir. İkincisi ve daha önemlisi ise, önümüzdeki dönem uygulanacak politik-ekonominin bir siyasal genişlemeye ihtiyaç duymasıdır. Türkiye kapitalizminin yeni dönem siyaset belgesi olan 12. Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program’da öngörülen politikalar iktidarın siyasal gücünü daha da zayıflatacak nitelikte. Sermaye sınıfının en geniş kesimleri tarafından üretilmiş ve/ya benimsenmiş olan bu programın istikrarı, düzen kişileri ve partilerinin ikbal ve itibarından daha önemlidir. İşte bu ikinci güncel durum da İyip’teki dönüşün doğrultusunu veriyor.

İyip, hem başlıca aktörleri, hem sınıfsal-sosyal tabanı, hem de tarihsel varlığıyla egemen sınıfların tevdi ettiği görevlere yatkındır. 2017’de, başkanlık sistemi referandumunun ortaya çıkardığı kriz koşullarında kurulurken, kurmaylardan Koray Aydın, “MHP’li olduğu dönemin geçmişte kaldığını ve siyasette yeni bir sayfa açtığını” söylemiş, “Alevilerden ve Kürtlerden çok oy alacağız” demişti. İyip kurucuları, bırakın ülkücülüğü, milliyetçiliği bile çok telaffuz etmeyip ‘vatansever’ kavramını kullanacaklarını söylüyordu. O dönem Meclis’te Akşener ekibiyle HDP’li siyasetçiler arasında görüş alışverişi yapıldığı yönünde haberler de çıkmış ve yalanlanmamıştı. ‘İhtiyaç’lar o yöndeydi. Tıpkı Akşener’in, DYP’den istifa ederek AKP’nin kuruluş sürecine katıldığı Temmuz 2001’deki ihtiyaçlar gibi.

QOSHE - İyip’i ‘döndüren’ kuvvetin yönü ve doğrultusu - Hakkı Özdal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İyip’i ‘döndüren’ kuvvetin yönü ve doğrultusu

28 8
09.11.2023

Türkiye, 12. Kalkınma Planı adı verilen sermaye stratejisinin öncü saldırılarıyla karşı karşıya. Kârlar büyüyor, ücretler geriliyor, temel yaşam gereçleri pahalanıyor. Ocak ayında yaklaşık 455 dolar düzeyinde olan asgari ücret, temmuzdaki yüzde 34 zamma rağmen bugün 400 dolar civarına gerilemiş durumda. 50 küsur dolarlık kayıp, toplam ücretin yaklaşık yüzde 15’i… Bu erime tüm ücretler için geçerli. Üstelik masadaki ‘planlara’ bakınca bunlar gerçekten öncü sarsıntılar. Emeğin ucuzladığı, her kesim için ücretlerin gerilediği ve hayatın pahalılaştığı koşulların daha da ağırlaştığı bir sermaye planı yürürlükte. Ancak egemen siyasetin blokları halkın temel sorunlarının tamamen dışında kalmayı başarıyor. Evet, buna ‘başarı’ demek gerekir. CHP’nin gümbürtüyle geçen kurultayı ve ortaya çıkan değişim efekti, resmi muhalefetin gündemini tamamen ele geçirmiş durumda. İktidar tarafında ise Filistin konusundaki ikiyüzlü hamaset, demeçleri, ekranları, sayfaları, köşeleri dolduruyor. İsrail’in elektrik ve çeliğini sağlamaya devam edenler, ABD Dışişleri Bakanı’na atılan vücut çalımıyla böbürlenerek ortalığa uyku gazı saçıyor.

Bu esnada da sansür yasasının sopası gazetecilerin üstüne kalkmaya başlıyor; yeni ‘kentsel dönüşüm’ yasası, ranta dönüştürülecek neredeyse tek metrekaresi kalmamış kentlerin meskûn alanlarına el atmak üzere devreye alınıyor; göz boyamaya yönelik, magazin tuşlarına çokça basılan, video-kliplerle köpürtülen bazı operasyonlar, tabldot porsiyonlarla toplumun önüne atılıyor ve yargıdaki çürüme ve yolsuzluklar hasıraltı ediliyor…

Normal koşullarda sistem içi muhalefetin de bu konuları siyasete dönüştüren bir performans göstermesi beklenir. Ancak bizde durum böyle değil. ‘Ana muhalefet’ kurultay ve sonuçları göletinden çıkmaya niyetli görünmüyor. Kendisini -en azından halen- muhalefet olarak konumlayan İyip de aynı gölete dışarıdan taş atmakla........

© Evrensel


Get it on Google Play