Mehmet Eymür öldü… Kara yağlı bir yüzeyin silinmesi gibi bu cümle. Mehmet Eymür öldü.

Eymür’ün ölümünü ‘manşet haber’ yapan, ona kötü şöhretini de kazandıran yanıdır: Türkiye Cumhuriyeti tarihini, onun özellikle devlet yapısını, neredeyse bıçakla kesilmiş gibi ikiye bölen bir dönemecin yol çizgisidir Mehmet Eymür. 1970’ten itibaren, uluslararası kapitalist sistemin ve onunla tam bir ittihat halindeki yerli tekelci burjuvazinin ihtiraslı, hırçın ve gaddar kadrolarla sürdürülebilecek yeni programının Türkiye için eğitilmiş ajanıdır. Evet, ajandır, ajan-provokatördür. Hiçbir toplumda, hiçbir zaman meşruluğu olmayan bu işi bir beyaz mendili ceketinin cebinde taşır gibi pişkin bir açıklıkla taşımıştır. Türk devletinin istihbarat ve güvenlik aygıtında vaktiyle doldurduğu koltukların heybeti, onun politik varlığının bu en temel gerçeğini, yapıtaşını ortadan kaldırmaz. Onun açık saçık ajan-provokatörlüğü, Türkiye kapitalist devletinin 12 Mart faşizmiyle birlikte girdiği yeni yolun bir sembolüdür. Kızıldere’de ağır silahlar, kendisi gibi CIA tarafından eğitilmiş keskin nişancı timler ve galiz küfürlerle ölüm yağdırdığı devrimciler, onu işkence odalarından tanımış ve bunu yüzüne haykırmıştır. Bu bilgiyi anılarında kendisi aktarır. Bir pişmanın mahcup dürüstlüğüyle değil, yeni tipte bir caninin meydan okuyuculuğuyla şeffaftır anılarını anlatırken. Çirkin yüzünü sakınmaması, onu inşa eden mühendisliğin bir icadıdır. Su gibi değil, zehirli bir omurgasız gibi saydamdır Eymür.

En veciz ifadesini 12 Mart cuntasının lideri Memduh Tağmaç’ın “Türkiye’de sosyal gelişme ekonomik gelişmeyi geçmişti” sözünde bulan sınıf taarruzu, 1970’ten itibaren, işçilere, köylülere, aydınlara ve gençlere gaddarca saldırdı. Şili’de Allende’yi deviren ve ülkeyi ateşe veren darbenin Türkiye’deki bayisiydi 12 Mart faşizmi. Holdingleşme aşamasına varmış tekelci burjuvazinin diktatörlüğünü tesis etmeyi amaçlıyordu. TÜSİAD’ın 12 Mart 1971 darbesinden bir ay sonra kurulması tarihin bir cilvesi değildir. Sınıf örgütlerini sınıfların ihtiyaçları doğurur; egemen sınıfların cellatlarını da öyle.

Eymür, Türkiye’yi 12 Mart faşizmiyle başlayarak bugünkü forma varacak şekilde değiştirmeyi amaçlayan uluslararası saldırının bir iş makinasıdır. ABD’de kontr-terör ve kontr-espiyonaj eğitimi almış bir makine. Yıkım alanlarına en önde girer.

Adorno, “Yetenek belki de yüceltilmiş öfkeden başka bir şey değildir” diyordu. Eymür, babasının örgütü MİT’e girdiğinde, henüz 23 gibi erken bir yaştayken, Sovyet diplomatlarının takibiyle görevlendirilmiştir. Hırsla, nefretle, husumetle yapar işini ve öyle anlatır. Küresel bir casusluk ve kontrgerilla ağı kariyeri için ne muhteşem bir başlangıç!

Yıkım alanlarına en önde girer… Sistematik işkenceyi, yargısız infazları o kurumsallaştırmıştır; kamu yönetiminden devşirilmiş, sadakati değişken ve her durumda hain o yarı ajan yarı bürokrat tipi, önce kendi şahsında, sonra ‘öğrencileri’ ve el verdiği adamları aracılığıyla o sokmuştur yapıya.

Her karanlık dönemeçte karanlık gölgesi düşer ülkenin üstüne. 12 Eylül’de de vardır, kanlı iç çatışmalarda da… Halkla da çatışır devlet içindeki rakipleriyle de. Sokağı ve fabrikaları, okulları ve siyaseti bir arada düşünür ve bir arada yönetmeyi amaçlar. Tekelci burjuvazinin sadık sopası, karnabahar tröstünün Arturo Ui’si… Bu çok yönlülük onu güçlü bir kahraman yapmaz. Katline bizzat katıldığı Mahir Çayan’ın dediği gibi, “Tarihi kahramanlar değil, kahramanları tarih yaratır”; Eymür, Türkiye’de sermaye diktatörlüğünün ve küresel müttefiklerinin sınıf savaşı stratejisinde anti-kahraman haline gelmiş bir nesne-aktördür. Başarısı, hizmet ettiği sınıfın başarmasından gelir. Önemli tarihsel dönemeçlerde vardır, ama tarihe o yön vermemiştir, bu kıyıcı tarih onu yaratmıştır.

Mehmet Eymür öldü. Sınırın ötesindeki operasyonlardan, bir yıldır deprem çadırından çıkamamış ailelerinin evlerine asker cenazelerinin vardığı bir günde öldü. Oluşumuna katkıda bulunduğu şartların sarih şekilde görüldüğü bir günde, ‘hayallerinin Türkiyesi’nde öldü.

QOSHE - Mehmet Eymür: Tekelci sermayenin bir 'iş makinası' - Hakkı Özdal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mehmet Eymür: Tekelci sermayenin bir 'iş makinası'

25 51
13.01.2024

Mehmet Eymür öldü… Kara yağlı bir yüzeyin silinmesi gibi bu cümle. Mehmet Eymür öldü.

Eymür’ün ölümünü ‘manşet haber’ yapan, ona kötü şöhretini de kazandıran yanıdır: Türkiye Cumhuriyeti tarihini, onun özellikle devlet yapısını, neredeyse bıçakla kesilmiş gibi ikiye bölen bir dönemecin yol çizgisidir Mehmet Eymür. 1970’ten itibaren, uluslararası kapitalist sistemin ve onunla tam bir ittihat halindeki yerli tekelci burjuvazinin ihtiraslı, hırçın ve gaddar kadrolarla sürdürülebilecek yeni programının Türkiye için eğitilmiş ajanıdır. Evet, ajandır, ajan-provokatördür. Hiçbir toplumda, hiçbir zaman meşruluğu olmayan bu işi bir beyaz mendili ceketinin cebinde taşır gibi pişkin bir açıklıkla taşımıştır. Türk devletinin istihbarat ve güvenlik aygıtında vaktiyle doldurduğu koltukların heybeti, onun politik varlığının bu en temel gerçeğini, yapıtaşını ortadan kaldırmaz. Onun açık saçık ajan-provokatörlüğü, Türkiye kapitalist devletinin 12 Mart faşizmiyle birlikte girdiği yeni yolun bir sembolüdür. Kızıldere’de ağır silahlar, kendisi gibi CIA tarafından eğitilmiş keskin nişancı timler ve galiz küfürlerle ölüm yağdırdığı devrimciler, onu işkence odalarından tanımış ve bunu yüzüne haykırmıştır. Bu bilgiyi anılarında kendisi aktarır. Bir pişmanın mahcup dürüstlüğüyle değil, yeni tipte bir caninin meydan okuyuculuğuyla şeffaftır........

© Evrensel


Get it on Google Play